ANKARA- Siyasetçi Aynur Aşan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın esas hakkındaki mütalaaya ilişkin dava dosyasına gönderdiği dilekçenin hakaret içermesine rağmen mahkeme tarafından ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ele aldığını belirterek, tepki gösterdi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısına karşı Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde yaşanan 6-8 Ekim 2014 protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 38’inci duruşması, verilen aranın ardından siyasetçi Aynur Aşan’ın beyanları ile sürdü.
HDP’nin toplumsal barışın sağlanması için ciddi bir emek verdiğini dile getiren Aşan, “Türkiye’de iki devlet arasındaki savaş kadar insan öldü. Mütalaada sanki iki ülke arasında savaş var ve HDP’de bunun son bulması için hareket ediyormuş gibi lanse ediliyor. İki ülke, devlet olmadığında barış çağrısı yapılamaz mı? Bu suç mu? Türkiye’deki siyasi partiler buna dair çözüm bulacaklara iktidarlarını güçlendirmek karşı politikalar üretiyorlar. Bu HDP’den istendiğinde yapmak zorunda değil. Biz iktidar gibi Türkiye’nin sorunlarına bakmıyoruz. Farklı bir açıdan değerlendiriyoruz. Bugüne değin tüm iktidar, en büyük sorun olan Kürt sorunu ‘yok etme’ politikaları ile çözmeye çalıştılar. İnkar, imha, asimilasyon, göç ettirme ve gerçeğinden etme yöntemleri bu soruna baktılar” dedi.
ŞARK ISLAHAT PLANI’NDAN BERİ
Şark Islahat Planı’na ve kurucularının ifadelerine değinen Aşan, kurucuları arasında bulunan Rıza Nur’un, “Yıllarca Kürtlere Türk olduklarını kabul ettirmek için planlar yaptım” şeklindeki sözlerini hatırlatarak, “Ayın zihniyet günümüzde de devam etmektedir. Bizi ıslah etmeye çalışıyorlar. Bu dava ile topluma bu yönlü bir mesaj veriliyor. Yağma, yıkma, hırsızlık suçlamaları ile HDP karalanmak isteniyor. Dünyadaki bütün iktidarlar muhaliflere, karşıtları gördükleri rakiplerine bu şekilde yaklaşıyorlar. Bu amaçlarını hayata geçirmek için kamu kurumlarını araç olarak kullanıyorlar. Kimi zaman askeri kurumları kimi zaman İçişleri Bakanlığı gibi kurumlar ön plana çıkarılır kimi zaman ise bu yaptıklarını topluma haklı göstermek için yargıyı kullanırlar. Kendilerini yargı yerine koymuşlar. Kendi ömürlerini uzatmak için iftira atıyorlar. Özgür ve demokratik bir toplum için en çok yargı kurumun görev alması gerekir” diye konuştu.
SARAY’DA HAZIRLANDI, MÜTALAA OLDU!
Kendilerine yönelik kumpas kurulduğunu ve bunun Saray’da hazırlandığını vurgulayan Aşan, bunun savcının eliyle önlerine “mütalaa” olarak geldiğini dile getirdi. Mahkeme heyetinin de savcının “yolunda” hareket ettiğine işaret eden Aşan, “Siz de çok biliyorsunuz ki; yaşanan bu şiddet olaylarının talimatını hiçbirimiz vermedi. Ama bu davanın tarafları sistematik olarak hazırlanmış. Ceza verilmesi için tanıklar da hazırlamışlar. Bunlar bazen gizli bazen ise açık olarak önümüze geliyorlar. Yalan ve iftiralar ile bizi suçluyorlar. Bu yalan ve iftiralar da iktidardan kaynağını alıyor. Ancak, ‘Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.’ İnanıyorum ki; bunun bu davada da ortaya çıkacaktır. O gün birgün muhakkak gelecektir” diye kaydetti.
‘MİLYONLARCA KİŞİ YARGILANIYOR’
Aşan, sözlerini şöyle sürdürdü: “ ‘Eğer ben Kürdüm dersen suçlusun’ deniliyor. Cumhurbaşkanı da, ‘Kürt isen Kuzey Irak’a git’ diyordu. Şahsımızda, protestolara katılan milyonlarca kişiyi yargılanıyor. Biz ne yapmışız da bu reva görülüyor. Düşmanlık yaptığınızı söylediğimizde zorunuza gidiyor. Savcının yorum ve değerlendirmeleri bizi bu değerlendirmeye götürüyor. Sizin yargılama yöntemleriniz de savcından pek farksız değilsiniz. Bize yaklaştığınız gibi savcıya yaklaşmıyorsunuz. Savcıya ne şekilde yaklaşıyorsanız bize de o şekilde yaklaşmanız lazım. İddianamenin yasal bir çerçevede hazırlanmadığını siz de biliyorsunuz.”
DİYANETE TEPKİ: KAPATILMALIDIR
Aşan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın esas hakkındaki mütalaaya ilişkin gönderdiği dilekçeye değindi. Aşan, başkanlığının kendilerini “ahlaksızlıkla” suçlandığını dile getirerek, “Kimin ahlaksız olduğunu herkes çok iyi biliyor ve gözler önündedir” diyerek, tepki gösterdi. Aşan, “Urfa’da bir müftü kız çocuğuna tecavüz etti ve tutuklandı. İşte biz bunları dile getirdiğimiz için bizim üzerimize geliyor. Asıl onlar ahlaksızdır. Bu tür suçlamalar nedeniyle hesap vermek yerine bize ahlaksız diyor. Şu anda ahlaksızlıklarını ortaya koyuyorum. Korkuyorum ki bunu aleyhimde bile kullanabilirsiniz. Çünkü onlar korunuyorlar. Bu ülkenin bir yurttaşı olarak bu kadar yozlaşmış bir kurumun benim hakkımda ithamda bulunması kabul etmiyorum. Soruşturma açılması ve kapatılması gerekiyor. Bunları söylediğim için savcı rejimi değiştirmek istediğimi de iddia edebilir. Elbette ki bir değişikliğe ihtiyaç varsa değişiklik yapılır. Yoz ilişkilerin merkezi haline gelmiş bir kurum bize ahlakın çerçevesini çizmesin” diye kaydetti.
MAHKEME MÜDAHALE ETTİ
Diyanete yönelik tepkisini sürdüren Aşan, “İşçilerin, emekçilerin hakkını savunanlar mı ahlaksız yoksa haklarını yiyenler mi? Diyanetin bütçesi bitti. O kadar yemişler ki hiçbir şey bırakmamışlar. Bu ülkenin çocukları, öğrencileri de yoksulluktan, geçinememekten intihar ediyorlar. Geçen gün bir genç bulaşıkhanede intihar etti. Bu durum nedeniyle sabaha kadar uyuyamadım. Eğer bir ahlaksızlık varsa bu tür durumlara neden olanlar ahlaksızlıktır” dedi.
Bu sırada mahkeme başkanı, Aşan’ın sözlerini keserek, “Üzerinize atılı suçlamalara ilişkin savunma yapalım” demesi dikkat çekti. Aşan ise mahkemenin Diyanetin dilekçesini “ifade ve düşünce özgürlüğü” kapsamında gördüğünü ve şu anki sözlerinin de aynı kapsamda ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Aşan, “Diyanet bize sınırlar çizmeye çalışmasın, bizim bin yıllardır oluşan bir ahlak sistemimiz var. Kadınlara köleliği dayatan bu anlayışı asla kabul etmeyeceğiz. İŞİD’e İŞİD türevlerine karşı mücadelemizi yürüteceğiz. Biz sadece İŞİD’e karşı da değil tüm karanlık güçlere karşı mücadelemizi yürütüyoruz. Dünyanın neresinde olursak olalım ister cezaevi ister burada olalım mücadelemizi sürdüreceğiz” diye kaydetti.
Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.