DÊRSIM - Dêrsim’de doğa ve yaşam, “güvenlik” adı altında getirilen yasaklarla abluka altına alınmış durumda. Kent vekili Ayten Kordu, uygulamalarla bölgenin insansızlaştırılmak istendiğini söyledi.
Dêrsim’in dört bir tarafı askeri kuleler, arama noktaları ve askeri üslerle çevrili. Kent kırsalındaki alanlara girişler, “özel güvenlik bölgesi” adı altında getirilen yasaklar nedeniyle engelleniyor. Kent merkezindeki durum da farksız değil; her nokta mobese kameralarıyla çevrili ve kameralarla evlerin içleri dahi gözetleniyor. Sürekli gözetim altında olan kentte sık sık eylem ve etkinliklere de yasak getiriliyor.
Her tarafı kameralarla gözetlenen kentte, uyuşturucu kullanımının engellenmemesi ise dikkat çekiyor. Güvenlik politikaları beraberinde göçleri de hızlandırıyor. Kentin genç nüfusu söz konusu politikalar ve sonucu olan ekonomik kriz nedeniyle Avrupa kentlerine göç ediyor. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Dêrsim Milletvekili Ayten Kordu, kentin durumunu değerlendirdi.
UYUŞTURUCU YAYGINLAŞIYOR
Kentte temel hak ve özgürlüklere ilişkin yapılan açıklamalara dahi sınırlandırma ya da yasaklama getirildiğini belirten Kordu, “Festival sürecinde de ‘huzur ve güvenlik’ adı altında yasaklar uygulandı. Huzur ve güvenlik yasaklarla sağlanmaz. Huzur ve güven ortamı bu yasaklara son verilerek sağlanır. Arama noktalarında, kentin giriş çıkışlarında kontrol noktaları varken, bu kadar küçücük ve kontrol altında olan kentteki en ufak eylemde yüzlerce polis başımıza gelirken, kentte uyuşturucu nasıl bu kadar yaygın hale geliyor. Bu özel savaşın bir parçasıdır. Gençliği yozlaştırmanın parçasıdır. Bunu engelleyin. Bu kentte huzur ve güven sağlamak istiyorsanız; Gülistan Doku nerede? Onu bulun” dedi.
‘GÖÇÜN ÖNÜ BİLİNÇLİ AÇILIYOR’
Kentteki savaş politikalarına bir an önce son verilmesi gerektiğini ifade eden Kordu, kentin artık ekonomik olarak da dar boğaza girdiğini söyledi. Dêrsim’in katliam, soykırım gören bir kent olduğunu hatırlatan Kordu, kentte yaşayan halkın inancına, kimliğine, kültürüne dönük baskılara maruz kaldığını söyledi. Dêrsim’de yaratılan “umutsuzluk” halinin, baskıların ve işsizliğin, göçün önünü açıldığını kaydeden Kordu, “Binlerce gencimiz bu baskı politikaları nedeniyle göçmen olmak zorunda kalıyor. Bu baskı politikaları sonucunda gençler ‘Güven ortamı yok, baskılar, gözaltılar, soruşturmalar, kendi mesleğini icra edememe, sürgüne maruz kalma’ gibi politikalar, yurttaşların yurtdışına göçüne zemin hazırlıyor. Burada göçün önü bilinçli şekilde açık tutuluyor. İnsansızlaştırılmanın önünü açan bir yaklaşım var” şeklinde konuştu. Kordu, “Toprağımıza, suyumuza, dilimize, inancımıza, sahip çıkalım, topraklarımızı terk etmeyelim. Yaşam alanlarımızı burada kuralım” çağrısında bulundu.
'MÜCADELE EDİLMELİ’
Dêrsim’in direniş tarihine atıfta bulunan Kordu, “Bu direniş tarihi Sakine Cansız’da, Aysel Doğan’da vardır. Gücümüzü bu direniş tarihinden alıyoruz, kendi kadim tarihimizden alıyoruz. Bunun içinde bu savaş politikasını hem teşhir etmeye, hem de bunun alternatif yaşam biçimlerini oluşturmaya çalışacağız. Bunu kentte hep birlikte yapmalıyız” dedi.
Her yerde Dêrsim’in bir turizm kenti gibiymiş gibi anons edildiğini, bunun yaygınlaştırılmasını da asimilasyon politikasının bir parçası olarak ele alan Kordu, şunları söyledi: “Ziyaretlerimiz turizm adı altında ele alınıyor. Buda asimilasyonun inancımıza, kimliğimize dönük başka bir yaklaşımıdır. Bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Biz o inancımızla burada can buluyoruz. O inancımızla toprağımıza, suyumuza sahip çıkıyoruz. O inancımızla ibadetlerimizi gerçekleşiyoruz. Bizim açımızdan o nedenle önemlidir. Kendi inanç alanlarımızı da turizm alanlarına açarak, asimilasyonun bir parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Buna ilişkinde kentimizin ve halkımızın ciddi tepkisi var. Bizim buna ilişkin STK’lerle, Alevi kurumlarıyla beraber bundan sonra da çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
‘MÜCADELEMİZ SÜRECEK’
Dêrsim’in yasaklar kenti haline getirilmeye çalışıldığının altını çizen Kordu, “Her konuda kentimiz yasaklar kenti haline getirilmiş durumda. Bu söylemin aslında burada hak ve özgürlüklerin önünü kapatan asimilasyonun bir parçası haline getiren politikalar olarak görüyoruz. Kimliği ve kültürü ile inkâr edilen, tanınmayan bir halkın coğrafyasına, inanç yerlerine ‘turizm kenti’ diyerek; yaklaşarak, bazı şeylerin üstünü örtemezsiniz. Asimilasyonun bir parçası haline getiremezsiniz. Buna karşı mücadelemizi yürüteceğiz” ifadelerini kullandı.
MA / Müjdat Can