MUĞLA - Bodrum Kadın Platformu'nun düzenlediği barış konulu söyleşide konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, "Devletin demokratik değişimi erkek egemenlik zihniyetiyle de mücadeleden geçiyor" dedi.
Bodrum Kadın Platformu, “Kadınlar Barışı Konuşuyor” konulu söyleşi düzenledi. Söyleşiye Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Kadın Koordinasyon üyeleri ve çok sayıda kadın katıldı.
Söyleşide konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, barışın inşa edilmesi için hem Türkiye hem Kürdistan'da kadın hareketlerinin bir çok girişimi olduğunu vurguladı. Barış konuşulduğunda asıl muhatabın kadınlar olduğunu söyleyen Halide Türkoğlu, "Savaş uzun yıllardan beri hem ülkelerin hem de erkek egemen sistemlerin ürettiği bir kriz halidir. Sistem bunun üzerinden kendi kurgusunu oluştururken, temel hedeflerden birisi kadınların yaşamları, inşa etmeye çalıştığı toplumsallığın kendisidir. Bu en az 5 bin yıllık bir meseledir. Gündelik hayatın kendisi, siyasetin ya da devlet yönetme aklının kendisi savaşı besleyen ve savaşın motivasyonunu durmadan sağlayan ve toplumu bunun üzerinden dizayn eden bir sisteme sahiptir. Filistinli, Rojavalı, Afganistanlı kadınlar bin yıllarca savaşların kadınların hayatlarına nasıl mal olduğunu görmek ve aynı zamanda savaşlara karşı mücadele etmekle geçti. Bugün geldiğimiz aşamada, savaşın hayatımızı nasıl tahrip ettiğinden çok barışın hayatlarımıza ne kazandıracağı, barışın içinde bizlerin nasıl rol alacağı meselesi en önemli meseledir" dedi.
'MÜCADELE HİÇ DURMADI'
Birinci Dünya savaşını bitiren anlaşmaların aynı zamanda bir başka savaşın zeminini oluşturan ve Ortadoğu'daki sancılı halin kendisini oluşturan anlaşmalar olduğuna dikkati çeken Halide Türkoğlu, bu süreçte de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinden oy ve eğitim hakkına kadar birçok mücadele verdiğini anımsattı. İkinci Dünya Savaşının ise milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin ve dinciliğin hayata geçirilmeye çalışıldığı erkek devlet aklının organizasyonu olduğunu kaydeden Halide Türkoğlu, "Bu dönemde bize anlatılanan aksine tek tip olmadığımızı, kadınların deneyimlerinin var oluş felsefesine dayandığını öğrendik. Onunla birlikte beden politikasını öğrendik. 1990'lı yıllara geldiğimizde kadınlar olarak krizlerin içinden çıkmaya çalıştık. Savaş tekliği dayatırken kadınların sorgulamaları bize bu dünyanın anlamı olduğunu öğretiyordu. Bir yönüyle baktığımızda sistem bireycilik üzerinden bir şeyler inşa etmeye çalıştı. Ama buna karşı mücadele edenler de hiç durmadı" ifadelerini kullandı.
'ERKEK EGEMENLİĞE KARŞI MÜCADELE'
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'taki çağrısının topluma olduğunun altını çizen Halide Türkoğlu, şöyle devam etti: "Devlete 'Demokratikleş' dersin ama o demokrasiden ne anlar bilemeyiz. Barış, çatışmasızlık hali midir? Her gün açlık, eşitsizlik, kimliklerin inkarı, kadın cinayetleri, nefret söylemi yaşanan bir yerde savaş yoktur diyebilir misiniz? Kadınlar, erkek egemenliğiyle mücadeleyi PKK'nin silah bırakıp bırakmamasına mı bağlıyor? Zihniyet savaşını yürütmeye devam edeceğiz. Tam burada kadınları, gençlerin, emekçilerin, her kesimin mücadelesi önemli. Yüz yıl boyunca egemenler bize bir kader dayattı. Kadınlar böyle yaşamalı, böyle vatandaş olmalı, kadınlar böyle makul olur diyerek, durmadan kendi sınırları içinde duran bir kadın belirlediler. Bu akla karşı bizim bir yaşam tahayyülümüzün olması gerekir. Devletin çöken mekanizmalarının içinde erkek egemenliği her gün inşa ediliyorsa en çok buraya müdahale etmemiz gerekiyor. Devletin demokratik değişimi erkek egemenlik zihniyetiyle de mücadeleden geçiyor. Bu devrimci bir müdahaledir. Tarihi bir fırsatın içindeyiz. Özne olduğumuzun farkında olarak hareket edersek, egemenlerin verdiğiyle yetinmeyiz. Barışı Mecliste, siyasette konuşursun ama toplumsal bir hareketten sıçrama geldiğinde barışı asıl şekillendiren budur. Devlete de iktidara da muhalefete de yol gösteren toplumun kendisidir."