ANKARA - İttifak tartışmalarıyla geçen 2022'de, Emek ve Özgürlük İttifakı siyasete yeni bir soluk getirdi. HDP'li Sezai Temelli, "Cumhuriyetin ikinci yüzyılı Kürt meselesi çözüldüğü zaman başlayacak" diyerek, çözüm için PKK Lideri Abdullah Öcalan'a işaret etti.
Türkiye siyaseti 2022 yılında iktidarın çatışmacı, kutuplaştırıcı ve toplumun tüm dinamik güçlerini hedef alan politikaları üzerinden şekillendi. AKP ve küçük ortağı MHP, önümüzdeki yıl yapılması planlanan genel seçimler yaklaştıkça baskı ve saldırılarını arttırdı. CHP ve İYİ Parti'nin başını çektiği Millet İttifakı, saldırılar karşısındaki pasif tutumuyla topluma umut vermedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde demokrasi güçlerinin kurduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ise, ülke sorunlarına dair çözüm önerileriyle en etkili muhalefeti yaptı ve topluma umut oldu. Politika alanında ittifaklara dair durum buyken, Anayasa değişikliğine dair teklifler, HDP'ye dönük kapatma davası, Kürt siyasetçilere yönelik yargılamalar, CHP'li belediyelerin hedef alınması, “dezenformasyon yasası”, fezlekeler, bütçe görüşmeleri, HDP'li Semra Güzel'in vekilliğinin düşürülmesi gibi konular 2022'de öne çıkan başlıca gelişmeler oldu.
BİR YILDA 138 FEZLEKE
Siyasetin merkezi olan Meclis’te, geçmiş yıllarda olduğu gibi demokratik siyasete yönelik tasfiye politikaları sürdü. Yeni yılda da birçok fezleke Meclis'e geldi. 25'i HDP'li toplam 28 milletvekili hakkındaki 40 dokunulmazlık dosyası 3 Ocak’ta; 7’si HDP, biri Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekillerine ait 8 dokunulmazlık dosyası 13 Ocak’ta; HDP Milletvekili Semra Güzel hakkında 2 fezleke 12 Ocak’ta; HDP ve DBP'den 19 vekile ait 23 dokunulmazlık dosyası 1 Nisan’da; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile HDP vekillerinin de aralarında olduğu 34 milletvekiline ait 65 dokunulmazlık dosyası ise 3 Ekim’de Meclis Başkanlığı’na sunuldu.
YASALAŞAN TEKLİFLER
Yıl içinde AKP-MHP’nin sunduğu ve kamuoyunda tepkiyle karşılanan teklifler yasalaşırken, muhalefet partilerinin kanun teklifleri reddedildi. Yandaş şirketlere limanların peşkeş çekilmesini düzenleyen limanların işletmelerinin 49 yıllığına devrinin uzatılmasına dair düzenlemenin de yer aldığı “2/4018 esas Nolu Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”i 6 Ocak’ta; Merkez Bankası’na yönelik düzenlemeyle “kara para aklama” ve “ulusal güvenlik riski” nedeniyle eleştirilen “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 19 Ocak’ta; Eğitim Sen’in karşı çıktığı öğretmenlerin atamaları ve mesleki gelişimleriyle "kariyer basamaklarında ilerlemelerini” içeren “Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi” 4 Şubat’ta; “Nükleer Düzenleme Kanun Teklifi” 6 Mart’ta; “Seçim Kanunu” 31 Mart’ta; “Avukatlık Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 8 Haziran’da; “Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ise 10 Haziran’da Meclis Genel Kurulu'nda AKP-MHP oylarıyla kabul edilerek yasalaştı.
Basın örgütleri tarafından “sansür yasası” olarak eleştirilen “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ 16 Haziran’da; 6’ncı yargı paketi olarak sunulan “Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” 23 Haziran’da; “Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 30 Haziran’da; ekonomiye ilişkin düzenlemeler içeren “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 3 Kasım’da yasalaşan teklifler oldu.
'OHAL' BÜTÇESİ KABUL EDİLDİ
AKP’nin sunduğu tekliflerden biri de “2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adıyla ek bütçe teklifi oldu. 20 Haziran’da Meclis Başkanlığı’na sunulan teklif, AKP-MHP oylarıyla kabul edildi. Kanun teklifiyle genel bütçe kapsamındaki idarelerin bütçe tertiplerine 817 milyar 271 milyon 632 bin lira, özel bütçeli idarelerin bütçe tertiplerine 63 milyar 203 milyon 143 bin lira olmak üzere toplam 880 milyar 474 milyon 775 bin lira ödenek eklendi. Söz konusu teklife şerh koyan HDP, bu bütçeyi OHAL bütçesi olarak değerlendirdi.
ARAŞTIRMA ÖNERGELERİNE RET
Halka yararı olmayan kanun tekliflerinin bir bir geçtiği Meclis’te, özellikle HDP’nin araştırılmasını istediği tüm konulara dair önergeler AKP-MHP oylarıyla reddedildi. HDP’nin Hrant Dink cinayetinin araştırılması talepli önergesi, zırhlı araç ölümlerine ilişkin araştırma önergesi, AİHM kararlarının uygulanmamasının yarattığı sorunların araştırılması, yolsuzlukların araştırılması, Taksim patlamasının araştırılmasına yönelik önergeler, Meclis'te yapılan görüşmelerin ardından AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
HDP’YE KAPATMA DAVASI
Yıl boyunca baskı, saldırı, gözaltı ve tutuklama furyasıyla karşı karşıya kalan HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davada önemli gelişmeler yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılan kapatma davasına ilişkin mütalaası 20 Ocak’ta HDP’ye tebliğ edildi. Mütalaada, “çözüm” adı altında gerçekleştirilen süreçte yapılan görüşmeler, HDP ile PKK arasında organik bağ olarak yansıtıldı. Parti kapatmaların tüm ileri demokrasilerde olduğu savunulan mütalaada, HDP’nin ön savunmasında belirttiği itirazların reddi, temelli kapatılması ve siyasi yasak istenilen isimlere dair beş yıl süreyle yasak getirilmesi istendi. Şahin, 2023 bütçesi kapsamında partiye hazine yardımı yapılacağı 10 Ocak 2023’e günler kala AYM’ye partiye hazine yardımı yapılan hesaplarına bloke konulmasını talebinde bulundu. Şahin’in söz konusu talebi tebliğ edilmeyen HDP, bu durumu basından öğrendi.
GÜZEL’İN VEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLDÜ
Siyasi operasyonların bitmek bilmediği 2020’de, HDP Amed Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığı 1 Mart’ta kaldırıldı. Güzel, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 2 Eylül’de İstanbul’da gözaltına alındı, 3 Eylül’de tutuklanarak Marmara (Silivri) Cezaevi’ne gönderildi. Güzel hakkında hazırlanan iddianame UYAP’a yüklenmeden Anadolu Ajansı (AA) tarafından servis edildi. Güzel’in vekilliği, Meclis Genel Kurulu’nda 23 Aralık’ta AKP, MHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla düşürüldü.
BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ
2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri 5 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’nda başladı ve 12 gün sürdü. Kadına, gençlere, işçiye, emekçiye kaynağın ayrılmadığı, savaşa yüzde 98 artış ile 470 milyar liranın ayrıldığı 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda 15 Aralık’ta kabul edildi. Bütçe maratonuna, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, iktidarın savaş politikaları ve kimyasal silah saldırıları ile Kürtçeye yönelik baskılar damga vurdu.
DBP EŞ GENEL BAŞKANI TUTUKLANDI
Kürt siyasetçiler ve demokrasi güçleri, yıl içinde yaşanan gözaltı ve tutuklamalardan en çok nasibini alanlardan oldu. tti. HDP ve DBP'nin binlerce üyesi gözaltına alındı ve en az 200 kişi tutuklandı. İktidar, yılı DBP’ye yönelik operasyonla kapattı. DBP’ye yönelik Diyarbakır merkezi yürütülen soruşturma kapsamında partinin Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve 14 il eşbaşkanı 23 Aralık’ta gözaltına alındı. 26 Aralık’ta mahkemeye çıkarılan siyasetçilerden DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve Amed İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun tutuklandı.
SALDIRILAR SİYASETİN GÜNDEMİNDE
İktidarın savaş politikaları yıl içinde siyasette en çok tartışılan gündemlerin başında geldi. 1 Şubat’ta savaş uçakları eş zamanlı olarak Federe Kurdistan Bölgesi’nde bulunan Birleşmiş Milletler’e bağlı Mahmur Kampı ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin Dêrik ve Şehba kentlerini bombaladı. Saldırılarda Mahmur’da 2, Şengal’de 3, Derik'te de 4 kişi yaşamını yitirdi. 2 Şubat’ta ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Federe Kurdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. Erdoğan, 4 Şubat’ta Kürtlere karşı yürütülen savaşta Barzanilerin rolünü, “Barzaniler farklı duruşlarını her geçen gün ispat ediyorlar” sözleriyle açıkladı.
Hewlêr ile Ankara arasında süren görüşmelerin ardından 17 Nisan’da Türkiye, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ortaklığında Federe Kurdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik operasyon başlattı. Türkiye, 20 Temmuz’da Federe Kurdistan Bölgesi’nin Zaho kentine bağlı Derkarê beldesinin Perex köyünü bombaladı. Bölgede piknik yapan Arap turistler bombardımanın hedefi oldu ve 9 kişi hayatını kaybetti, 22 kişi yaralandı. Söz konusu saldırılar uzun bir süre gündemi meşgul eden konulardan oldu.
KİMYASAL SİLAH SALDIRILARI
Yine saldırılarda kimyasal silah kullanımı da çokça tartışıldı. Türkiye’nin en az 3 bin 152 kimyasal silah saldırısında, 55 HPG’li yaşamını yitirdi. Hükümet yetkilileri, söz konusu durumu inkar etti. Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, saldırılarda gaz kullanıldığını itiraf etti. Meclis bütçe görüşmelerinde konuya dair konuşan Akar, “envarterimizde yok” açıklamasını yineledi ancak “göz yaşartıcı mühimmatın kolluk faaliyetlerinde veya özel operasyonlarda, insan hayatını korumak maksadıyla kullanılabileceği” sözleriyle itiraflarda bulundu. Kimyasal silah kullanımının araştırılmasını talep edenler hedef alınarak tutuklandı. Bölgede inceleme yapılmasına izin vermeyeceklerini söyleyen Akar, sözlerinin devamında bir heyetin bölgede incelemelerde bulunduğunu ve kimyasal silah kullanımının olmadığı yönünde rapor hazırladığını ileri sürdü.
İMRALI TECRİDİ
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük ağırlaştırılmış tecrit HDP ve demokrasi güçlerinin başlıca gündemi oldu. Kürt siyaseti ve demokrasi güçleri, her defasında çözümün adresi olarak Öcalan’a işaret etti. Uluslararası komployla getirildiği İmralı Adası’nda 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021’den bu yana haber alınamaması yıl boyu protesto edildi ve Meclis gündemine taşındı. Konuya dair sessizliğini sürdüren Adalet Bakanlığı önünde başlatılan nöbet eylemleri ise sürüyor.
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI
Cumhur ve Millet ittifaklarına karşı alternatif yol ve yöntemler arayışında olan HDP’nin çağrısıyla bir araya gelen sol ve sosyalist partiler, “Üçüncü Yol" stratejisiyle yürüttüğü çalışmaları yıl boyu sürdürdü. Ocak ayında bir araya gelen HDP, EMEP, EHP, Halkevleri, SMF, TİP, TÖP ve TKP, ortak mücadele tartışmaları yürüttü. TKP ve Halkevleri’nin çekilmesinin ardından kalan 6 parti, aylar süren tartışmaların ardından 25 Ağustos’ta Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunu deklare etti. İttifak, Eylül’de açıkladığı deklarasyonla önümüzdeki döneme ve seçimlere dair perspektifini ortaya koydu.
ALTILI MASA’DA BİTMEYEN TARTIŞMALAR
CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi, 12 Şubat’ta Altılı Masa adı altında bir araya gelerek ittifakın kuruluşunu ilan etti. Kısa bir süre sonra 28 Şubat’ta “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” metnine imza atan Altılı Masa, yıl boyunca Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarının ötesine geçemedi. Demokrasi inşası vaadiyle seçime hazırlık çalışmalarını yürüten Altılı Masa, ne imzaladıkları metinde ne de 28 Kasım’da açıkladıkları Anayasa Değişikliği Önerisi’nde Kürt sorununa dair tek önermeye yer vermedi. Yıl bitti ve Altılı Masa’nın bir araya gelişlerinin Türkiye’nin sorunlarına köklü çözüm sunmayacağı görüşü gittikçe ağırlık kazanıyor.
PARTİLERİN KÜRT SEÇMEN ÇABALARI
İktidar yetkililerinden Altılı Masa’da yer alan partiler, seçimlerin belirleyeni konumunda olan Kürt seçmenler üzerinden yıl boyunca politika yürüttü. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’nın, avukat ve aile görüşlerine izin verilmeyen Abdullah Öcalan'a dair "Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerinin ardından, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” çıkışı, devamında Kürt sorunu ve kayyımlara yönelik açıklamaları 2022’de dikkat çeken açıklamalar oldu.
İBB HEDEFTE
Yılın son ayında İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davada karar açıklandı. İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi.
İçişleri Bakanlığı, ayrıca "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı kuruluşlar ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden 455'inin PKK/KCK, 80'inin DHKP-C, 20'sinin MLKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer örgütlerle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikayet ve elde edilen tespitler olduğunu" iddialarıyla belediyede özel teftiş başlattı.
Siyasetin 2022 yılını değerlendiren HDP Milletvekili Sezai Temelli, yılın partilerine dönük yoğun saldırılarla geçtiğini ve buna karşı kararlı yürüyüşlerinin devam ettiğini belirtti. Temelli’nin yıl içindeki gelişmelere dair sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
HDP yıl boyunca alanlarda oldu. Ancak her alanda iktidarın saldırılarına maruz kaldı. Partiniz neden iktidarın hedefinde?
Her şeyden önce 2022 yılı Türkiye’nin çok uzun süredir içinde yaşadığı krizlerin en yoğun halde hissedildiği yıl oldu. En önemli kriz nedeni bugünkü yönetim anlayışı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediğimiz otoriter rejim ve giderek faşizmin kurumsallaşması. Bunu, yaşadığımız her olayda fazlasıyla hissettik. İktidar böyle bir kriz ortamından çıkış yolu bulamadığı için, bu krize rağmen iktidarını sürdürmenin yegane yolu olarak şiddeti, baskıyı, savaşı ve her türlü zulmü görüyor. Bu konuda da odaklandığı en önemli hedeflerden biri kuşkusuz HDP, çünkü HDP’yi düşmanlaştırarak, HDP’ye karşı bu tür baskılarda ve saldırılarda süreklilik göstererek bekasını kurtarmaya çalışıyor.
Bu saldırılar bizi şaşırtmadı ama iktidarı fazlasıyla şaşırttı. Her türlü saldırısına karşı HDP mücadelesinde kararlı bir şekilde yol almaya devam etti.
Çünkü HDP, iktidarın sürdürmüş olduğu politikaların aslında tam karşısında yer alan ve bu politikaların yerine seçenek üreten, başka bir siyaset, başka bir çözüm mümkün diyen yegane parti. Dolayısıyla iktidar kendi karşıtlığını HDP’de gördüğü için bu saldırılarını 2022 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi yoğunlaştırdı. Aslında HDP’nin üzerinde yoğunlaşan bu saldırı, topyekun Kürt halkına yönelik düşmanlığın tezahürüdür. Türkiye’deki kadınlara yönelik şiddetin, saldırının tezahürüdür. Türkiye’deki emekçilere yönelik saldırının karşılığıdır. HDP Türkiye’de Kürt halkının, emekçilerin, kadınların ve ezilen bütün halkların temsiliyetini ortaya koyan bir siyasi parti olduğu için, iktidarın hedefi olması çok doğal. Çünkü bu iktidar kadın, emek, doğa ve Kürt düşmanıdır. Bu saldırılar bizi şaşırtmadı ama iktidarı fazlasıyla şaşırttı. Her türlü saldırısına karşı HDP mücadelesinde kararlı bir şekilde yol almaya devam etti.
2022 HDP açısından nasıl geçti?
2022 yılına baştan sona bakarsak, bu iktidara, anlayışa, faşizme karşı HDP açısından çok güçlü bir mücadele yılı olmuştur. Cumhuriyetin 100’üncü yılına, “Türkiye Yüzyılı” hazırlığı yaparak karşımıza çıkan iktidar, aslında önümüzdeki yüzyılın Türkiye halklarının ve Kürt halkının yüzyılı olacağı gerçekliğiyle tam da 2022’de karşılaşmıştır. 8 Mart’ta, Newroz’da, Van’da, Amed’de, 1 Mayıs’ta, sonrasında her gün sokakta HDP aslında gelecek yüzyılın, onların akıllarındaki yüzyıl olmadığını çok güçlü şekilde dile getirmiştir. Bizim açımızdan mücadele yılı olmuştur ve önemli bir hatta oturttuk. Bütün yıl boyunca mücadelelerimizin ana ekseni, tecride ve savaşa karşı olmaktı. Tecrit dediğimiz bu istisna halinden beslenen adaletsizlik ve hukuksuzluk sistemi. Diğer taraftan da savaş ve polis devleti uygulamalarıyla baskı sistemi Türkiye halklarını sıkıştırmaya, boğmaya devam ediyor. Biz de bu sıkıştırmadan, boğulmadan çıkmanın yolu olarak mücadelemizi tecride, savaşa karşı ve halkların özgürlüğü için mücadele zemininde 2022 yılı boyunca sürdüre geldik.
Türkiye siyasetinde ittifak tartışmaları sürüyor. Kendini iktidarın alternatifi olarak gösteren Altılı Masa umut vaat ediyor mu?
Altılı Masa’ya bağlanan umutlar, beklentiler yüksekti fakat 2022 yılı boyunca teferruata boğuldu ve aday tartışması ile bütün bir yılı geçirdi. Hala bir aday belirleyebilmiş değil. Aday tartışmaları yaparken, diğer meselelere yönelik bir çözüm üretebildi mi? Hayır üretemedi. Bir anayasa taslağı çıkardılar. 12 Eylül Anayasasını yeniden yama yapma peşinde olan bir zihniyeti gördük. ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Demokrasi’ diyorlar ama demokrasinin tabana, topluma yayılması konusunda hala inanılmaz kırmızı çizgileri, bariyerleri olduğunu gördük.
Altılı Masa neden topluma yanıt olamıyor, gerçek anlamda siyaset üreten bir masaya dönüşemiyor?
Çünkü bu ülkenin en temel sorunu olan “Kürt meselesi” konusuna değinmiyor. Bu meseleyle yüzleşmek istemiyor, çözümü konusunda devletin belirlemiş olduğu sınırların dışına çıkma cesareti gösteremiyor. En büyük hukuksuzluk kaynağı tecride karşı bir şey söylemiyor. Siyasi tutsaklık konusuna, ‘Terörle Mücadele Kanunu’na ya da ülkede geçerli olan birçok uygulamaya dair bir şey söylemiyor. Mesela kayyım rejimi var. Kayyımlara karşı anayasa değişikliklerine karşı ilginç bir cümle yer alıyor; “Kayyumlar, idarenin eliyle atanmamalı buna Meclis karar vermeli” diyor. Gerçek demokrasi inşası için bir araya gelmiş masadan, “Asla kayyum rejimine izin vermeyeceğiz, seçilmişlerin iradesine ipotek koymayacağı” demesini beklerdim. Kayyım başlı başına bir vesayet rejimidir. Başlı başına faşizmin kurumsallaşması için düzenlenmiş bir sistemdir ama bunu göremedik. Türkiye’nin gerçek sorunlarına çözüm üreten bir yerde konumlanmamış bir masadan bahsediyoruz. Türkiye’nin gerçek, yapısal, kronikleşmiş sorunlarını aşacak çözümlere ihtiyacımız var.
Çözüme ihtiyacımız var dediniz, HDP’nin çağrısıyla da yıl içinde Emek ve Özgürlük İttifakı kuruluşunu ilan etti. Kürt sorunu başta olmak üzere, kadınların, gençlerin, işçi ve emekçilerin derdine derman olur mu?
Geçici yamalarla, sadece Cumhurbaşkanının değiştirilmesiyle bu kirlilikten kurtulamayız. Hem Türkiye hem de bölge için büyük bir dönüşüm zamanı gelmiştir.
HDP olarak büyük bir demokrasi ittifakını hayata geçirdik. Çağrıcısı olduk ve toplumun bütün kesimleriyle buluşmalar gerçekleştirdik. Uzun süredir sürdürdüğümüz demokrasi ittifakı seçeneğini var ettik. Demokrasi ittifakı, tabii ki Üçüncü Yol aklıyla hareket eden ve bu dönem için mücadele zeminini var eden anlayıştır. Ne ‘Millet İttifakı’ ne de ‘Cumhur İttifakı’ diyen, Üçüncü Yol’daki kararlılığını ortaya koyan bir oluşumdur. Demokrasi ittifakının altında birçok ittifaklar söz konusu. Bunlardan biri Emek ve Özgürlük İttifakı, bu ittifak Türkiye sosyalist mücadelesiyle özellikle buluşan, emek mücadelesinin aslında bu ittifak içinde yer almasına katkı sağlayan, Türkiye halklarının bu sömürü düzenine karşı mücadelesini örgütlemeyi önüne koyan bir anlayıştır. İktidara karşı özgürlük, eşitlik mücadelesi veren kesimlerin buluştuğu adrestir. Önümüzdeki dönemin gerçek demokrasi mücadelesiyle yolu açılabilmesi, gerçek bir barışın var edilebilmesini ancak böyle bir programla mümkün olacağına inanıyoruz. Palyatif çözümlerle, geçici yamalarla, sadece Cumhurbaşkanının değiştirilmesiyle bu kirlilikten kurtulmamızın mümkün olmadığını çok iyi biliyoruz. Hem Türkiye hem de bölge için büyük bir dönüşüm zamanı gelmiştir. Bu dönüşümü sağlayacak siyasi iradenin açığa çıkması için üçüncü seçeneği Türkiye halklarının önüne çıkarmış durumdayız.
Yıl boyunca PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit siyasetin temel gündemlerindendi. 21 aydır Abdullah Öcalan’dan haber alınamıyor ve partinizin Adalet Bakanlığı önünde eylemleri sürüyor. Abdullah Öcalan’sız bir yıl daha Türkiye’ye neler kaybettirdi?
Öcalan'sız Türkiye son 8 yılda çok şey kaybetti. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı Kürt meselesi çözüldüğü zaman başlayacak. Kürt meselesini çözdüğü bir eşiğe ihtiyacımız var.
'Öcalan’sız Türkiye' son 8 yıldır çok şey kaybetti. Öcalan’lı bir Türkiye, nasıl bir Ortadoğu olacağını 2013-2015 arasında hissettik, belki hayata geçiremedik. Demokratik siyasetin çok önemli eksiklikleri olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bugünkü Türkiye siyasetinin o döneme yeterince sahip çıkmadığı, yeterince inisiyatif almağı için ve o günden bugüne Meclis’in adım atmaması sonucu büyük sorunlarla mücadele etmeye devam ediyoruz. Öcalan’sız bir Türkiye önünü açamıyor, bu kadar net. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı 29 Ekim 2023’de başlamayacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı Kürt meselesi çözüldüğü zaman başlayacak. Türkiye’nin Kürt meselesini çözdüğü bir eşiğe ihtiyacımız var. Türkiye’yi bu eşikten atlatacak olan Öcalan’ın fikirleriydi. Çözüm sürecinin kıymeti burada saklıydı. Bugün, tecride karşı sokaklara çıkıyorsak eğer, tam da bu fikriyatı bildiğimiz için, paradigmaya sahip çıktığımız ve çözümün buradan geçtiğinin farkında olduğumuz için çıkıyoruz. Keşke Türkiye siyaseti bu farkındalık ile hareket etse. Keşke tecrit, savaş ve sürdürülen bu baskı politikalarına karşı sahici bir barış perspektifi hakim olabilse.
“Bir haftada savaş ve çatışma ihtimalini ortadan kaldırırım” diyen Abdullah Öcalan’a dönük tecrit ülke sorunlarını nasıl etkiliyor?
Aslında bir cümle ile bütün topluma, siyasete çok güçlü mesaj veriliyor. Bu mesajı ıskalayan Türkiye siyaseti hiçbir sorunu çözemiyor. Ne iktidar ne muhalefet çözemiyor. HDP olarak ısrarla Türkiye siyasetine, uluslararası kamuoyuna bunu anlatmaya çalışıyoruz. Siyasi özgürlüklerin olmadığı bir yerde, hukuk devletinin ve evrensel hukuk normlarının çalışmadığı yerde, sizin adaletten, çözümden, demokrasiden bahsetmeniz mümkün değil. Nitekim mümkün olamıyor. Bu gerçekliği herkesin görme zamanı gelmiştir. Bizim eylemliliğimiz tam da bu amaçla hayata geçmektedir.
Tecridi derinleştiren iktidar, savaşta da ısrar ediyor. 2022 yılı Federe Kurdistan Bölgesi’nde başlayan savaşın derinleştiği, aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye’ye uzandığı bir yıl oldu. AKP’nin iktidarında olan bugünkü devlet aklı ülkeyi nereye sürüklüyor?
Bu aklın ortaya koyduğu yegane şey yıkım, başka bir şey yok. Bu akıl bütün geleceğini Kürt yurdunda görüyor. Rojava’yı, Başur’u işgal ederek, oradaki kaynakları Türkiye’nin geleceği açısından girdiye dönüştürerek sömürge aklıyla hareket ediyor. İçeride sömürü, dışarıda sömürge. Sömürü ve sömürge düzeninin üzerinde bu akıl kendini var etmeye çalışıyor ve olmuyor. Bunun getirmiş olduğu şey, içeride de dışarıda da yıkım. Otoriter rejimlere mahkum olmak, darbelerle yönetilmek.
Çözüm nedir?
Çözüm Demokratik Cumhuriyet, ulus devlet aklına karşı demokratik ulus aklıyla bölgeye ve ülkeye yaklaşmak. Çoğulculuğun siyaset sistemine yön verebilmesini sağlamak. Temsiliyetin yerellerde güçlü şekilde hayata geçmesini sağlamak, demokratik bir yapının inşası için özerklik dediğimiz meseleye vakıf olmak. Yerel demokrasi dediğimiz katılımcı demokrasiye vakıf olmak. Tecrit aslında bu fikirlerin konuşması üzerine ve düşüncenin üzerine konulan bir tecrittir. İmralı tecridi, İmralı sınırlarında olan bir tecrit değil, bütün ülkeyi tecritleştiren bir anlayıştır. Düşünemiyorsunuz, çözüm üretemiyorsunuz. Bugünkü en temel meseleler üzerine muhalefet yapamıyorsunuz, çünkü tecrit altındasınız.
MA / Özgür Paksoy