ANKARA - DAİŞ’e karşı mücadele sırasında ÖSO’nun ağır işkencelerine maruz kalan Muhammed Mahmud Derviş’in yaşadıkları, teslim edildiği Türkiye’de tutulduğu cezaevlerinde de sürdü. “Her türlü eziyeti gördüm” diyen Derviş, yıllardır ailesini arıyor.
Kırşehir S Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Muhammed Mahmud Derviş, yıllardır ailesini arıyor. 2015 yılından bu yana maruz bırakıldığı işkencelere rağmen yaşama tutunmaya çalışan Derviş’in 8 yılda yaşadıkları, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) vahşetinin yanı sıra Türkiye cezaevlerindeki insanlık dışı muameleleri gözler önüne seriyor.
DAİŞ’E KARŞI MÜCADELE
Suriye’nin Şam kentinde doğan Derviş’in hikayesi, PKK’ye katılmasıyla başladı. 20 yaşına geldiği 2014 yılında DAİŞ’e karşı mücadele etmek için saldırıların hedefi olan Şengal’e gitti. 6 ay boyunca Êzidîlerle birlikte saldırılara karşı mücadele eden Derviş, bu kez yönünü DAİŞ saldırılarının hedefi olan Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê kentine döndü. Derviş, burada çıkan çatışmalar sırasında ensesine kurşun isabet etmesi sonucunda yaralandı.
DİRİ DİRİ MEZARA GÖMÜLDÜ
O süreçte tedavi olmak için Moskova’da olan ailesinin yanına giden Derviş, geçirdiği felç nedeniyle 3 ameliyat geçirdi, 6 ay boyunca hastanede tedavi altında tutuldu. Kurşun yarası nedeniyle dudağı tamamen düşen Derviş, 3 kez de dudağından ameliyat oldu. Tedavisi tamamlayan Derviş, 2015 yılında yeniden Kuzey ve Doğu Suriye’ye döndü. 2018 yılında kuşatma altına alınan Efrîn’de ÖSO tarafından alıkonulan Derviş, insanlık dışı işkenceyle sağ bacağı dizden aşağı kesildi, tüm dişleri çekildi. ÖSO tarafından diri diri toprağa gömülen ve günlerce mezarda kalan Derviş, sağ olarak çıkarıldıktan sonra Türkiye sınırında askerlere teslim edildi. Askerler ise Derviş’i İskenderun Devlet Hastanesi’ne götürdü. Derviş’in, işkence görüntülerinin sanal medyada yayınlanmasının ardından ailesi tarafından ölü olarak bilindiği tahmin ediliyor.
HEMŞİRE SAYESİNDE KURTULDU
Tedavi için götürüldüğü hastanede ihtiyacı olan kan verilmeyen Derviş, bir hemşirenin yardım elini uzatmasıyla yaşama tutundu. Vücudunda hala kalıcı izleri olan onlarca mermi, bıçak yarası ve kesikleri taşıyan Derviş, işkence nedeniyle hala hafıza kaybı yaşıyor. Türkiye’ye getirildikten sonra 1 buçuk yıl kaldığı İskenderun Cezaevi’nden tahliye edilen Derviş, kısa bir süre sonra Şirnex’in Silopiya ilçesinde bir ihbar sonucu gözaltına alınarak, yeniden tutuklandı.
HATAY CEZAEVİ’NDE DAİŞ ŞİDDETİ
Hatay T Tipi Cezaevi’ne gönderilen Derviş, orada 3 yıl boyunca DAİŞ’lilerin de bulunduğu koğuşlarda kalmaya zorlandı. Bu süreçte ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Derviş, yıllar sonra kendisini ziyaret eden İnsan Hakları Derneği (İHD) avukatlarına cezaevindeki DAİŞ’liler tarafından “Her gün, her dakika, her saniye dövüldüğünü”, derisinin ise “zımbalandığını” anlattı.
TÜRKOĞLU CEZAEVİ’NDE EL-NUSRA İŞKENCESİ
Mayıs 2022’de Maraş Türkoğlu 2 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen Derviş, bu kez El-Nusra üyelerinin kaldığı koğuşta kalmaya zorlandı. Derviş’in kolları El-Nusra üyeleri tarafından meyve bıçaklarıyla kesildi. Bir süre sonra siyasi tutukluların bulunduğu koğuşa geçebilen Derviş, tutukluların yardımlarıyla ihtiyaçlarını karşılamaya, ilaçlarına erişmeye ve ilgili başvurularını yapabilmeye başladı. Derviş, işkenceyle kaybettiği dişlerinin tedavisi için götürüldüğü doktorun, “sen tipsizsin” aşağılamalarına maruz kaldı ve tedavi edilmedi. Bir süre sonra Kırşehir S Tipi Cezaevi’ne gönderilen Derviş, sağ yanağı olmadığı için konuşmakta güçlük çekiyor. Derviş, gördüğü insanlık dışı işkenceler nedeniyle yaşadığı ağır sağlık sorunlarına rağmen hastaneye sevk edilmiyor.
DERVİŞ: HER TÜRLÜ EZİYETİ GÖRDÜM
Derviş, Nisan ayında İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) yazdığı mektupta “İtirafçıların yalanları neticesinde bana müebbet hapis cezası verdiler. Her türlü eziyeti gördüm” diye kaydetti. Derviş, mektubunda ayrıca, “Lütfen bana ailemi bulmakta yardımcı olun” çağrısı yaptı. Yasal temsilcisi veya vasisi bulunmayan Derviş’e, herhangi bir kişinin para göndermesi durumunda da dava açılıyor.
AİLESİYLE İLETİŞİME GEÇME ÇAĞRISI
Babasının Qamişlolu muhalif Kürt bir şair olduğunu, 2005 yılında Esad rejimi tarafından tutuklanması sonrası tüm mallarına el konulduğunu ve ailesi ile birlikte Belçika’ya göç ettiklerini anlatan Derviş, annesinin isminin Mine Maxlup Arap, kız kardeşinin ise Moskova’da yaşayan göz doktoru Evin Mahmud Derviş olduğunu anlattı. Derviş, anne ve babasının Belçika’nın Brüksel kentinde yaşadığı bilgisini vererek, onlarla iletişime geçebilmek için çağrısının duyulmasını istedi.
MEZARDA DAMLA DAMLA SU VERİLDİ
Derviş, Mayıs ayında kendisini ziyaret eden İHD Cezaevleri Komisyonu üyesi avukat Ömer Faruk Yazmacı’ya da yaşadıklarını anlattı. Derviş’in anlattıklarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) aktaran Yazmacı, Derviş’in ÖSO çeteleri tarafından işkence gördüğü sırada traktörle ayağı ve elleri bağlandıktan sonra yerde kilometrelerce sürüklendiğini, demirden bir mezara konulduğunu ve üzerine toprak atıldığını, günde bir sefer demir mezarın açılıp bir pet şişenin kapağının delinerek gelen damla damla su ile dudağının ıslatıldığını anlattı.
‘YA İTİRAF YA DA DİŞİNİ YAPMAYACAĞIZ’
Yazmacı, Derviş’in Hatay'da iken sevk edildiği hastanede “ya itiraf ya da dişini yapmayacağız” tehdidine maruz bırakıldığı bilgisini verdi. Derviş’in Kırşehir Cezaevi’nde sohbet, okuma ve atölye hakkının da elinden alındığını ifade eden Yazmacı, gönderilen giysilerin kendisine verilmediğini söyledi. Derviş’in vasisi olmaması nedeniyle kendisine giysi dahi gönderilmediğini söyleyen Yazmacı, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
‘BEDENİ VE RUHU ACILARLA DOLU’
“Korkunç işkencelere uğrayan, ailesi ve yoldaşları tarafından öldürüldüğü düşünülen bir insan için adaletin sesini duyurmak ve işkence mağdurlarının çığlıklarına kulak vermek bir zorunluluktur” vurgusu yapan Yazmacı, Derviş ve diğer mağdurların haklarını savunmak için insan hakları savunucularına seslendi. Derviş’in işkencelere rağmen “olağanüstü bir irade ve dayanıklılıkla” hayatta kalabildiğini ifade eden Yazmacı, “Ancak hala yaralarını saramamış, bedeni ve ruhu acılarla doludur” dedi.
‘SESSİZ KALMAMALIYIZ’
Yazmacı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çağrı Muhammed Mahmud Derviş'in hikayesini ve benzer şekilde zulme uğrayan diğer insanların hikayelerini duyan herkesi harekete geçmeye çağırıyor. Bu tür korkunç olaylara sessiz kalmamalıyız. İşkence, insanlık dışı muamele ve kötü muamele karşısında sessiz kalmak, ortak bir suçun işlenmesi anlamına gelir. Medya ve sivil toplum örgütleri bu çağrıya kulak vermek ve Muhammed Mahmud Derviş'in hikayesini geniş kitlelere duyurmak açısından hayati bir role sahiptir. Bu hikaye insan hakları ihlallerine dikkat çekmek, işkenceye maruz kalanların seslerini yükseltmek ve adaletin sağlanması için harekete geçmek için bir fırsat sunmaktadır.”
‘İNSANLIK ONURU İÇİN MÜCADELE’
Devlet yetkililerinin de çağrıya kulak vermesi gerektiğini dile getiren Yazmacı, “İşkence, kötü muamele ve zulmün önlenmesi, adaletin sağlanması ve mağdurların korunması için gereken adımların atılması şarttır. İnsanlık onuru için mücadele etmek, adaleti sağlamak ve işkenceye son vermek için birlikte hareket etmeliyiz” diye seslendi.
MA / Fırat Can Arslan