ANKARA - Boşaltılan Süryani köylerinde bulunan taşınmazların gasp edildiğini paylaşan DEM Partili George Aslan, “Üstelik bu devlet kurumları tarafından çeşitli gerekçelerle yapılmaktadır” dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçelerine Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki toplantı sürüyor. Toplantıda söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, çiftçilerin tarımsal desteklerden memnun olmadığını söyledi.
Tüketicinin de pahalıya tükettiğini belirten Oluç, “Tarımsal desteklerde ciddi bir artış yok hatta azalma var bazı konularda yani burada bir sorun yaşanıyor. Bir de üstelik çoğu destek değil ama bazılarında geç ödenmesinden dolayı tarımsal destekleri enflasyonun etkisiyle de alınan paralar eriyip yok oluyor. Tarım doğru bir şekilde desteklenmiyor, yeterince desteklenmiyor. Tarım nasıl iktidar açısından böyle önemsiz bir noktaya itildi belli değil. Çiftçinin verimli üretime teşvik edilmesi gerekiyor çünkü bu aynı zamanda enflasyonla mücadeledeki en önemli silahlarımızdan biri ama yani enflasyonla mücadelenin en önemli unsurunun verimlilik olduğunu bildiğimiz bir noktada bunun iyi kullanılmadığını görüyoruz” dedi.
‘İKTİDAR DAHA FAZLA ZARAR VERİYOR’
Gıda enflasyonun bir türlü düşmediğini belirten Oluç, “Burada ciddi bir sorun var ve buradaki yanlışlar aynı zamanda ülke ekonomisinin tamamını etkiliyor ve tüketiciyi, aynı zamanda üreticiyi de olumsuz anlamda etkiliyor. Zeytinlik alanları acele kamulaştırma kararlarıyla bu alanlar madencilik ve enerji yatırımlarına açılıyor. Zeytin ağaçları kesilerek, sökülerek kömür çıkarmaya devam ediliyor. Yani iklime bağlı hava değişikliklerinin tarıma büyük etkileri var, zeytine de zarar verdiğini görüyoruz; zirai don, kuraklık, dolu ve benzeri felaketler. Bu iklim değişikliklerinin, hava değişikliklerinin verdiği zarardan daha fazlasını bu iktidarın uygulamaları zeytine ve zeytinyağına veriyor” diye konuştu.
'PAMUK ÜRETİMİ TEHDİT ALTINDA'
Zeytinyağı üretiminin düştüğünü de paylaşan Oluç, “İhracat yasakları nedeniyle ciddi bir sorun yaşandı, fon uygulamasına geçilmesi sorun yarattı, kota sorun yarattı ve baktığımızda zeytinyağı ihracatında bir düşüş var. 2023-2024 yılında zeytinyağı ihracatı 65 bin ton olarak gerçekleşirken, 2024-2025 sezonunda yüzde 24 düşüş gerçekleşmiş vaziyette ve bunun tabii ki döviz girdisini de ciddi olarak etkilediğini görüyoruz; yüzde 48 azalmış döviz bazında baktığımızda ihracatın getirdiği toplam. Diyarbakır-Urfa’da çiftçiler pamuk yerine buğday ekeceklerini ifade ediyorlar yani bu yıl özellikle bunun çok ciddi bir eğilim olduğunu görüyoruz ve yani Türkiye pamuk üretiminin yarısından fazlasını karşılayan bir bölgede pamuk yerine pamuktan kaçış, buğdaya yönelim var. Bunun neden olduğunu siz tabii ki biliyorsunuz yani çiftçinin ürettiği pamuğun fiyatının yeterince artmaması üretimi azaltıyor. Üretim azalırken ithalatı artırıyorsunuz pamukta ve bu yıl üretimden daha çok ithalat yapılacak gibi görünüyor pamukta. Söke Ovası ki 400 bin dönüm ekim alanına sahip olan bir ovadan bahsediyoruz. Orada da büyük bölümünde pamuk ekilirdi ama bu sene orada da su sorunları nedeniyle pamuktan buğdaya dönülüyor yani pamuk üretiminde ciddi bir sorunla karşı karşıya kalınmış vaziyette” diye kaydetti.
'SÜRYANİLERİN MALLARINA ÇÖKÜLÜYOR'
Görüşmelerde söz alan Mêrdîn Milletvekili George Aslan da Süryanilerin yaşadığı sorunlara değindi. Tapu ve kadastronun taşınmazlar ile ilgili neden olduğu sorunlara değinen Aslan, “Özellik Mardin, Şırnak ve Hakkâri bölgelerini kapsayan ve tarihsel bir arka plana sahip olan bu soruna zamanla yeni sorunlar eklenmiştir. 2000'li yılların başlarında Mardin, Midyat, İdil, Nusaybin ve genel olarak Turabdin bölgesinde yürütülen tapu-kadastro çalışmaları sonrasında bazı araziler işlenmediği gerekçesiyle, orman vasfı taşıdığı, kıraç arazi veya başka sebeplerle hazineye ya da Orman Genel Müdürlüğüne devredilmiştir, vergisini ödedikleri hatta mahkeme kararıyla kendi adlarına tescil ettirdikleri bazı taşınmazlar da önce hazineye, ardından TOKİ'ye devredilmiştir. Bu taşınmazların bir kısmı fahiş fiyatlarla tekrar kendilerine satılmak istenmektedir, oysa bütün araziler yüzyıllardır Süryaniler tarafından fiilen kullanılan, üzerinde bağcılık ve tarım yapılan, ailelerin geçim kaynağı olan alanlardır” dedi.
‘DEVLET ELİYLE YAPILIYOR’
Bu taşınmazların yer aldığı ve boşaltılan köylere de dikkat çeken Aslan, “İnsanlar neden topraklarını bırakmak zorunda kaldı? Bilindiği üzere, bölgede yaklaşık kırk yıl süren bir çatışma dönemi var. Bu çatışmalar nedeniyle Süryani nüfusunun önemli bir kısmı köylerini ve arazilerini terk ederek yurt dışına göç etmek zorunda kaldı. Tapu ve kadastro çalışmaları da tam da böylesi bir dönemde yürütüldü yani Süryanilerin büyük bir çoğunluğunun yurt dışında bulunduğu bir dönemde gerçekleştirildi, bu da hâliyle birçok hak kaybına ve mağduriyete yol açtı. İnsanlar yurt dışına göç ettikten sonra da imkânları dâhilinde arazilerini korumaya çalıştılar ancak arazilerin çokluğu ve köylerde kalan nüfusun azlığı nedeniyle birçok arazi zaman içinde işlenmemiş ve sahipsiz kalmıştır. Tapu-kadastro çalışmaları esnasında yaşanan diğer bir sorun da köy sınırlarıyla ilgilidir. Bazı köy sınırları belirlenirken Süryani köylerine ait meraların, ormanlık alanların ve arazilerin bir bölümü komşu köylerin sınırları içerisine dâhil edilmiştir. Burada yaşanan, esasında mülkiyet hakkının gasbıdır; üstelik bu, devlet kurumları tarafından çeşitli gerekçelerle yapılmaktadır” diye konuştu.
‘MAĞDURİYETLER GİDERİLMELİ’
Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Turabdin bölgesinde bulunan başta Mor Gabriel Manastırı, Mor Evgin Manastırı, Üçyol, Arbo, Dağiçi Mahalleleri olmak üzere Silopi'ye bağlı Kösreli, Aksu, Görümlü ve Beytüşşebap'a bağlı Cevizağacı gibi Süryanilere ait yerleşim yerlerinin birçoğunda arazi sorunları yaşanmaktadır. Süryaniler söz konusu bölgelerde yaşadıkları arazi sorunlarına ilişkin hukuki yollara başvurmak durumunda kalmaktadır ancak bu süreçlerin uzun sürmesi ve idari kurumların bu sorunların çözümüne dair yeterli desteği vermemesi nedenleriyle hak ihlalleri ve mağduriyetler devam etmektedir. Sayın Bakan; güvenlik sorunları ve diğer olağanüstü hâller nedeniyle taşınmaz mallar tarımsal amaçla kullanılmasa bile kişilerin bu mallara erişememesi mücbir sebep sayılmalıdır ve mülkiyet haklarına ilişkin yaşadıkları kayıplar ve mağduriyetler bir an önce giderilmelidir çünkü yaşanan göçler keyfî değil, çatışmalı ortam nedeniyle mecburi bir durumdur. Bu nedenle, göç edenlerin geride bıraktığı arazilerin işlenememiş olmaları el koyma gerekçesi olamaz.”
