MERSİN - İHD Mersin Şubesi’nde düzenlenen söyleşide konuşan Akın Birdal, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün Türkiye’deki siyasal ve toplumsal krizlerin temel kaynağı olduğunu vurgulayarak, barışın toplumsallaşması ve iktidar üzerinde demokratik basınç oluşturulması gerektiğini belirtti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında İHD Onursal Genel Başkanı Akın Birdal ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu (YK) Üyesi Prof. Dr. Okan Toygar’ın katılımıyla dernek binasında imza ve söyleşi düzenledi. Etkinliğe kentte bulunan demokratik kurum temsilcileri ve çok sayıda kişi katılım sağladı. Burada ilk olarak Akın Birdal söz aldı.
Türkiye’de barış tartışmalarının merkezinde Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yer aldığını belirten Akın Birdal, ülkede yaşanan pek çok siyasal ve toplumsal krizin bu inkar ve çözümsüzlük politikasından beslendiğini ifade etti. Egemen güçlerin uzun yıllar boyunca bu meseleyi silah ve baskı yoluyla bastırmaya çalıştığını dile getiren Birdal, buna karşın Kürt halkının diline, kültürüne ve varlığına sahip çıkarak bu politikalara karşı direndiğini vurgulayarak, “Bugün 44 aylık bir tecridin kapısı aralanmışsa Kürt Özgürlük Hareketi’nin yürüttüğü bir mücadelenin ürünüdür. Kürt sorunu herkesin sorundur. Saraçhane mitinglerinde Özgür Özel, ‘tüketimden gelen gücü’ kullanmaları gerektiğini söyledi. Oysa üretimden gelen güçlerini kullanmak zorundalar. Türk burjuvasının bam teline dokunmadan neyi değiştirebiliriz. Asgari ücret ne kadar olursa olsun bir karşılığı yok. Hem böyle bir süreç yaşanıyor hem de 2026 bütçesinde savunma bütçesi yüzde 34 artırılıyor. Bu olacak şey mi? Asgari ücret 45 bin lira olsa bu güvenlik harcamaları ile geçinebilir mi? İşçi sınıfının ekmeği barıştadır” şeklinde konuştu.
DEMOKRATİK BASINÇ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının tarihsel olarak önemine değinen Birdal, “Bu çağrının muhatabı PKK, devlet, TBMM, toplumsal ve siyasal muhalefet ve uluslararası kuruluşlardır. PKK hemen buna karşılık verdi ve adımlarını attı. 13 ay geçti ama devlet hiçbir adım atmadı. Bu süreç kalıcı olacaksa, bu barışın onuru olacaksa 102 yıllık cumhuriyet tarihi ile yüzleşmek gerekiyor. Bu yapılmıyor. 13 aydır insan hakları ihlalleri sürüyor. Bu hafta sadece 30 yıllık 5 mahpusun infazları yakıldı. Bu devlet İttihat Terakki’den itibaren düşmansız yapamıyor. Ermeniler, Kürtler vs. Şu anda da CHP düşman olarak görülüyor. Toplumsal muhalefeti ayrıştırma gibi bir politikaları var. Bu sürecin toplumsallaşması çok önemli. Burada hepimize görev düşüyor. Toplumsal ve siyasal muhalefet 27 Şubat çağrısının muhatabı olamadı hala. Türkiye’nin konumunu uluslararası kuruluşlar açısından vazgeçilmez konumda. Bu yüzden yapılan ihlallerin yaptırımları tam uygulanmıyor. Yaptırımları uygulamak yerine ‘endişe duyuyoruz’ diyorlar. Bu süreci heba etmemek gerekiyor. 93’ten bu yana heba edildi ama bu kez toplumsallaşması ve herkesin barış savunucusu olması gerekiyor. Devlet ve iktidar üzerinde demokratik basınç oluşması gerekiyor" diye belirtti.
‘SOSYAL BİLİMLERİN REFERANSI TARİH VE EDEBİYAT’
Ardından konuşan Okan Toygar, toplumsal meselelerin değerlendirilmesinde sosyal bilimlerin deneysel bir laboratuvara sahip olmadığını ifade ederek, bu alanın temel referanslarının tarih ve edebiyat olduğunu vurguladı. Toplumsal gerçekliğin, çoğu zaman kitaplar ve edebi anlatılar üzerinden daha derinlikli kavranabildiğini belirten Toygar, savaş olgusunun da en çarpıcı biçimde edebiyatta görünür hale geldiğini dile getirdi. Bu kapsamda “Savaş ve Barış” romanında bir çatışmada yaralanan prensin sırtüstü yatarken gökyüzüne bakıp savaşın anlamsızlığını fark etmesine atıfta bulunan Toygar, Mehmet Uzun’un “Nar Çiçekleri” eserinde ise savaşın ne olduğunun insana acı bir soruyla hatırlatıldığını aktardı. Toygar, savaşın gerçek yüzünün, onu yaşayan ve acısını çeken insanların deneyimlerinde somutlaştığını ifade etti.
KİTAP İMZALANDI
Konuşmaların ardından soru-cevap kısmına geçildi. Daha sonra Akın Birdal’ın kaleme aldığı “Avludaki Düş” ve Okan Toygar’ın kaleme aldığı “Hayatımız Güzeldir” adlı kitapları üzerine bilgilendirmeler yapıldı. Daha sonra bu kitaplar katılımcılar adına imzalanarak etkinlik sona erdi.
