AMED - Tutuklu gazeteci Zeynel Abidin Bulut, "Bugün burada Kürt kimliğimiz yargılanıyor. Tüm baskılara rağmen Kürt halkının gözü ve sesi olmaya devam edeceğiz" dedi.
Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15'i tutuklu 18 gazetecinin ilk duruşması savunmalarla sürüyor. Mesleki faaliyetleri nedeniyle "örgüt üyesi olmakla" suçlanan tutuklu gazetecilerden Zeynel Abidin Bulut, savunmasını Kürtçe yaptı. Bulut, "Bugün burada Kürt kimliğimizin yargılandığını biliyoruz. Tüm baskılara rağmen Kürt halkının gözü ve sesi olmaya devam ediyoruz. Kürtlerin başına gelen şeyler sıradan şeyler değildir. Bu zulümlerin hepsi devletin arşivlerinde vardır ve bu hakikat gizlenemez. Biz de bu halkın başına gelen felaketleri ilettiğimiz için yargılanıyoruz” dedi.
‘ANAYASA’YA AYKIRI İDDİANAME’
"İçi boş" iddialarla tutuklandıklarını kaydeden Bulut, “Savcının hazırladığı iddianame Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'nın koruma altına aldığı gazetecilik faaliyetlerimiz nedeniyle yargılanıyoruz. Anayasa'yı koruması gereken yargı bunu yapıyorsa biz nereye başvuracağız? Biz bu coğrafyada hukuk sınırları çerçevesinde faaliyet yürütürken dava açılıyorsa biz nereye başvuracağız? Bugün bu coğrafyada gerçekleşen olaylara ilişkin tartışmalar yürütüyor, yorumluyor, analiz ederek halka iletiyoruz. Bu bizim görevimiz ve hukuk kapsamında güvence altına alınmıştır. Bu faaliyetlerimiz havuz medyasında gerçekleştirilse idi asla yargılanmayacaklardı. Kürt gazeteci olunca durum değişiyor. Bu çifte standardın bir göstergesidir" şeklinde konuştu. Kürt gazeteciler olarak 13 aydır hukuksuz yere tutuklandıklarını söyleyen Bulut, gazetecilik faaliyetlerinin ifade ve düşünce özgürlüğünün kanıtı olduğunu söyledi.
KÜRT GAZETECİLER OLMASAYDI...
"Bugün Kürt gazeteciliği olmasaydı halkın başına gelen birçok şey karanlıkta bırakılacaktı" diyen Bulut, "Bu durum hem devleti hem iktidarı rahatsız etti. Çünkü gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Ahlak ve etik dışı bir suçlamayla karşı karşıyayız. Biz Kürt halkının ve basın kurumlarının üyeleriyiz, bunu örgüt üyeliğiyle suçlamaya dönüştürmek kabul edilemez” şeklinde konuştu.
‘ADALET YOK’
Kürt gazeteciler olarak başta asimilasyon politikaları olmak üzere birçok politikayı teşhir etmeye devam edeceklerini belirten Bulut, “10 yıllardır bu faaliyetleri yürütüyoruz. Onlarca arkadaşımız bu uğurda katledildi, tutuklandı, işkenceye maruz kaldı. Biz de onlardan biriyiz” dedi.
İddianamede birçok basın kuruluşunun çalışmasının suç olarak gösterildiğine dikkati çeken Bulut, "Bugün yargılaması gereken bizler değil tecavüzcüler olmalıdır. Kürt gazeteciler bugün olmasaydı gerçekler karanlıkta kalacaktır. Tahir Elçi, Roboskî, Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol gerçekleri bilinmeyecekti. Bu durum hem iktidarı hem devleti rahatsız etmektedir. Bunlar onların gerçek yüzünü ortaya çıkardı” diye belirtti.
‘KÜRTLERİN YAŞADIĞI YER KURDİSTAN'DIR'
Yıllardır gazetecilik yaptıklarını ve birçok röportaj yaptığını belirten Bulut, “Yüzlerce hak ihlali haberi yapmışım. Baktığınızda iddianamedeki tüm faaliyetler gazetecilik faaliyetleridir. Sunuculuk yaptığım birkaç program suç ilan etmiş. Kurdistan, Sayın Öcalan, tecrit demem suçlama olmuş. Rojava ve Başur’da söylediğim savaş söylemleri suç ilan edilmiş. Misal Başur’a (Federe Kurdistan Bölgesi) gidip savaş yapılırsa bunun adı işgaldir. İşgal değilse ne denir? Kurdistan demek suç olmuş. Ermeni ve Azeri halkının yaşadığı yere ne denir? Ermenistan ve Azerbaycan. Kürtlerin yaşadığı yere ise Kurdistan denir” dedi.
TECRİT DEMEK SUÇ MU?
Tecritten bahsetmesinin de suçlama konusu yapıldığını belirten Bulut, “Bir kişi tutukluysa, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesi yoksa bu tecrittir. Bunun da halk üzerindeki etkisi büyüktür. Bu sorunların sebebi tecritten bağımsız değildir. Bugün Kürt halkı üzerinde baskıları görüyorsak, Kürt gazeteciler olarak bunu doğru yorumlamak zorundayız. Talimatla program yapmayız" şeklinde konuştu.
‘BU DAVANIN DAVACISIYIZ’
Gerçekleri gizleyenin iktidar ve yandaşları olduğunu söyleyen Bulut, “Bu suçu biz işlemiyoruz iktidar ve onun yandaşları işliyor. Görülüyor ki iddia makamı gazetecilik faaliyetlerini bilmiyor. Savunmasını yapmayacağımız hiçbir çalışmamız yoktur. Tüm çalışmalarımızı sahipleniyoruz. Bu nedenle iddianamede suç gösterilen hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. AYM’de güvenceye alınan şeyler nasıl suç olur? Biz burada suçlu durumda değiliz. Bu davanın davacısıyız. Bir yıldır özgürlüğümüzü alanlar, halkın sesi olmaktan bizi alıkoyanlar nasıl hesap verecek. Bu hukuksuzluğa son verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.