İZMİR - Orman Genel Müdürlüğü, 2012-2021 yılları arasında 383 bin 36 hektarlık alanı orman dışı kullanıma açtı. TOD İzmir Şubesi Başkanı Ahmet Kenan Öztan, müdürlüğün orman korumanın tersi yönünde hareket ettiğini belirtti.
Ülkenin dört bir yanında ormanlık alanlar iktidarın hedefinde. Cûdî, Gabar ve Besta bölgelerinde "güvenlik" gerekçesiyle yok edilen ormanlık alanlar, Akbelen, Fatsa ve Kaz Dağları'nda ise maden ve enerji gibi şirketlere peşkeş çekiliyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) resmi istatistiklerine göre 2012-2021 yılları arasında ormanlık alanlarda orman dışı kullanımı için toplam 58 bin 148 izin verilmiş. Bu izinlerin 26 bin 988 tanesi madencilik, 11 bin 425 tanesi ise enerji sektörü için verilen izinlerden oluşuyor. Yine bu yıllar içerisinde toplamda 383 bin 36 hektarlık ormanlık alan ranta açıldı. OGM, 2022 yılına ait verileri açıklamazken, aynı yıllar arasında çıkan yangınlarda toplamda 238 bin 983 hektarlık ormanlık alan yok oldu.
SORULMASI GEREKEN SORULAR
Yaşanan tahribatı değerlendiren Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) İzmir Şubesi Başkanı Ahmet Kenan Öztan, yatırımların ormanlık arazilerde de yapılabileceğini ancak bazı kriterlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı. Öztan, "Mutlaka bu ormanda yapılması gerekiyor mu?" ve "Mutlaka ormanda yapılması gerekiyorsa hangi tekniklerle yapılması en uygundur?" sorularına yanıt verilmesi gerektiğine işaret ederek, "Ne yazık ki bu sorular sorulmuyor. Hatta tam tersine herhangi bir kamu kuruluşu bir yatırım yapmaya niyetliyse vatandaşla, istimlakle uğraşmamak için bölgede bir orman arazisi var mı diye araştırıyor. Eğer orman arazisi varsa iki satır yazıyla ormanın tahsisini istiyor ve rahatlıkla yatırımını yapıyor" diye konuştu.
'ORMANI KORUMAK DAHA KAZANÇLI'
Bu durumun ormanı ve doğayı sömürmekten başka bir şey olmadığını vurgulayan Öztan, şunları söyledi: "Aklınıza gelebilecek yüzlerce çeşit şey için ormandan tahsis yapılıyor. RES, HES, enerji, maden çıkarılması ya da sosyal tesis... Örneğin Akbelen Ormanı. Orman zaten nitelik itibariyle yenilenebilir enerji kaynağı olarak tanımlanır. Ormanı kestiğiniz zaman yeniden orada orman yetiştirip bir kez daha enerji üretme şansınız var. Onun için bu yatırım yapılırken hesabının yapılması lazım. Buradaki orman örtüsünü kaldırıp, altında çok düşük kalorili ve yoğunluğu düşük kömürü çıkarıp, yakıp enerji üretmek mi daha kazançlı? Yoksa zamanı geldiğinde ormandan enerji üretmek ya da başka ihtiyaçlara kullanmak daha mı kazançlı? Bu konuda yapılan araştırmalar orman olarak korumanın daha karlı olduğunu gösteriyor."
'KÜRESEL ISINMA ARTAR' UYARISI
Ormanlık alanların dağlık bölgelerde olduğu ve meyilin de yüksek olduğunu söyleyen Öztan, bu durumda ormanların su rezervlerinin korunması açısından çok önemli olduğunu söyledi. Ormanların küresel ısınmaya karşı mücadelenin en etkili araçlarından birisi olduğunu belirten Öztan, "Ormanların yok edilmesi küresel ısınmayı da arttıracaktır. Bu sene yağışlar az olunca bütün barajlarımız kurudu. Ormanların en önemli fonksiyonu yağan yağışı yer altı suyuna dönüştürmek. Orman varsa yağan yağış doğrudan yüzeysel akışa geçmez. Ama biz ormanı tahrip edersek yağış yüzeysel akışa dönüşecek, ülkeye hiçbir faydası olmadığı gibi sel ve taşkınlarla felakete yol açacaktır. Su ekonomisinin dengelenmesi açısından orman varlığı çok önemli. Korunması şart" ifadelerini kullandı.
OGM'NİN ÜRETİM ÇILGINLIĞI
Tüm bunlara rağmen OGM'nin son yıllarda "üretim çılgınlığına" kapıldığını söyleyen Öztan, şöyle devam etti: "Türkiye'de büyük odun hammaddesi işleyen çok sayıda fabrika açıldı. Bu fabrikalar açılırken ithal oduna dayalı üretim olarak açıldı. Ama döviz umulmadık şekilde yükselince bu fabrikalar OGM'ye baskı yapmaya başladı. OGM şu an onlara hammadde yetiştirmek için harıl harıl üretim yapıyor. Bu ciddi bir tehlike. Türkiye ormanları yıllık en fazla 10-11 milyon metreküp üretim yapmaya elverişli. Geçmişte yıllık üretim 8-10 milyon düzeylerindeydi. Ama son yıllarda bu 30-35 milyon metreküpe ulaştı. Bu ormancılık açısından felaketin habercisi. Ormanı korumakla sorumlu olan OGM bunu yerine getirmiyor. Bu tahribatın önüne geçmek için yöneticilerin ülkesini sevmesi gerekiyor. Bunlar anladığım kadarıyla sevmiyorlar."
MA / Tolga Güney