İSTANBUL - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye'deki yeni yaşam modelinden rahatsız olduğunu söyleyen HEDEP PM üyesi Murad Mıhçı, savaşın sonuçlarının faturasının tüm topluma kesildiğini belirtti.
Türkiye, İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne dönük 1 Ekim'de gerçekleştirilen saldırının ardından Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef haline getirerek, saldırılara başladı. Saldırılarda su depoları, elektrik tesisleri, yaşam alanları gibi yerler hedef alınırken, birçok sivil bu saldırıların sonucunda yaşamını yitirdi. Konuya dair değerlendirmelerde bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Parti Meclisi (PM) üyesi Murad Mıhçı, saldırıların orada yaratılan “yeni yaşam düzenine” yönelik olduğunu vurguladı.
‘SALDIRILAR YENİ YAŞAMA KARŞI’
Kuzey ve Doğu Suriye'de kurulan “yeni yaşam” modelinin uygulanmasının önemli olduğunu ifade eden Mıhçı, Kıbrıs, Filistin ve Karabağ gibi yerlerdeki sorunların çözümünde bu modelin önemli olacağını kaydetti. “Rojava’da halk meclisleri var ve en az temsiliyetler burada en çok temsil ediliyor” diyen Mıhçı, Kuzey ve Doğu Suriye'de kurulan düzenin dünyadaki çatışma ortamını önleyebileceğini vurguladı. Mıhçı, “Bu model sadece Türkiye açısından değil, dünya açısından da savaş politikalarını savunan yapıların istemeyeceği bir durum” ifadelerini kullandı.
Kuzey ve Doğu Suriye'de kurulan yeni yaşam modelinin diğer devletleri de etkileyeceğini söyleyen Mıhçı, Türkiye'nin yeni yaşam modelinden “rahatsız” olduğunu belirtti. Türkiye'nin saldırılarının emperyal güçlerin onayıyla yapıldığının altını çizen Mıhçı, oradaki sivillerin birçok acılar yaşadıklarını ifade etti. Mıhçı, “Bu saldırıların esas amacı oradaki düzenin kendisidir. Bizim çok yakınımızda olduğu için oradaki değişimin çok farkında olamayabiliyoruz. Ama bugün Güney Amerika’daki insanlar bile Rojava’yı çok merak ediyorlar. Ciddi anlamda bu yeni yaşam şeklini araştırıyorlar” diye belirtti.
‘SAVAŞIN SONUÇLARI TOPLUMA KESİLİYOR’
Savaşın maliyetinin yüksek olduğunu sözlerine ekleyen Mıhçı, Türkiye'nin, ekonomisinin büyük bir kısmını savaşa yatırdığını dile getirdi. “Oysa barışın maliyeti bu kadar ağır değil” diyen Mıhçı, devamla şunları kaydetti: “İkincisi de duygusal bir kopuş var. Orada akrabalarınız bombalandığı zaman buradaki yakınları rahatsız olur. Mesela benim Lübnan’da akrabalarım var. Eğer orası bombalanırsa ben burada, akrabalarıma bir şey olur mu kaygısını yaşarım. Buradaki Kürt halkının evlatları da kendi akrabaları için kaygı içinde. Ayrıca orada sadece Kürtler de yaşamıyor, Asuriler, Süryaniler, Ermeniler yaşıyor. Bu işin ‘çözümünü’ savaş politikalarıyla yürütmek, bir yanıyla savaşın sonuçlarını Türkiye toplumuna kesmek anlamına geliyor.”
FİLİSTİN, ROJAVA, KARABAĞ…
Filistin, Rojava, Karabağ gibi yerlerde dünyadaki politikaların “sınıfta kaldığını” söyleyen Mıhçı, buralarda yaşananlara karşın ses çıkarılmadığını vurguladı. Mıhçı, “Oradakilere ses çıkarmak ya da ses çıkarıyor gibi yapmak ne kadar gerçekçi. Ülkelerin diplomasisi olmalıdır. Ama bölgeye göre diplomasi şeklini değiştirmemelisiniz. Filistin’deki sivil halkı savunuyorsanız ki bu doğru bir karar, o zaman Karabağ’da da, Rojava’da da bunu benimsemek lazım” şeklinde konuştu.
‘HEDEP BARIŞIN SİGORTASIDIR’
Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyonu içiren tezkerenin Meclis’ten geçmesinin büyük sorunlara yol açacağını dile getiren Mıhçı, HEDEP’in bu anlamda barışın bu coğrafyadaki “sigortası” olduğunu ifade etti. Mıhçı, “Yeteri kadar buna güç verdik mi bilmiyorum. Ama barışın savunuculuğunu yapmaya devam edeceğiz. ‘Barışın eşeği olmak’ çok zordur. Barışın hamalı olmak çok zordur. Ama böyle zamanlarda hamal olmak önemlidir. O yüke ne kadar çok insan el verirse, o yük daha da hafifler. Bu işin bizim partimize gönül verenlerin dışındaki arkadaşların da büyütmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Kendi yapılarına, siyasi örgütlerine bunu söylemeleri lazım. Çünkü bu savaşın maliyeti insanidir” diye belirtti.
BARIŞI SAVUNMAK
Barışı savunmanın zor olduğu bir dönemi yaşadıklarını vurgulayan Mıhçı, sözlerini şöyle tamamladı: “Fakat değerli olan da böyle bir dönemde barışı savunmaktır. Kimliklerimizi bir yana bırakıp, tek kimliğin barışın olması lazımdır. Savaşın galibi olmaz. Bugün ABD Ortadoğu'da kazanıyor gibi gözükürken, 11 Eylül saldırısı oldu. Kendi evinde çok ağır yenilgi yaşadı. Barışın çözümünü anlaşma yoluyla halletmediğiniz zaman bu işin sonucuna ulaşamazsınız. Bu anlamda en önemli şeyin barış savunuculuğu olduğunu söylemek mümkün.”
MA / Ömer İbrahimoğlu