AMED - Kürt kadınlar, dönemlerin zihniyetine meydan okurcasına mücadeleyi büyütüyor. TJA aktivisti Arzu Kahraman, örgütlü kadından korkan uluslu devlet aklına karşı en güçlü özsavunma aracının örgütlülük olduğunu belirtti.
Kimlik, eşitlik ve özgürlük mücadelesini birlikte veren Kürt kadınlar, ulus devletlere karşı “Jin, jiyan, azadî (Kadın, yaşam, özgürlük)” sloganıyla verdikleri mücadeleyle tüm dünyada direnişin öncüsü oldu. Ortadoğu ve Türkiye’deki kadın mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olan Kürt Kadın Hareketi, Kürt kimliğinin tanınmasında da büyük bir role sahip.
Devletin yanı sıra toplumun ataerkil yapısıyla da mücadele eden Kürt kadınlar, Türkiye’de 90’lı yıllardan bu yana örgütlenmelerini adım adım büyüttü. Siyasi partilerdeki kadın birimi, 11 Mayıs 1994 tarihinde kurulan Halkın Demokrasi Partisi’nde (HADEP) ve 1990’ların ikinci yarısında oluşurken, 2003 yılında kurulan Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) çatısı altında özgün örgütlendiler. İlerleyen yıllarda ise gelinen düzey üzerinden tüzel örgütlenmeye gidildi ve 2015 yılında Kongreya Jinên Azad’ın (KJA) kuruluşu ilan edildi. 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile KJA’nın kapatılmasıyla yola Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) ile devam edildi. 20 Kasım 2016’dan bu yana da çalışmalar bu çatı altında sürdürülüyor.
GERÇEKLEŞTİRİLEN KAMPANYALAR
TJA’nın devraldığı miras, özel savaş politikaları başta olmak üzere kadın kırımı, ırkçılık ve asimilasyona karşı 21 yıldır devam ediyor. Kurulduğu günden bu yana eylem ve etkinliklerini kesintisiz bir şekilde sürdüren TJA’nın kampanya çalışmalarından bazıları şöyle:
* Kürt sorununun demokratik mücadelesiyle birlikte, özel savaş politikaları ve kadının cins bilincinin geliştirilmesi için mücadele eden TJA, 26 Ocak 2017’de Amed’de “Diktatörlüğe hayır” kampanyasını başlattı. İki aşamalı kampanyanın Kürdistan ayağı 29 Ocak’ta, “Önderlikle mutlaka kazanacağız” şiarıyla da Amed’de, aynı tarihte de “Önderliğe, toprağıma ve özgürlüğüme sahip çıkıyorum” şiarıyla İstanbul’da verildi. Aynı yılın 11 Haziran’ında “Tecrit kaybedecek, özgürlük kazanacak” kampanyasının startı İstanbul’da verildi. Êlih’te ise, kadına yönelik şiddet ve baskı politikalarına dikkat çekmek amacıyla 3 Ağustos’tan 25 Kasım’ a kadar 4 ay süren “Kadın soykırımını durduracağız, yaşamı özgürleştireceğiz” kampanyası başlatıldı.
* PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde 10 Aralık 2018’de süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlatan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in taleplerini sahiplenmek amacıyla 22 TJA’lı da açlık grevine başladı.
* 2019’da kadın katliamları, kültürel soykırım, çocuk istismarı ve doğa katliamlarına karşı beş bölgede Aralık ayına kadar süren “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” kampanyası hayata geçirildi.
* 21 Mayıs 2020’de uluslararası kadın örgütleri ile birlikte siyasi tutukluların serbest bırakılması için “Dayanışma bizi yaşatır” kampanyası başlatıldı. Kampanya kapsamında özellikle kadın tutukluların durumuna dikkat çekildi.
* 15 Eylül 2020’de İmralı’daki tecridin yanı sıra taciz, tecavüz, siyasi soykırım ve inançlara yönelik saldırılara karşı dört ay süren “Em xwe diparezin/ (Kendimizi savunuyoruz)” kampanyası başlatıldı.
* 2021 yılında İstanbul’da başlatılan “Kadın kırımına, ırkçılığa, savaşa ve tecride karşı özgürlüğe yürüyoruz” kampanyası kapsamında 16 Ekim’de Amed’de “Irkçılığa ve cinsiyetçiliğe êdî bes e (Artık yeter), şimdi kadın özgürlük zamanı” şiarıyla eylemler gerçekleştirildi.
*15 Eylül 2023 tarihinde Rıha’da açıklanan deklarasyonla 8 Mart’a kadar süren "Bi 'Jin Jiyan Azadi'yê ber bi azadiyê ve (Jin, Jiyan, Azadî ile Özgürlüğe doğru)” kampanyasının startı verildi.
* Bu yıl ise “Erkek-devlet şiddetine karşı jin, jiyan, azadî” şiarıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerin startı verildi.
TJA aktivisti Arzu Kahraman, hem TJA’nın kuruluş yıldönümü hem de 25 Kasım dolayısıyla mücadelenin yarattığı değişim ve dönüşüme dair konuştu.
BİR ÖZ SAVUMA BİÇİMİ
TJA’nın ihtiyaç doğrultusundan doğduğunu belirten Arzu Kahraman, “KJA’nın kapatılması ile örgütlü mücadele sonlandırılmak istendi. Özellikle erkek aklının ağırlıkta olduğu bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız. Bu süreçte devletin özel savaş politikası özellikle kadın üzerinden başlatıldı. Buna karşı bir özsavunma biçimi olarak TJA çatısı altında örgütlendik. Bugün TJA’yı devletin, eril erkek zihniyetin açığa çıkarmak istediği politikaya karşı bir özsavunma biçimi olarak adlandırıyoruz. Çünkü ulus devlet aklı, kadının mücadeleyi büyütmesini istemiyor. En büyük korkuları örgütlü kadın mücadelesi” dedi. Arzu Kahraman, “Bunu gören devlet ve sistem, TJA ile büyüyen örgütlü kadın mücadelesini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Fakat TJA daha güçlü örgütlenerek mücadelesini büyüterek buna karşı durdu ve durmaya devam edecek. Erkek-devlet aklının TJA’ya yönelik büyük bir baskısı var. Tutuklama ve yönelimlerin amacı TJA’nın önünü kapatmak. Ancak TJA, bütün kadınları aynı çatı altında örgütlemeyi ve Kürdistan’da kadının sesi olmayı başarmış durumda” diye belirtti.
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
Çalışmalarının bilinçli olarak kriminalize edilmeye çalışıldığını dile getiren Arzu Kahraman, nedenin ise mücadeleden duyulan korku olduğunu söyledi. Kürdistan’da kadınların özelde de genç kadınların özel savaş politikalarıyla hedef alındığına dikkati çeken Arzu Kahraman, “Bugün Kürdistan'a baktığımızda özellikle üniformalı asker ve polislerin kadın ve çocuklara nasıl yöneldiklerinin farkındayız. Kadına yönelik düşmanca davranışları, hareketleri, politikayı gördükçe hemen atölyelerimizi başlatma kararını aldık. Her zaman diyoruz; bir kadının en büyük özsavunması elbette ki bilinçlenmesidir. Kürdistan'ın her il, ilçe ve köylerinde bütün kadınlara ulaştık ve toplantı aldık. Kadınların bilinçlenmeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu da gördük” ifadelerini kullandı.
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Özel savaş politikasıyla kadınlara geri adım attırılmaya çalışıldığını vurgulayan Arzu Kahraman, şöyle devam etti: “Bunlardan kaynaklı Jineolojî atölyelerini daha da ileri bir seviyeye taşıyarak, kadınlara dokunarak eğitim sistemini devreye koyduk. Devletin saldırıları ve özel savaş politikalarına karşı en güçlü argümanlardan biri de örgütlü mücadele. Bugün sadece Kürdistan’da değil her yerde kadına yönelik bir kırım ve cins inkarı var. Bundan kaynaklı bütün kadınlar güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Bütün kurumlarla birleşmemiz ve sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Tek kurtuluş yolu ‘jin, jiyan, azadî’ felsefesidir. Bu felsefe etrafında kenetlememiz gerekiyor. Yaşam alanlarımızı örmek zorundayız. Bir araya gelerek başarabiliriz. Hiçbir kurumda kadının yer almasını istemiyorlar. Çünkü bu, ulus devletin, erkek zihniyetinin hesabına gelmiyor. Bundan kaynaklı, buna karşı her kurumda yer almamız gerekiyor. Kadının olmadığı hiçbir kurumu ve yönetimi, kabul etmiyoruz. Örgütlenmek bir üst savunma biçimimizdir.
25 KASIM ÇAĞRISI
Bugün kadına karşı bir soykırım var. Hemen her gün kadınlar katlediliyor. Buna karşı 25 Kasım'da güçlü bir şekilde ses çıkarmamız gerekiyor. Üç final yürüyüşümüz var. Narin Güran anısına Amed’de, Gulistan Doku anısına Dêrsim’de ve Rojin Kabaiş anısına Wan’da yürüyüşler gerçekleştirilecek. Bu ülkede yapılan kadın kırımları, kadın katliamlarının üstü örtünmek isteniyor ama biz bunun takipçisi olup açığa çıkaracağız. Hiçbirimiz yalnız değiliz. Aynı çatı altında birleşirsek bütün bu özel savaş politikalarını sona erdirebiliriz. Buna karşı durabilir ve mücadeleyi birlikte büyütebiliriz. 25 Kasım'da özellikle belirlediğimiz 3 ana noktada gerçekleşecek olan yürüyüşümüze katılımın güçlü geçmesini istiyor ve bütün kadınların katılmasını istiyoruz. Güçlü bir şekilde alanlarda ses çıkarmamız gerekiyor. Hep beraber 25 Kasım'da alanlarda olalım.”
MA / Şirvan Şilan Çil