MERSİN - Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla gerçekleştirilen panelde konuşan Avukat Muammer Derince, anadilde eğitimin çocuk gelişimi açısında öneminde değinerek, “Kürtçenin ve diğer azınlık dillerin anadilde eğitim yapmasının önündeki en büyük 1982 anayasasıdır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin İl Örgütü, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Mersin şubeleri, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında Akdeniz ilçesinde bulunan Sanatolia Kolektif Atölyeleri’nde çocuk haklarına ilişkin panel gerçekleştirdi. Panelde, “Çocuklar için çocuklarla beraber eşit, özgür ve adil bir dünyayı bugünden inşa edeceğiz” pankartı açıldı.
‘GELİŞİMİNE ÖNCELİK TANIMAMIZ GEREKİYOR’
Panelde ilk olarak söz alan Avukat Hacı Baskak, çocuk hakları ile ilgili ilk çalışmanın 1924’de Cenevre’de yapıldığını, bu çalışmanın ardından Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’nin oluştuğunu belirtti. Bu bildirgenin diğer ülkeler tarafından ilgiyle karşılanmadığını belirten Baskak, “1956 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler bu duruma dahil oluyor ve BM Çocuk Hakları Bildirgesi imzalanıyor. Bu da tavsiye niteliğinde bir sözleşme oluyor. 20 Kasım 1989’da ise BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, taraf devletler imzalıyor. Çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal gelişiminin sağlanmasında öncelik tanımamız gerekiyor. Çocuğun öncelikli yararını üstün tutmalıyız. Çocuk işçiliği açısından şu bağlamda düşünülebilir; çocuğun bedensel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimine engel olan her tür iş çocuk işçiliği anlamındadır ve yasaktır. Bedensel, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimini engelleyen her türlü fiil, eylem veya davranış, istismar anlamına gelir. Bir imar politikası yaparken bile çocuk parklarını düşünmüyorsak, yeşil alanları düşünmüyorsak istismar anlamına gelir. Çocuğun eğitimini düşünmüyorsanız istismar anlamına gelir. Çocuğun sağlığını düşünmüyorsanız istismar anlamına gelir. Bunların en kötüsü cinsel istismardır ve her türlü cinsel istismara karşı bizlerin ve devletin, koruyucu tedbirler alması gerekir” şeklinde konuştu.
ANADİLE YÖNEİK SALDIRILAR
Ardından söz alan Avukat Muammer Derince, anadilde eğitimin çocuk gelişimine ilişkin katkısına dikkat çekerek, “1923 yılında Türkçe resmi dil haline geliyor ve 1945 yılında devletin dili olarak anayasaya giriyor. Ondan sonraki her anayasada da Türkçe hem resmi dil, hem de değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olarak anayasada yer alıyor. Bugün de siyasi partiler kanununun 78’nci maddesine göre; ‘Türkçe’nin değiştirilmesi bir siyasi partinin tüzüğünde, çalışmalarında yer alamaz’ gibi önlemler alınıyor. Bu da yeterli gelmiyor ve 1982’de anayasanın 42’nci maddesine, ‘Türk vatandaşı olan herkesin anadili Türkçedir ve bütün eğitimler Türkçe yapılmak zorundadır’ şeklinde bir düzenleme getiriliyor. Kürtçenin ve diğer azınlık dillerin de anadilde eğitim yapmasının önündeki en büyük engel bu madde. Ne zaman buna dönük bir çalışma yürütülse, bir okul açılsa, hemen Yargıtay bu maddeyi önümüze çıkarıyor. 1982 anayasası ile anadil eğitiminin önü tamamen kapatılıyor. Hatta 1983 yılında o kadar ileri bir seviyeye gidiliyor ki Kürtçe konuşmanın yasaklanması yasal bir düzenlemeye kavuşuyor. Devlet Kürtçe kursları açarken de her zaman çocukları Kürtçeden sakınmaya çalışıyor. 2004 yılında MEB’in tarifnamesine göre; 18 yaşından küçük olup okula gitmeyen çocukların Kürtçe kurslara gidişi yasaklanıyor. O Kürtçe kurslarının bir Kürtçe okulu haline getirilmesini de istemiyorlar” ifadelerini kullandı.
Panel, soru cevap şeklinde sona erdi.