İZMİR - Şakran Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki tutuklular, yaşadıkları hak ihlallerini anlattıkları mektuplarında, “şeriat” dayatmasına maruz kaldıklarını belirtti.
Şakran Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki siyasi tutuklular, avukatları aracılığıyla gönderdikleri mektupta "Kıyafet yönetmeliği" adı altında kendilerine müdahale edildiğini ve şeriat dayatması ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Kadın tutuklular, cezaevinde kıyafet yönetmeliğinin olduğunu ve bunun yönetim tarafından keyfi bir uygulamaya dönüştüğünü belirterek, “Kargo ile bize gönderilen şort veya boyu dizin bir parmak üstünde olan elbiselere izin verilmiyor. Sıcak ve nemli bir bölgede kıyafet yönetmeliğinde böyle dayatmaların olması resmen işkence. Koğuş içerisinde bile nasıl giyineceğimize karışılıyor. Yakında peçe, çarşaf, burka dayatması gelirse şaşırmayacağız” ifadelerine yer verdi.
ADLİ TUTUKLULARLA YAN YANALAR
Aynı “suç” gruplarının yakın koğuşlara yerleştirilmesi gerekirken, adli suç ve "FETÖ"den tutuklu olanların yakın koğuşlara yerleştirildiklerine değinen kadınlar, “Adli tutuklular bazen birbirlerine zarar veriyor. Bazen yüksek ses müzik dinliyorlar, bazen de kavga ediyorlar. Bu konu ile ilgili defalarca dilekçe yazmamıza rağmen müdahale edilmiyor. Bilinçli olarak sürüncemeye bırakılıyor” diye belirtti.
EŞYALAR ÇALINIYOR
Koğuş aramalarındaki usulsüzlüklere de değinen kadınlar, şu ifadelerde bulundu: “Arama sırasında yorgan ve yastıklarımız yırtılıyor. Eşyalarımız yere atılıyor. Kitap ve dergilerimiz keyfi gerekçelerle ‘incelenecek’ diye alınıyor ve geri verilmiyor. Ayakkabı aramalarını yaptıkları eldiven ile yiyeceklere dokunuluyor, gizliden eşyalarımız alınıyor. Birçok tutuklunun bel boyun fıtığı, reflü ve gastrit gibi hastalıkları var. Çek pasları 50 santim şeklinde kesilerek bizlere veriliyor. Bu çek paslarla temizlik yapmak sağlık sorunlarımızı tetikliyor. Normalde rapor olduğunda uzun çek pas bulundurulabiliyor. Fakat bu cezaevinde uygulanmıyor. Hafta bir revire çıkma hakkımız olmasına rağmen çıkarılmıyoruz. Acil olan durumlara dahil müdahale edilmiyor.
TEHDİT
Gözlem ve denetleme kurulu tehdit ve şantaj aracı olarak kullanılıyor. Her itirazımızda ‘iyi hal durumunun ortadan kaldırılması’ ile tehdit ediliyoruz. Tahliyemize ‘pişmanlık dayatması’ yapılıyor. Politik kimliği olan siyasi tutsaklara pişmanlık dayatması faşizmdir. Adli tutsakmışız gibi pişmanlık dayatması hukuk dışı iken bir de devlet memurları eli ile sahte, doğru olmayan kopyala yapıştır dosyalar düzenlenerek infaz süremiz bittikten sonra şartlı tahliyemiz engelleniyor.
TECRİT İÇİNDE TECRİT
Ağırlaştırılmış müebbet alan tutsaklar ortak havalandırmaya spor veya kursa çıkarılmıyor. Ve havalandırma saatleri hiçbir şekilde uzatılmıyor. Sadece bir saat tek başlarına havalandırmaya kilitleniyorlar. Tecrit içinde tecrit ortamı oluşturuluyor. Ve arkadaşların sevk talepleri kabul edilmiyor.”
DİN DAYATMASI
Kadınlar mektupta, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kanallara ait yayınların dayatıldığını söyleyerek, “Cezaevinden zorla kuran kursu verilirken bir de idare kanalında sürekli kuran dinletileri veriliyor. Tek din, tek kitap dayatması yapılıyor. Bu tür araçlarla ‘Yerli ve milli’ şeriat hükümlerine yaraşır tutsak ‘mahkum’ profili için çalışılıyor” ifadelerine yer verdi.
GÖRÜŞ YASAKLARI
Görüş yasakların da devam ettiğine dikkat çeken kadınlar, “Burada adli tutuklulara hafta da bir saat görüntülü telefon görüşme hakkı tanınırken, bizler hala hafta da 10 dakika sesli telefon görüşmesi yapıyoruz. ‘Eşitlik ilkesine’ aykırı bir düzenlemenin lehimize olacak şekilde düzenlenmesini istiyoruz. Ayrıca ‘kapalı görüşe çıkılmadığı takdirde 30 dakika sesli görüş verilir’ yasası bize uygulanmıyor" diye belirtti.
MA / Delal Akyüz