AMED – Tutuklu gazeteci Mehmet Şahin, yaptığı savunmada “Kürt gazeteciyim. Bu coğrafyada yaşıyorum. Benim Kürtlerle ilgili haber yapmam için talimat almama gerek yok” dedi.
Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15'i tutuklu 18 gazetecinin ilk duruşması savunmalarla sürüyor. Mesleki faaliyetleri nedeniyle "Örgüt üyesi olmak”la suçlanan gazeteci Mehmet Şahin’in savunmasıyla sürdü.
KÜRTÇE SAVUNMA GEREKÇESİ
Kürt dili üzerindeki baskılara kendi hikayesi üzerinden örnek veren gazeteci Şahin, “36 yıl önce öğrenciyken annemi doktora götürdüm. Annem doktor odasına girdikten bir süre sonra doktor beni çağırdı. Doktor, ‘Annen Türkçe bilmiyor’ dedi, tercümanlık yapmamı istedi. Annem ‘kadın hastalığıdır, sana anlatmaya utanırım’ dedi. Tedavi olmadan köye döndü. Ben bugün annemin hakkını helal etmesi, sütünü helal etmesi için savunmamı Kürtçe yapacağım” dedi.
‘KURDİSTAN DİLSİZ BIRAKILMAK İSTENİYOR’
Kürtçe savunma yapan Şahin, Kurdistan’ın kadim uygarlığın çıktığı bir coğrafya olduğunu belirtti. İlk yazının, şiirin, edebiyatın, tohumun, tarımın burada çıktığını söyleyen Şahin, “Ancak bu coğrafyaya dilsizlik ve sağırlık dayatıldı. Bizim şahsımızda Kürt halkının hak, hukuk ve adalet arayışı yargılanıyor. Tarihte bu adaletsizliği yargılayacak” diye belirtti.
‘MİNAREYE KILIF’
2016 yılına kadar öğretmenlik ve gazetecilik mesleğini sürdürdüğünü, 2016 yılında KHK ile ihraç edildiğini söyleyen Şahin, ihracına herhangi bir nedenin gösterilmediğini ve o süreçten sonra gazeteciliği zorlu şartlarda devam ettirdiğini belirtti. Şahin, “ Şimdi de gazeteciliğe ilişkin yürüttüğüm faaliyet bana suçlama olarak yöneltiliyor. Öyle görülüyor ki iddia makamı Kürt gazeteciliğinin tasfiye edilmesi görevini kendi üzerine almaktadır. Bir iddianame hazırlanmış, minareyi çalan kılıfını da hazırlamış. Bize suç yaratmak, hukuksuzluğa kılıf bulmak zorundaydılar. Bunun içinde iddianame hazırlandı, sonra dava açıldı” şeklinde konuştu.
‘HUKUK DIŞI DELİL ÜRETİLDİ’
İddianamedeki suçlamaların kendilerinde şaşkınlık yarattığını belirten Şahin, yasal olan ve vergisini veren Pel yapım içerisindeki çalışmanın suç unsuru olarak gösterildiğini belirtti. Çalışmalarının illegalize edilerek suç, yaratılmaya çalışıldığını ifade eden Şahin, “İddialar farazi, yorum ve kanaate dayandırılıyor. Polis bunu yapsa anlaşılırdı ama bir hukukçunun hukuk dışı delil üretmesi anlaşılamamaktadır” diye konuştu.
Kendisine dönük suçlamaların Kürt sorununun devamı niteliğinde olduğunu belirten Şahin, tarihsel süreç içerisinde gelişen Kürt sorununun evrelerine işaret ederek, 1900’lü yılların başlarında ise Kürtlerin temel haklarına yönelik ciddi saldırıların olduğundan ilk Kürt gazetesinin Kahire’de, sürgünde yayına başladığını hatırlattı.
‘BASKI ARALIKSIZ DEVAM ETTİ’
“Kürtlerin her çabası, arayışları ‘terörize’ edilerek yasaklandı” diyen Şahin, şöyle devam etti: “Kürtlere ait hiçbir şeye tahammül edilmedi. Onun için 1898’de Kahire’de ilk Kürt gazetesi çıktı. Bu baskı günümüze kadar hiç ara verilmeden devam etti. Toplumların gelişmesi, hafıza oluşturulması açısından basın önemli bir güçtür. Bundan dolayı Kürt gazeteciliğine tahammül edilmiyor. Burada yaşamalarına izin verilmiyor. Burada yaşananların uluslararası topluma gösterilmesini istemiyorlar. 13 aydır tutuklu bulunmamızın sebebi de budur. Amaç Kürt basının tasfiyesidir. Burada suç ve suçlu yaratılmak isteniyor. Bu yüzden hukuktan uzak, ciddiyetsiz bir iddianame ortaya çıkmıştır. Kürt gazeteciyim. Bu coğrafyada yaşıyorum. Benim Kürtlerle ilgili haber yapmam için talimat almama gerek yok. Talimat almayı kabul etmiyorum.”
Mahkeme başkanı Şahin’in savunmasına yarın devam etmesini belirterek, duruşmayı erteledi.
Gazetecilerin yargılandığı dava yarın saat 09.00’da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edecek.