HABER MERKEZİ - HEDEP Parti Meclisi üyesi Sezai Temelli, gerçekleştirdikleri kongre ile yeni dönemin yol haritalarını netleştirdiklerini belirterek, “Şimdi yeni bir heyecanla kuvveden fiile geçme zamanıdır” dedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) 15 Ekim’de yapılan 4’üncü Büyük Kongre ile isim değişikliğine giderek dönüştüğü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) 80 kişiden oluşan Parti Meclisi’ne (PM) giren Sezai Temelli, Yeni Yaşam gazetesi için bir yazı kaleme aldı.
“HEDEP ve yeni dönem” başlıklı yazısında Temelli, kongre ile yeni dönem stratejisini içinde bulunulan politik konjonktüre muhalefetin öncüsü olarak müdahale etmek üzere biçimlendirdiklerini kaydetti.
‘ORTADOĞU’NUN ARADIĞI BARIŞ KÜRDİSTAN’DAN GEÇER’
Yeni dönem stratejisinin belirlenmesinde Kürt meselesinin çözümüne dair başlıkların öne çıktığını, bu meselenin demokratik çözümü gerçekleşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi, Ortadoğu halklarının barış içinde yaşamasının söz konusu olamayacağını vurgulayan Temelli, “Filistin meselesi nedeniyle Gazze’de yaşananlar da aslında Ortadoğu’nun aradığı barışın Kürdistan’dan geçtiğini çok net ortaya koymuştur” diye yazdı.
Temelli’nin yazısının tamamı şöyle:
“Büyük Kongre’yle birlikte hem partimizin yeni adı HEDEP olarak belirlendi hem de yeni dönem yol haritası netleşti. Geçmişin tüm birikimleri, deneyimleri Mayıs seçimleri sonrası başlatılan eleştiri/özeleştiri sürecinin katkılarıyla geleceğe aktarılırken yeni döneme dair çok önemli kararlar da alındı.
Konferans sürecinde biçimlenen bu kararlaşma Büyük Kongre’yle yeni dönem stratejisini biçimlendirdi diyebiliriz. İçinde bulunduğumuz politik konjonktüre muhalefetin öncüsü olarak müdahale etmek, politik iklimi halkların, toplumun, emekçilerin, kadınların beklentileri yönünde değiştirmek, sürecin mücadele dinamiklerini büyütmek ve ortaklaştırmak yeni dönemin belirleyici dinamikleri olacaktır.
Kongrede yeni dönem stratejisinin belirlenmesinde Kürt meselesinin çözümüne dair başlıklar öne çıkmıştır. Bu meselenin demokratik çözümü gerçekleşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi, Ortadoğu halklarının barış içinde yaşaması söz konusu olamayacaktır. Son Filistin meselesi nedeniyle Gazze’de yaşananlar da aslında Ortadoğu’nun aradığı barışın Kürdistan’dan geçtiğini çok net ortaya koymuştur. Bunun nedeni kapitalist ulus devlet modelinin krizi ve bu krizi aşacak çözümün bu topraklarda üretilmiş olmasında saklıdır. Rojava’dan başlayarak dört parçada yaşanan tüm gelişmelerin aslında küresel dinamikler üzerinde en belirgin etkiyi yaratan gelişmeler olduğu ortadadır. Diğer tüm sorunların Kürt sorununun gelişiminden etkilendiği, bölgesel çözümün de bu soruna bağlı biçimleneceği bir kez daha anlaşılmıştır.
Kongremiz, Kürt sorununun çözümü konusunda çok boyutlu yaklaşımıyla iç içe geçmiş birçok meselenin bütünlüklü ve bir arada çözümü konusunda önemli tespitler yapmış ve bu tespitlerden hareketle bir mücadele stratejisi belirlemiştir.
Öncelikle yeni dönem mücadele hattı Öcalan’ın fiziki özgürlüğüyle Rojava’nın statüsünün tanınması konusunda belirlenecektir. Tecridin sonlanması talebinin ötesine geçen, Rojava’ya saldırıların durdurulması talebini statü meselesiyle birlikte ele alan bu yaklaşım çok güçlü ve sürekliliği olan bir mücadele dönemini önümüze büyük bir sorumlulukla getirmektedir. Kürt sorununun çözümü konusunu diğer tüm meselelerin çözümüyle birlikte ele alan ve uzun yıllardır paradigmamızın gücüyle toplumsallaşmış olan siyasetimizin bir sıçrama yapma zamanı gelmiştir.
Diğer taraftan kuşkusuz bu denli önemli bir sorumluluğu üstlenecek ve mücadeleyi büyütecek olan yapı örgütsel yapımızdır. Yeni dönem örgütlenme, toplumsal örgütlülüğü sağlama ve genişleme çalışmaları hem yerel ölçekte hem de merkezi düzeyde sürece yanıt üretebilecek bir anlayışla hayata geçirilecektir. Yeni bir örgütsel hamle kaçınılmaz bir ödev olarak bizi bekliyor. Fikri ve fiziki örgütselliğin birlikte geliştiği, toplumsallaştığı bir süreci beraber örmek zorundayız. Bu bağlamda demokratik, toplumsal ittifakları geliştirmek, kongre anlayışımıza uygun olarak partiyi yeniden yapılandırmak bir gereklilik olarak bizi bekliyor.
Bir başka önemli başlık da Yerel Yönetim Seçimleri’dir. Bu konuda da seçim odaklı değil, önümüze koyduğumuz hedeflerle uyumlu bir seçim stratejisi geliştirmek önceliğimiz olacaktır. Üçüncü Yol stratejimizin nasıl tüm konularda belirleyici olduğunu biliyorsak, seçimler konusunda da bu ana stratejimize uygun, barışık bir seçim stratejisi üreteceğiz. Adayların yerelden belirlenmesi kadar yerelin ittifakalar konusundaki inisiyatifi de önemli olacaktır. Bunun ötesinde yerel demokrasiyi güçlendirmek, yerellerde iktidar olmak ve yerel yönetim anlayışımızı hâkim kılmak bu dönem için belirleyici olacaktır.
Bu üç önemli başlığın yanı sıra birçok alanda yeni dönem siyaset ve mücadele üretimi konusunda önemli adımların atılacağını da söylemek gerekiyor. Tüm mücadele alanlarının ve bölgesel zeminde tüm dinamiklerin bütünlüklü bir anlayışla ele alınması, çözümün bu yaklaşımla üretilmesi zaten paradigmamızın bize sunduğu en büyük öğreti. Şimdi yeni bir heyecanla kuvveden fiile geçme zamanıdır…"