ANKARA - Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına tepki gösteren DEM Partili Saruhan Oluç, Kürt-Türk İttifakı ile sorunların çözülebileceğini belirterek, “Rojava çölde açan bir güldür. Gülü soldurmayın” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri, Meclis’te görüşmeleri devam eden 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında konuştu.
İlk olarak söz alan DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni eleştirdi. Oluç, sistemin “irrasyonel” olduğunu belirterek, “Bu sistem demokratik değil. Sorun buradan kaynaklanıyor. Türkiye'nin ise demokratikleşmeye ihtiyacı var. Başkanlık sistemi dünyanın başka yerlerinde yok mu? Var. İşte en gelişmiş olanını Amerika'da görüyoruz. Demokratik bir başkanlık sistemidir ve orada kuvvetler birliğini değil kuvvetler ayrılığını görüyoruz; denge-denetleme mekanizmalarını görüyoruz. Hem Senatosu hem de Temsilciler Meclisi var, 2 parlamentolu yani. Güçlü ve yürütmeden bağımsız bir yargısı var. Peki burada böyle mi? Değil. Hatta tam tersi” dedi.
‘SORUN ÇÖZÜLÜRSE TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞİR’
Kürt sorununa da değinen Oluç, “Türkiye demokratikleşirse Kürt sorununu çözer, çözümü doğrultusunda adımlar atar; Kürt sorununun çözümü doğrultusunda adımlar atıldığı ölçüde Türkiye demokratikleşir. Yani birbirinin içine geçmiş ve birbirini besleyen konular bunlar. Dolayısıyla, demokratikleşme dediğimiz zaman bizim hedefimizde Kürt sorununda barışçı ve demokratik bir çözümün gerçekleşmesi var” diye konuştu.
‘ANAYASAL ÇÖZÜM OLMALI’
Kürt sorunun artık yerel bir sorun olmaktan çıktığını, bölgesel ve küresel bir sorun haline geldiğini ifade eden Oluç, “Türkiye sınırları açısından, yani yerel çözüm açısından baktığımızda, biraz evvel sözünü ettiğim demokratikleşme, yerel demokrasinin gelişmesi gibi konuların tartışılarak adımların atılması gerekiyor. Elbette ki Kürt halkının özgün taleplerinin değerlendirilmesi, ana dilinde eğitim gibi taleplerinin konuşulması, farklı kültürlerin, kimliklerin eşit ve özgür, saygın olarak tarif edilmesi gerekiyor. Yani kültürel haklar açısından, kimlik hakları açısından atılması gereken adımlar, tarif edilmesi gereken özellikler var. Anayasal çözüm ve Demokratik Cumhuriyet’in inşası bu işin bir yanı” ifadelerini kullandı.
‘SAVAŞIN YAYILMA İHTİMALİ ARTMIŞTIR’
Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ortadoğu'da çok önemli bir döneme girildi. Bu dönem, çok büyük riskleri ve tehditleri barındıran, ama çok önemli imkânları da içeren bir dönem. Uluslararası sistemin temellerinin sarsıldığı bir dönemdeyiz. Bölgemiz istikrarsızlaştırıcı etkiler altında. Savaşın yayılma riski artmıştır. Özellikle enerji nakil hatları ve enerji koridoru açısından baktığımızda, Orta Doğu şu anda çok büyük yeniden düzenleme ve paylaşım savaşının ve kavgasının bir parçası. Bu durumu gözden kaçırmamak gerekiyor.
KÜRT –TÜRK İTTİFAKI SAĞLANMALI
Barışta kararlı olan, bölgesinde de saygın ve etkili ülke olur. Türkiye, Orta Doğu'da barışta kararlı bir tutum alırsa, demokraside, hukukun üstünlüğünde kararlı bir tutum alırsa bu, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerin sorunlarının çözümü açısından da model ülke olma özelliğini taşır. Bunun için ne gerekiyor; bölgede Türk-Kürt İttifakının sağlanmasıdır. Türk-Kürt ittifakı hem tarihsel hem de konjonktürel olarak baktığımızda son derece önemlidir. Hem cumhuriyet öncesine Osmanlı’ya hem de Cumhuriyet Dönemi'nde yaşananlara baktığımızda bunu görüyoruz.
KÜRT-TÜRK İTTİFAKI KİLİT KONUMDA
Buradaki kilit kavram veya anlayış Türk-Kürt ittifakıdır. Hem Türkiye'deki Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümü açısından hem de bölgede Irak, İran, Suriye'deki on milyonlarca Kürdün yaşayacakları açısından baktığımızda, bu ittifakın sağlanması büyük bir imkândır. Eğer Türkiye attığı adımlarla, geliştireceği politikalarla, alacağı önlemlerle, demokratikleşmesiyle bir Türk-Kürt ittifakının zeminini güçlendirirse, bu sadece Türkiye sınırları açısından değil, baktığımızda bütün Kürdistan coğrafyasını da kapsayan bir şekilde yani diğer Irak, İran, Suriye'yi de kapsayan bir biçimde ve Ortadoğu'da çok önemli adımlar atılması mümkün hâle gelebilir.
ADIM ATILMALI
Dolayısıyla, böyle bir dönemde tabii ki yeni bir anayasa tartışması, tabii ki yeni bir toplumsal sözleşmenin yaratılması, tabi ki demokratikleşme ve bununla birlikte hem Türkiye'deki hem de bölgedeki Kürt sorununun çözümü doğrultusunda adım atma çok belirleyici bir noktaya gelmiştir. Bu tarihsel fırsatı, bu anı, bu konjonktürü heba etmemek ve kaçırmamak gerekiyor. Hani ‘an’ derken bunu bir haftada, iki haftada öyle çözelim diye söylemiyorum elbette, bu bir süreçtir. Bunun ikliminin yaratılması, bu demokratik ve politik iklimin ortaya çıkması, bunun hem Türkiye sınırları açısından hem bölge açısından baktığımızda imkânlarının geliştirilmesi önem taşıyor.
KİMLER YAŞIYOR?
Şimdi, rahmetli Demirel'in bir sözünü hatırlıyorum, o demişti ki: ‘Barışmasını bilmeyen kavga etmemeli.’ Türkiye barışmasını bilmeyen bir pozisyonundan çıkmalıdır. Kuzey doğu Suriye'de yaşayan insanlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Milyonlarca insan yaşıyor orada, en son nüfus sayımı yapılmadığı için tam rakamı şu anda ben bilemiyorum ama 2020'de 5 milyonun üzerinde insan yaşadığı görülmüştü, şimdi daha çoktur. Orada Kürtler var, Araplar var, Türkmenler var, Süryaniler var, Çerkezler var, Ezidiler var, Ermeniler var ve bu bölge halklarının çoklu olarak bir arada yaşadığı; bu kültürü, bu kimliklerini birlikte geliştirebildikleri bir toplum yapısı var burada ve burada bir yaşam var.
‘ÇÖLDE AÇAN BİR GÜLDÜR’
Burada bir yaşam, yani hayvancılık var, tarım var, petrol var, okullar var, imar var, sağlık var, gıda üretimi var, gıda sanayisi var, tekstil alanında sanayi var, akademi var, üniversite kurulmuş vaziyette yani burada bir hayat sürüyor. Niye bunları söylüyorum? Orada bir yaşam var, orada insanlar var, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler, erkekler var. Bakın, samanlıkta bir iğne bulacağız diye bütün samanlığı ateşe vermek diye bir politika olamaz, bir uygulama olamaz. İhtiyaç duyulan hukuktur ve demokrasidir. Çatışmayla, savaşla, işgal girişimleriyle, düşman olmakla, vekâlet savaşlarıyla, mezhep çatışmalarıyla sorunların üstesinden gelinebileceği kanaatinde değiliz. Kürt düşman değildir. Kürt güvenlik tehdidi değildir. Yanlışlardan bir an evvel dönmek elzemdir. Kuzey ve Doğu Suriye, Rojava çölde açan bir güldür. Güllü soldurmayın.”