AMED - Kürtçe eğitmenlerin 4 gündür gözaltında tutulmasına tepki gösteren yazar Adil Ercan, “Dilimizle bu topraklarda yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 24 Eylül’de Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırma Derneği (MED-DER), Payîz Pirtûk adlı kitapçı, Anka Dil ve Sanat Eğitim Kooperatifi ile evlere yapılan baskında 28 kişi gözaltına alındı. İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan kişilerin bugün adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.
Operasyon sonrası MED-DER’e dayanışma ziyaretinde bulunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası (SES) Amed Şubesi Yöneticisi Bekir Toprak ve yazar Adil Ercan, baskın ve gözaltıları “asimilasyon politikalarının bir parçası” olarak değerlendirdi.
'DİLE DÜŞMAN BİR ÜLKE'
Dil kurumlarına dönük saldırıları kimlik ve insanlığa yönelik saldırı olarak nitelendiren yazar Adil Ercan, “Her toplum gibi Kürtlerin de bir dili var. Dili yok olan toplumun kendisi de yok olur. 21’inci yüzyılda dile yönelik yapılan saldırılara baktığımızda insanlığın ve devletin en büyük ayıplarından ve eksiklerinden biridir. Kürt halkı yıllardır dili nedeniyle zulüm görüyor, tutuklanıyor ve öldürülüyor. Bu topraklarda dilimizle vardık ve bu zamana kadar geldik. Dilimizle de bu topraklarda yaşamaya devam edeceğiz. Kürt halkının dilinde eğitim görmesi, konuşması ve şarkılar söylemesinin kime zararı var? Hiçbir devlet Türkiye gibi dile düşmanca saldırmıyor” diye belirtti.
‘GÖZALTILAR SERBEST BIRAKILSIN’
Milyonlarca Kürdün devlete vergi verdiğini belirten Ercan, “Kürtler, bu mekanları mücadelesiyle yarattı. Saldırılarla korku yaratmaya çalışıyorlar ki Kürtler kendi dillerini konuşmasınlar. Ama Kürtler bu politikalar karşısında dilini daha çok konuşarak cevap olacak. Devlet biran önce dile yönelik saldırılara son vermeli ve arkadaşlarımızı serbest bırakmalı” ifadelerini kullandı.
‘YOK ETME POLİTİKALARI’
Dile dönük saldırıların faşist bir yaklaşım olduğunu söyleyen SES Amed Şubesi Yöneticisi Bekir Toprak, şunları söyledi: “Dil demek o halkın kültürü demektir. Anadilde sağlığı savunurken onlar saldırıları artırıyor. Hastalar ana dillerinde konuşamadıkları için sağlık hakkına erişemiyorlar. En basitinden Siirt Devlet Hastanesi'nde bir hasta test yapmıştı ve o testin sonucunda ise Türkçe bilmediğinden dolayı tedavi edilemedi. Yani aslında hastalığı bile Türkleştiriyorlar. Bu politikalar yok sayma ve yok etme politikalarıdır.”