WAN - İmralı’daki tecridinin kaldırılmasını isteyen Wan’daki yurttaşlar, “Biz sessiz kaldıkça daha çok ağır şeyler yaşatılıyor. Herkesin topyekun ses çıkarması lazım” dedi.
AKP iktidarının İmralı Adası’nda devreye koyduğu ağırlaştırılmış tecrit sistemi, gelinen aşamada PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili endişeleri derinleştirdi. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan’dan, ailesiyle 25 Mart 2021’de yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. 28 aydır haber alınamama halinin yol açtığı endişeler, Kurdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok’un, Abdullah Öcalan’a tehdit mektupları verildiği yönündeki açıklamasının ardından derinleşti. Wan’da mikrofon uzattığımız yurttaşlar, kaygılarını dile getirerek, İmralı’da tecridin sonlandırılması gerektiğini söyledi.
‘SESSİZ KALDIKÇA DAHA AĞIR OLUYOR’
“Adalet” vurgusuyla sözlerine başlayan yurttaşlardan Kadir Çiçek, “Adaletin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Uzun yıllardır cezaevinde olan insanlar aileleriyle görüştürülmüyor. Bir annenin evladı ile görüşmesini engelliyorlar. Anne-baba gidip çocuklarını görse ne olacak? Ellerinde ne silah ne de başka bir şey var. Adalet bu mudur? Böyle adalet olur mu? Bu bir tecrittir” dedi.
Abdullah Öcalan ve İmralı’da bulunan diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 28 aydır haber alınamadığını belirten Çiçek, “Tecridi kaldırmak için onbinler, yüzbinler cezaevlerinin önüne gitsek, bu olmazdı. Maalesef sadece evimizde oturuyoruz. Belediyelerimize kayyım atıyorlar ses çıkarmıyoruz, Sayın Öcalan’a tecrit uyguluyorlar ses çıkarmıyoruz. Başkanlarımızı tutuklayıp cezaevlerine koyuyorlar susuyoruz. Biz sessiz kaldıkça, daha çok ağır şeyler yaşatılıyor” ifadelerinde bulundu.
‘TECRİDE KARŞI HALK SES ÇIKARMALI’
“Bu tecride karşı bütün halkın ses çıkarması gerekiyor” diyen Çiçek, “Halk ayağa kalkmadığı müddetçe, bu tecrit kırılmaz. Bu tecrit, 4-5 kişiyle kırılmaz. Herkesin topyekûn ses çıkarması lazım. Hiçbir Kürt ‘Benimle alakası yok. Ben AKP’liyim, bana bir şey olmaz’ demesin. Cizre, Silopi, Şırnak, Yüksekova yakıp yıkıldığı zaman, ‘Bu AKP’linin evidir’ dediler mi? Hepsini birlikte yıktılar. Ağacın kuru dalları yanmaya başladığı zaman yaş dallar da yanıyor” şeklinde konuştu.
‘ADALETİN OLMADIĞI YERDE KÖTÜLÜK VAR’
Ülkede adaletin olmadığını dile getiren Hüseyin Akdağ, “Eğer adalet olsaydı; Roboski katliamı yaşanmazdı, halkın oy verdiği belediye başkanları cezaevlerinde olmazdı, bu memleketin yaylaları boşaltılmazdı. Bir devlet eğer güçlüyse, ilk önce mahkemelerindeki adaletinin güçlü olması gerekiyor. Maalesef Türkiye’de öyle bir durum yok. Mahkemelere inancım yok. Yasalar, onun için farklı, bunun için farklı işlenirse, demek ki adalet yoktur. Adaletin herkes için bir olması lazım. Biri hırsızlık yapıyor, devletin parasını yiyor, bir bakıyorsun 5-6 ay sonra cezaevinden çıkıyor. Hatta bazıları için özel yasalar çıkarılarak bırakıyorlar. Fakat kendi düşüncelerini dile getiren, insanca yaşamak isteyen kişiler onlarca yıl cezaevinde tecrit altında tutuluyor. Adaletin olmadığı yerde kötülük vardır” diye konuştu.
‘AİLESİYLE İLETİŞİM SAĞLAYABİLMELİ’
Tutukluların yasal haklarının sağlanması gerektiğinin altını çizen Akdağ, “Ne Öcalan’a ne de başka bir tutukluya tecridin uygulanmaması lazım. Ailesiyle iletişim sağlayabilmesi gerekiyor. Görüşlerinin sağlanması, telefonlarının kesilmemesi gerekiyor. Bu mevcut iktidar adaleti getiremez. Adalet, bir yerde yazlık, diğer yerde kışlık saray yapmakla olmaz” dedi.
Ülkede tecridin olduğunu ve sonlandırılması gerektiğini vurgulayan İsmet Yakut, “Tecrit kanunsuzdur. Bir insan nasıl 3 yıl boyunca ne ailesi ne de avukatlarıyla görüştürülmez. Böyle olduğu zaman bu devlette nasıl ‘adalet var’ diyebiliriz? Adalet yok. Bu tecridin kaldırılması gerekiyor. Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması lazım. İnsan haklarını savunan herkesin buna karşı ses çıkarması gerekiyor” diye seslendi.
MA / Ömer Akın