ANKARA - Çocuğa yönelik suçlardaki artışa dikkat çeken Yeşil Sol Parti ve HDP, 22 yılda 15 yaşından küçüklerin yaptığı doğum sayısının 21 bin 87’ye ulaştığını belirterek, cinsel suçların önlenebilmesini talep etti.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu, çocuk yaşta evlendirme ve çocuklara yönelik cinsel suçlara ilişkin Meclis’te ortak basın toplantısı düzenledi. HDP ve Yeşil Sol Parti Çocuk Komisyonu adına Yeşil Sol Parti Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş Altın konuştu.
21 BİN 87 ÇOCUK DOĞUM YAPTI
Ülke genelinde “evlilik” adı altında çocuk istismarı AKP-MHP iktidarının kadın ve çocuk düşmanı politikaları sebebiyle her geçen gün artığını söyleyen Altın, “Yaşanan artışlar TÜİK’in son verilerine de yansımıştır. Açıklanan verilere göre 15 yaş altı doğum oranları yüzde 25 artarken, 19 yaş altındaki gebe sayısı 2 milyonu aşmış ve 22 yılda 15 yaşından küçüklerin yaptığı doğum sayısı 21 bin 87 ulaşmıştır” dedi.
‘BU SAYI BİZE NEYİ GÖSTERİYOR?’
Altın, ayrıca 2002-2021 yılları arasında TÜİK’in açıkladığı verilere göre 16 ve 17 yaşında olup aile onayı ile evlendirilen kız çocukları sayısının 731 bin 16, erkek çocuk sayısının ise 34 bin 795 olarak kayıtlara geçtiği bilgisini paylaştı. Altın, “2012-2021 yılları arasında mahkemeler tarafından reşit olmadığı halde 129 bin 547 çocuk için ‘evlenebilir’ kararı verildiği de kamuoyuna yansıyan veriler arasındadır. Peki bu sayılar bize neyi göstermektedir? Bizler biliyoruz ki bu sayılardaki artış, iktidarın kadın düşmanı politikalarının açık sonucudur. İktidar gerek söylemleri gerekse hâlihazırda süren uygulamaları ile her geçen gün çocuk hakkı ihlallerinin önünü açmaktadır” şeklinde ifadeler kullandı.
‘DOĞUM ORANLARININ ARTMASINDA YARGININ ROLÜ VAR’
Altın, 18 yaş altı doğum oranlarının artmasında yargı kararlarının rolü olduğuna dikkat çekerek, “18 yaşından küçük olduğu halde gebe kalan çocuklara evlilik izni verilmesi hala hukuken zorlayıcı neden sayılıyor. Bu ve benzeri hukuki kararlar evlilik adı altında çocuk istismarının meşrulaştırılması değil de nedir? Yine birkaç gün önce kamuoyuna yansıyan bir diğer haber de yargının geldiği noktanın en açık özeti niteliğindedir. Gebze 4. Aile Mahkemesi 15 yaşındaki hamile çocuğun H.B. isimli erkekle evlendirilmesi için mahkemeye başvuran ailenin talebini onayladı. Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma talebinde bulununca; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kararı kanun yararına ve sonucu etkilememek üzere bozdu. Yargıtay’ın bu kararı mahkeme sonucunu etkilemedi. Bizler henüz 15 yaşında bir kız çocuğunun gebe olmasının evlilik için zorlayıcı neden olarak görülmesini kabul etmiyoruz. Yerel mahkeme ise Yargıtay kararlarını tanımıyor” diye konuştu.
‘İSTİSMAR NEDEN CEZASIZ KALDI’
İstismar sonucu oluşan gebeliği evlilik için zorunlu hal sayarak meşru kılan anlayışı kabul etmediklerini söyleyen Altın, şöyle konuştu: “Zorla evlendirmenin, yani istismarın önünü açmak yerine sorulması gereken sorular açıktır: 15 yaşındaki kız çocuğu kim tarafından ne zaman istismar edildi? Bu istismar neden cezasız kaldı? Asıl sorulması gereken bir diğer soru; 15 yaşındaki kız çocuğunun ruhsal sağlığına ilişkin bir uzmanla görüşmesi sağlandı mı? Bu kız çocuğunun devam etmesi gereken eğitim hayatı ne olacak? Ekonomik bakımdan istismarcı erkeğe bağımlı kılacağınız bu kız çocuğunun; evlilik içinde tekrar tekrar ruhsal, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalacağının farkında mısınız?
KABUL EDİLEMEZ
‘Küçüğün rızası vardı’ gibi hakikatten uzak, istismarı meşrulaştıran ve üstünü örten gerekçeler kabul edilemez. Gerçek şu ki; bu ülkede çocuklar, evde aile bireyleri tarafından, kamusal alanda; komşuları, akranları, dini eğitim adı altında iktidarın artık organik bir parçası olan tarikat-cemaat yurtlarında, kuran kurslarında cinsel istismara uğruyorlar. İstismara uğrayan çocuklar ise zorla evlendirilerek bir kez de devlet tarafından istismar ediliyor. Çocuğu istismar eden ile evlenmeye zorlayan, istismar sonucu oluşan gebeliği evlilik için zorunlu hal sayarak meşru kılan bu anlayış ve uygulamalar kabul edilemez!
İKTİDARIN ÇOCUK DÜŞMANI POLİTİKALARI
‘Küçüğün rızası vardı’ gerekçesi ile kaç tahliye kararı verildi, artık sayamıyoruz. Bunlar yalnızca yargı kararlarının istismar vakalarındaki artışındaki etkiler. Oysa biliyoruz ki yargıyı da toplumu da etkileyen iktidarın çocuk düşmanı söylem ve politikalarının ta kendisidir. İstismar vakalarındaki artış; gelenek görenek ve dini araçsallaştıran yaklaşımlarla, ‘evlendirme’ adı altında çocuk istismarını meşrulaştıran söylemlerin iktidar tarafından sıklıkla tekrarlanması, kız çocuklarının ve kadınların kamusal alandan uzaklaştırılmaları ve erkeğe ekonomik olarak bağımlı kılınması, genç kadınları eğitimden ve iş gücünden dışlayan anlayış ve uygulamaların sonucu niteliğindedir.
UTANMIYOR MUSUNUZ?
Daha bir gün evvel Milli Eğitim Bakanı açıklama yaparak kız çocuklarının sözde eğitiminin devamlılığını sağlamak kaygısıyla diyor ki ‘gerekirse kız okulları açarız’ Aileler kız çocuklarının erkeklerin olduğu okullarda okumasını istemiyormuş, güya kız çocuklarının eğitime devam etmemesinin en büyük sebebi buymuş. İktidarın kadın düşmanı politikaları değil, kadın yoksulluğu değilmiş! Peki çözüm kız çocukları için ayrı okul açmak mı? Kız çocuklarının eğitimi gibi bir konu üzerinden kadın düşmanı politikalarınıza söylem üretmekten, çocukların yaşamlarını kirli siyasetinize alet etmekten utanmadınız, utanmıyorsunuz!
İSTİSMARIN ÖNÜ NASIL AÇILDI?
AKP iktidarı boyunca istismarın meşrulaştırılması adım adım örüldü. Daha öncesi de var ancak bakalım 2009’dan bu yana şimdi sayacağımız uygulama ve düzenlemeler ile istismarın önü ne şekilde açıldı. Birlikte hatırlayalım. 2009’da yayınlanan yönetmelikle nişanlılık şartı kaldırıldı ve ortaöğrenim yaşındaki çocukların nişanlanması serbest bırakıldı. Bu düzenleme; çocuk yaşta evlilik yoluyla istismarın önünü açan önemli adımlardan biriydi. 2013’te cemaatlere öğrenci yurdu, pansiyon açmanın yolu açıldı. Daha önce Türk Ceza Kanunu’nun 263. Maddesi kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara, çalıştıranlara, bu kurumlarda öğretmenlik yapanlara 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile bu kaçak yurtların kapatılmasına hükmediyordu. 2013’te bu madde iptal edildi, o güne kadar suç sayılan kaçak yurt açmak ve işletmek suç olmaktan çıkarıldı. Böylece sıkça istismar ile gündeme gelen vakıf ve cemaatlerin açtığı kaçak kurs, yurt ve okullar serbest bırakılmış oldu.
İSTİSMARIN ADIMLARI AKP-MHP TARAFINDAN ÖRÜLDÜ
2013’te ortaöğretimde evlenmenin yolu açıldı. Evli öğrenciler için açık öğretim lisesi mecbur kılındı. Hem evli hem de öğrenci olabilmeyi mümkün kılan, en düşük evlendirme yaşını 17 olarak belirten Medeni Kanun’a aykırı olan bu düzenleme, erken yaşta evliliklerin önündeki bir engeli daha kaldırmış oldu. Yine 2013’te üniversite öğrencilerine evlenirse kredi veren, borçlarını silen bakanlık kararları alındı. Bu karar ile öğrencilerin evliliğini teşvik eden uygulamalar gündeme geldi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yeni evlenen üniversite öğrencilerine 10 bin TL’ye kadar ‘evlilik kredisi’ verme kararı aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı da pek çok mezunun ödemekte zorluk çektiği Kredi ve Yurtlar Kurumu öğrenim kredisini ve yurt ücretlerini evlenen üniversitelilerden almayacağını ilan etti.
GENÇ KADINLAR EVLİLİĞE MECBUR KILINDI
Bu yolla kadın yoksulluğunun tırmandığı AKP-MHP iktidarı döneminde zaten ekonomik olarak eğitim hayatının gereklerini karşılamakta güçlük çeken, barınamayan genç kadınlar, adeta evliliğe mecbur kılınmış oldu. 2015’te Anayasa Mahkemesi resmi nikâhsız dini nikaha cezayı iptal etti. 2016’da Anayasa Mahkemesi çocuk istismarına 15 yaş kriteri getirdi. Yine 2016’da istismara evlilik yoluyla af tasarısı tepkiler üzerine geri çekildi. 2017’de müftülere dini nikâh kıyma yetkisi verildi, çocuğun nüfusa kaydına sözlü beyan yeterli hale getirildi. 2021’de cinsel suçlarda ‘somut delil’ şartı aranmaya başlandı. Son olarak Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilindi.”
TALEPLER
Altın 18 yaş altı çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenebilmesi için şu talepleri sıraladı:
“* Kadın düşmanı politikalardan derhal vazgeçilmeli, İstanbul Sözleşmesi yeniden imzaya açılmalıdır.
* Kız çocuklarını ve genç kadınları eğitimden uzaklaştırarak eve hapsetmeye çalışan anlayışlardan ve yoksulluğun kadınlaştığı bu dönemde kadını iş gücünden ve kamusal alandan uzaklaştıran uygulamalardan vazgeçilmeli, kadını ekonomik olarak erkeğe bağımlı kılan sebepler bertaraf edilmelidir.
*Çocuğun evlilik yoluyla istismarını meşrulaştıran Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ilgili maddeler çocukların yüksek yararı gözetilerek acilen yeniden düzenlenmelidir.
*Cinsel istismar fiili ortaya çıkmadan önce koruyucu önleyici politikalar üretilmeli ve bu politikaların yaygın uygulanabilmesi için gerekli mekanizmalar acilen yaratılmalıdır.
*Çocukların doğrudan ulaşabilecekleri şikâyet/başvuru mekanizmaları yerel ve yaygın olarak yaratılmalı, bu mekanizmaları nasıl kullanabilecekleri konusunda çocuklar bilgilendirilmelidir.
*Cinsel istismar eyleminin ortaya çıkması durumunda etkin soruşturma ve cezai yaptırım süreci hızlı işletilmelidir.
*İstismara maruz bırakılan çocukların psikososyal destek sürecini de içeren sağlık tedbirleri alınmalıdır.”