ANKARA - HEDEP Plan Bütçe Komisyon üyesi Sezai Temelli, Meclis’e sunulan 2024 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde 40 milyar doların savaşa ayrıldığını belirterek, AKP’nin tercihlerinin farklılaşmadığını söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Plan Bütçe Komisyon üyesi ve Muş Milletvekili Sezai Temelli, Meclis’e sunulan “2024 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi” ne dair Meclis’te basın toplantısı gerçekleştirdi.
12’NCİ KALKINMA PLANI OVP’DEN ÖNCE HAZIRLANMIŞ
Temelli, 2024 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi konusuna geçmeden önce geçtiğimiz salı günü Meclis’e sunulan 12’nci Kalkınma Planı’da dair değerlendirmelerde bulundu. Temelli, “12'nci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program (OVP) çerçevesinde 2024 yılı bütçe kanunu teklifinin hazırlandığını görüyoruz. Gerçi 12'nci Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program’dan önce hazırlanması gerekirken, Önce OVP geldi sonrasında kalkına planı geldi karşımıza. Bu tabi bir ciddiyetsizliği bize gösteriyor. Bu ciddiyetsizliğin ulaştığı boyut, karşı karşıya olduğumuz bütçe kanun teklifinde de oldukça fazla yerde karşımıza çıkıyor. Aynı şeyi plan da görmemiz mümkündür. Plan neredeyse 2053 yılına kadar bir projeksiyon ile hazırlanmış olarak karşımıza geliyor ki planın içine baktığımızda; 3 ayı planlamayan bir iktidarın 30 yıllık planlamasının ne anlama geldiğini çok iyi anlıyorsunuz. Bir plandan çok temeliler manzumesine dönüşmüş durumda. Hatta önümüzdeki yerel seçimleri düşününce; adeta AKP’nin seçim bildirgesi için ön çalışması niteliği olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
‘AKP HEDEFLERİNİN HİÇBİRİNE ULAŞAMADI’
Planın içeriği itibari ile birçok tutarsızlığı barındırdığına dikkat çeken Temelli, planın aynı zamanda gerçeklikten kopuk olduğunu söyledi. Temelli, “Bildiğiniz gibi bundan önce AKP iktidarı çokça plan yaptı, çokça hedef koydu fakat bu hedeflerini hiçbirine ulaşmadı. 2023 yıllı için koymuş oldukları kişi başına 25 bin dolar hedefi yerine 2028 yıllı için şimdi 17 bin 500 dolarlık bir hedef koyuyor. Ve yaşadığımız sapmaya baktığımızda; bu rakamın ne kadar uzakta kalacağını da çok iyi anlayabiliriz. Bunun gibi birçok hedef dediğimiz gibi afaki boyutlarda temelli içerisinde kalmış durumda ve ciddiyetsiz bir plan var karşımızda. Tıpkı OVP’deki ciddiyetsizlik gibi. Aynı şeyi bütçede de görmek mümkün” diye konuştu.
‘BÜTÇE ÇOK ÖNEMLİ BİR SİYASİ METİNDİR’
“Bütçe nedir?” sorusu ile açıklamalarını sürdüren Temelli, bütçenin çok önemli bir siyasi metnin olduğunu, yıllık yapılmasına rağmen dönem itibari ile çok geniş döneme hitap eden üç yıllık OVP’de olduğu gibi kalkınma planlarından da etkilendiğini ve planları da etkilediğini belirtti. Temelli, “Her şeyden önce kaynakların nasıl sağlanacağı, bu kaynakları nasıl harcanacağı ve buna bağlı olarak toplumsal yapıda ve ülke ekonomisinde ve siyasette ne tür değişimlere yol açacağı hep bütçede takip edilir. Zenginlerle yoksullar, sermaye ile emekçiler, erkekler ile kadınlar yani tüm toplumsal kesimler toplumsal sınıflar bütçede karşı karşıya gelirler” dedi.
AKP TERCİHLERİ FARKLILAŞMADI
Temelli, konuşasını şöyle sürdürdü: “Bu siyasi iktidar bütçe aracılığıyla tercihlerini kamuoyunda sunmuş oldu. Biz 2024 yıllı bütçe kanun telifine baktığımızda şunu görüyoruz. AKP’nin geçmişte olduğu gibi tercihlerinde bir farklılaşma söz konusu değildir. AKP iktidarı 20 yılla aşkın süredir. Bütçe yapmaya devam ediyor. Aynı anda bütçe yapıyor. AKP iktidarı bütçe yaptıkça; ülke ekonomisi her seferinde daha kötüye gidiyor krizlere sürükleniyor ve iktidarın tercihleri değişmiyor. Bu iktidar zenginler için bütçe yapıyor. İktidar sermaye için bütçe yapıyor. İktidar erkek egemen bir zihniyeti pekiştirmek için bütçe yapıyor. Karşı karşıya olduğumuz bütçede yine maalesef aynı anlayışla yapılmış hayatta getirilmiştir. Krizlerle baş etmek, krizlere çözüm bulmak yerine krizleri derinleştirecek bir taslağı ile karşı karşıyayız. Burada tabi ilk söylenecek şey bir kez daha altını çizmek isteriz ki; her şeyden önce bütçe hakkını ihlali yine söz konusudur. Bütçe ayrıntılı olarak, bu taslağa ayrıntılı baktığımızda hani 2002 yıllının iktidara gelirken AKP’nin 3 Y’si vardı. Bu 3 Y’yi farklı bir şekilde burada görmemiz mümkün. Bir yoksulluk bütçesidir. Bir yolsuzluk bütçesidir. Bir yoksulluk bütçesidir.
RANT VE TALAN EKONOMİSİ KALICILAŞACAK
Bütçede sermayeden yana ayrılan kaynaklar ve sermayeye yönelik yapılan harcamalara yolsuzluğun pekişeceği, rant talan ekonomisinin kalıcılaşacağını söyleyebiliriz. Bir yoksulluk bütçesidir. Bu kamu hizmetlerinden toplumun halkın nasıl yoksun kalınacağını bize ifade ediyor. Emekçilerden, halktan gasp edilen kaynaklar yoksulluğu derinleştirmeye devam edecektir. Bütçenin bir yanında çok güçlü bir şekilde vergi adaletsizliğini görmeye devam edeceğiz. Kaynakları toplarken çok ciddi boyutta bu adaletsizliğin topluma yansıtılacağını yine bütçe kanun teklifinde görmemiz mümkün. Yine dolaylı vergiler ağırlıklı olarak kendisini gösteriyor. Burada adaletli bir vergi anlayışının söz komsusu olmadığını, gelir dağılımı servet dağılımı üzerindeki bozucu etkilerinin bu vergi adaletsizliği ile de yine süreceğini görüyoruz. Hatta, bunu pekiştiren şey, yüksek enflasyon koşullarıdır. Hep adaletsiz bir vergi sistemi hem de yüksek enflasyonun bir arada olduğu bir ekonomide; yoksul halkın üzerindeki yük daha da artacaktır. Bakın rakamlara baktığımızda çalışanları, emekçilerin üzerindeki vergi yükü yüzde 27’lere kadar çıkarken, vergi oranlarındaki eşik olarak tabir edeceğimiz oran 5.1’dir. Bu bize şunu anlatır, emekçiler yüzde 27’lik bir yüke katlanırken, ortalamada eşik 5.1’dir. Yani sermayenin üzerindeki vergi yük düşüktür. Esas yükü yine çalışanlar emekçiler taşımaktadır. Bu rakamlara da yansıyor. Örneğin Merkez Bankası diyor ki 2026 yılından önce enflasyonun beklemesini beklemeyin. Bu şu demektir, yani siz enflasyon ile mücadele edemiyorsunuz, dolayısı ile de enflasyonist bir ekonomide yükü emekçiler çekmeye devam edecek. Bunla yetinmiyorlar Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek enflasyonun neden olarak da çalışanların, emeklilerin emekçilerin aldıkları maaşları ve onlara yapılan zamları gösteriyor. Bunun ne kadar tutarsız ne kadar gayri ciddi bir açıklama olduğu işte ortaya koyduğumuz bu adaletsiz rakamlarla bize anlatılıyor.
SERMAYEDEN ALINMAYAN VERGİ 2.2 TRİLYONDUR
Bakın vergi yükü emekçilerin üzerinde yoğunlaşırken, vergi harcamaları dediğimiz sermeye üzerindeki vergiyi kaldıran, vergiyi almaktan vazgeçilen rakam 2. 2 trilyona ulaşmış durumda. Bu devasa bir rakamdır. Türkiye 2,2 trilyon vergi almaktan vazgeçmesi demek, Türkiye’nin 2.2 altı trilyon bütçe açığına sürüklenmesi anlamına gelir. Bu da yüksek enflasyonu körüklemekten başka bir şey değil. Yani enflasyon döngüsü içinde kalmaya devam edeceğiz ve bunu da yüküne emekçiler katlanmaya devam edecek. Ama bu yüke katlanmayan bu ekonomik ortamda rant devşiren bir mekanizma var. Nasıl sermaye devşiriyorsa aynı şeyi diyanet işlerinde de görüyoruz. Devasa bir bütçeden pay aldığını bir artışın yaşandığını görüyoruz.
3 BİN EMEKÇİNİN AYLIĞINA DENK GELİYOR
Sarayın harcamaları günlü 33 milyon liraya çıkıyor. Bu bir günde 3 bin emekçinin asgari ücretle çalışan 3 bin emekçinin aylık maaşına denk geliyor. Yani saray bir günde 3 bin emekçinin aylığını tutmaya devam edecek. Oysa emeklilere 5 bin lira bir ödenek ayrılması, seyyanen bir ödeme yapılmasını allayıp pullayıp topluma anlatanlar, sadaka gibi emeklilere bunu sunanlar, günde tam 33 milyon lirayı acımasızca tüketebilmektir.
SAVAŞA 40 MİLYAR DOLAR AYRILDI
Bu bütçeye baktığımızda, bir önemli mesele de bütçe kompozisyonunda militarist anlayışın hala hâkim olduğunu görüyoruz. Sadece askeri harcamalar, savaşa ayrılan bütçe yaklaşık 40 milyar dolar. Dolar ile söylüyorum daha iyi anlaşılsın diye; çünkü bütçe rakamları öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, 11 trilyonluk bir bütçe ile karşı karşıyayız. Öyle sanıyorum ki çok yakında bir altı sıfır operasyonu paradan altı sıfır atma operasyonu ile de karşı karşıya kalacağız. Paradan altı sıfır atarken bir daha böyle bir enflasyonist sürecin yaşanmayacağını söyleyenler, ekonomideki bu kötü yönetim sonucunda yine bizi aynı noktaya hızla sürüklemektedirler. Evet yaklaşık 40 milyar dolarlık yine askeri harcamalar, militarist harcamalar, savaş bütçesi söz konusudur. Bütçede yüzde 10’un üzerindeki bir payın savaşa ayrılması, yoksulluğu, enflasyonu, krizleri bu şiddet ikliminin en önemli nedenlerinden biridir. Yine Meclis’te tezkere geçti Suriye Rojava ve Kürtlere yönelik düşmanca tutum tescillendi. İki yıllık bir tezkere Meclis’ten geçti. Her tezkerenin finansmanı bu bütçeden karşılanıyor. İşte bütçedeki 40 milyar dolarlık askeri harcamalar, aslında halkın sofrasında cebinden nasıl bu savaşa aktarıldığını gösteriyor.
FAİZE DE 40 MİLYAR DOLAR HARCANIYOR
Diğer taraftan bir devasa rakam da yine yaklaşık 40 milyar dolarlı bir harcamada faize gidiyor. Çünkü bu kadar büyük bir bütçe açığı verirseniz bunu kapatmak adına da çok yüksek maliyetlerle borçlanacaksınız anlamına geliyor. Borçlanma sürecek, yüksek faiz ödenmeye devam edilecek ve tabi ki bu krizin faturası da yoksul ve emekçi halklar katlanmaya devam edecek.
PARTİ OLARKA BAŞKA BİR BÜTÇE DİYORUZ
Biz partimiz olarak başka bir bütçenin mümkün olabileceğini ısrarla söylemeye devam ediyoruz. Türkiye halklarını emekçilerin, kadınları bütçesini yapmak mümkün. Bir yolsuzluk bütçesi, bir sermaye savaş bütçesine karşı emekçi halkların bütçesini yapmak mümkün. Bu kaynak var. Biz bu kaynakları savaşa, silaha, güvenlikçi politikalara ayrılması yerine, bu kaynakların müteahhitlerin vergi borçlarının silinmesi yerine, bu kaynakların sermayeyi fonlamak yerine faiz ödemeye ayrılmak yerine halka ayrılmasını öneriyoruz. Böyle bir bütçeyi yapmak mümkün.
BÜTÇENİN KAYNAĞINI YÖNETECEK BİR İKTİDAR BU ÜLKEDE YOK
Bu bütçe emekçilerin bugün ki sorunlarını aşabilecek bir bütçedir. Her emekliye en az 22 bin lira bir maaşı verebilecek bütçedir. Bu bütçe halkın bütçesi, EYT sorununu gerçek anlamda çözüme kavuşturacak bir bütçedir. Bu bütçe emekçilerin bütçesi, atanamayan öğretmen sorunun kökten çözebilecek bir bütçedir. Bu bütçe; asgari ücretli denilen bu sefalet ücretini ortadan kaldırıp yoksulluk sınırını dikkate alacak şekilde her kesin insanca yaşayabileceği bir bütçeyi yapabilecek kaynaklara sahip olacaktır. Bu bütçe her şeyden önce emekçiyi koruyan, halkı koruyan, yoksullukla ile mücadele ede bir bütçedir. Bu bütçe toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırabilecek, erkek egemenliğine son verecek bir bütçedir. Bu bütçe doğayı koruyacak, ekolojik yıkımını oluşturan sebepleri ortadan kaldırabilecek bir bütçedir. Bu bütçenin kaynakları vardır ama bu bütçenin kaynağını yönetecek bir iktidar bu ülkede yoktur.
Bu kaynakları halktan yana, emekten yana, kadından yana çocuktan gençten yana bir tercihler ile yönetmek siyasi bir iradeyi zorunlu kılmaktır. Bu siyasi irade, halktan yana mücadelesini veren, savaşa karşı mücadelesini veren, hukuk devletini ısrar ile savunan, tecritte karşı duruşu ile aslında Türkiye’yi demokratikleştirme anlamında siyasi tercihlerini her yerde dile getiren partimizde mevcuttur. Bu bütçenin hâkim olacağı günlerin de çok yakın olduğunu burada ifade etmek isterim.”