AMED - Aram Yayınevi aralarında roman, şiir, öykü, hikaye ve araştırma kitaplarının da olduğu 7’si Kürtçe 13 kitabı okuyucuyla buluşturdu.
Aram Yayınevi aralarında roman, şiir, öykü, hikaye ve araştırma kitaplarının da olduğu 7’si Kürtçe 13 kitabı okuyucuyla buluşturdu. Yayınevi, “Rojê”, “Bize Ölüm Yok”, “Mekansal Irkçılık”, “Eski Bir Düş Yeni Bir Dünya”, “Yarım Kalanlar-1”, “Yarım Kalanlar-2”, “Heft”, “Zeremya”, “Çeperê Rumetê Kobanê-1”, “Çeperê Rumetê Kobanê-2”, “Etîmolojiya Azadiyê-4”, “Gulêsiyabend/Çîrokên Gelêrî” ve “Rondikên Çiyayê Şengalê” adlı kitapları çıkardı.
ROJÊ
Yazar Zeynep Kurada’nın “Rojê” şiir kitabı 136 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Kim unutur adını, kim silebilir izlerini? Zamanın ve kelimelerin ince dokusunda yol alan bir sesi kim duymazlıktan gelebilir? Bizden çalınan ve toprağa düşen, sesi kısılmış, adı unutulmuş kız çocuklarının ağıdı ‘Rojê’; aşkın, yalnızlığın, hatıraların ve rüzgârın taşıdığı seslerin buluştuğu bir düş bahçesi ya da. Mezopotamya’nın toprak kokan sokaklarında, suya vuran suskun yüzlerde, bir kuşun kanadında saklı kalmış ne varsa bu dizelerde. Zamanın küllerinde bir ışık gibi parlayan bu şiir, kaybolan bedenlere rağmen unutulmayan ve ufkumuzda dolanan ruhlara adanmış. İncecik bir sızıyla, derin bir lirizmle, suskunluğun en karanlık yerinde çağıldayan bir fısıltıyla… Kurada, bir iplik gibi işliyor sözcükleri ve her dize, bir çocuğun düşlerini yeni baştan kuruyor. Unutulmayanlara, hatırlayanlara, hatırlatacak olanlara…”
MEKANSAL IRKÇILIK
Yazar Ramazan Çeper’in inceleme kitabı olan Mekansal Irkçılık, 232 sayfadan oluşuyor. Kitaba dair arka kapağında şu ifadeler yer aldı: “Irkçılık ve ayrımcılık yalnızca bireylerin önyargılarında ya da söylemlerinde değil, şehirlerin görünmez sınırlarla örülü dokularında, sokaklarında, bina cephelerinde, otobüs duraklarında, harita çizimleri ve krokilerinde gizlidir. Yani binalar da konuşur. Her sokak, her mahalle, her imar planı bir tercihin sonucu ve bu tercihler tarafsız değildir. Şehir, görünmeyen bir apartheid rejimiyle yeniden ve yeniden inşa ediliyor. Betonla, yasayla, planla... Gettolaşma, kentsel dönüşüm, sosyal dışlanma ve entegrasyon politikaları gibi güncel sorunları hem tarihsel bir arka plan hem de kuramsal bir çerçeveyle ele alan ‘mekânsal ırkçılık’ta, ırkın yalnızca ten renginde değil, konumda, metrekarede ve kira bedelinde nasıl gizlendiğini görecek, kentlerin neden sadece ‘yaşam alanı’ değil, aynı zamanda bir ‘ayrımcılık mekaniği’ olduğunu daha iyi anlayacağız. Lefebvre’in mekân üretiminden Harvey’in sınıf coğrafyasına, Türkiye’nin ‘kentsel dönüşüm’ maskesiyle örtülmüş mahalle sürgünlerinden Avrupa’nın steril entegrasyon yalanlarına kadar her mesele, alışıldık düşünce konforunu sarsmak için daha keskin bir bakış, daha kışkırtıcı bir dokunuşla ele alınmış gibi. O yüzden bu kitap rahatsız edebilir. Belki asıl amaç da budur: Kentin cilasını kazıyıp altındaki gerçeği ortaya çıkarmak… Bu da hayatın her alanını kontrol edip kentin her metrekaresini gözetleyenlerin hiç de hoşlanabileceği bir şey değil…”
ESKİ BİR DÜŞ YENİ BİR DÜNYA
Yazar Muhammed İnal ile Şaban Saruhan tarafından kaleme alınan “Eski Bir Düş Yeni Bir Dünya” inceleme kitabı 408 sayfadan oluşuyor. Eski Bir Düş Yeni Bir Dünya bu temel izlekten hareketle halkların özgürlük mücadelesinin tarihsel kökenlerinden günümüzdeki siyasal ve toplumsal dinamiklere uzanan etraflı bir analiz sunuyor. Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Demokratik modernite kavramını merkeze alarak devlet, iktidar, kapitalizm ve toplumsal mücadelelerin kesişim noktalarını ele alan bu eser, özgür bir yaşamın nasıl inşa edilebileceğine dair geniş bir perspektif sunuyor. Halkların tarihsel ittifakları, ulus-devletin dönüşümü, demokratik özerklik ve özgür toplumun temelleri kitap boyunca detaylı bir şekilde ele alınıyor. Muhammed İnal ve Şaban Saruhan’ın bu incelemesi özgün bir tarihsel çerçeve sunmanın yanında geleceğe dair alternatif yollar önermesi bakımında da önemli bir çalışma. Kapitalist modernitenin dayattığı çıkmazlardan sıyrılarak özgürleşme sürecine dair yeni olanaklar arayan bu eserde tarihin bir hatırlama pratiği olduğu kadar özgürleşmenin de temel taşı olduğunu öğreniyoruz.”
YARIM KALANLAR
Yazar Fırat Can’ın kaleme aldığı iki ciltlik “Yarım Kalanlar” romanı da toplamda 896 sayfadan oluşuyor. “Yarım Kalanlar -1” kitabı 440 sayfadan oluşurken, “Yarım Kalanlar -2” 456 sayfadan oluşuyor. Hayallerin ve gerçeklerin kesişim noktasında, şehirlerin, hayatların ve duyguların yarım kalmış hikâyelerine tanıklık edeceğiniz bir roman. “Yarım Kalanlar” farklı karakterlerin, sosyal eşitsizlikler, sınıfsal mücadeleler ve adaletsizliklerle örülü bir dünyada katlandıkları zorlukları, hayata tutunma çabalarını, kırık hayallerini ve umut dolu mücadelelerini anlatıyor. Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Güzel bir yaz sabahında umutla uyanan Özlem’in gençlik heyecanından, Berfîn’in stajyerlik hayatında karşılaştığı ayrımcılıklara ve karanlık yüzleşmelere kadar; her bir hikâye, toplumsal gerçekliğin keskin bir yansımasını sunuyor. Kitap boyunca, kahramanların gözünden, sistemin çarkları arasında sıkışan bireylerin öfkesi, sevgisi ve direnişi somutlaşıyor. Bu eser, yalnızca bireylerin yaşam mücadelelerini değil, aynı zamanda toplumsal değişim ve dayanışma arayışlarını da derinlemesine işliyor. ‘Yarım Kalanlar’, okuyucusunu hayatın çelişkileriyle yüzleşmeye davet eden, umut ve hüzün dolu bir yolculuk…”
HEFT
Tutsak yazar Medya Yaklav’ın Kürtçe şiir kitabı olan “Heft”, 152 sayfadan oluşuyor. 27 yıldır tutsak olan yazar Medya Yaklav, kitabın ismini “Heft/ yedi” olmasını şöyle anlatıyor: “Yazarların eserleri çocukları gibidir. Eğer öyle ise bu da bir çocuktur. Bu kitap harf harf, satır satır, cümle cümle yazıldı. Yedi adım yetmiş sayfa oldu, yedi sayfa yedi an oldu, yedi an yedi gün oldu, yedi gün yedi yıl oldu, yedi yıl yedi hal ve yedi rüya oldu. Yedi etrafında gidip geldim, bazen yedi etrafımda döndü, bu yüzden kitabın adı YEDİ."
ZEREMYA
Yazar Mehmet Yavuz’un kaleme aldığı “Zeremya” öykü kitabı da 88 sayfadan oluşuyor. Mehmet Yavuz, bu öyküleriyle okuyucuları bugüne ve geçmişe tanıklık etmeye davet ediyor. Cezaevinde geçen 28 yılda özgürlüğe duyulan özlem ve umudun yer aldığı kitapta, Kürt halkının yaşamını, kültürünü, direnişini ve trajedisini büyük bir duyarlılıkla anlatıyor. "Zeremya, bireylerin yüreklerindeki yaşamı ve toplumdaki kopuş noktalarını, insan köklerindeki bağla bir araya getiriyor. Zeremya, unutulmazların, anlatılamayanların ve her zaman hatırlanması gerekenlerin kitabı…"
ETÎMOLOJIYA AZADIYÊ
Yazar Numan Amed’in kaleme aldığı “Etîmolojiya Azadiyê-4/ Hevberiyeke Kurdî-Sumerî û Zimanên Samî” kitabı da 224 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Numan Amed, bu eseriyle bir yandan okuyucularını etimolojinin büyülü dünyasına davet ederken, diğer yandan da onlara tarihsel zihinlerini ve kültürel geçmişlerini yeniden keşfetme fırsatı veriyor. Kitapta, Kürt dilinin kelime yapısındaki işaretler Sümer mitolojisi, Babil kültürü ve Sami diliyle ilişkili olarak ele alınıyor ve ortaya konuyor. Sümerlerin ziguratlarından günümüz dillerine uzanan bu yolculukta, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını; aynı zamanda tarih boyunca yaşanan toplumsal değişimlerin ve kültürel dönüşümlerin de tanığı olduğunu keşfedeceksiniz. Bereket tanrıçası İnanna'dan kutsal metinlerdeki dil mirasına kadar bu kitap sizi etimolojik ve kültürel bir maceraya çıkaracak. Özgürlüğün Etimolojisi, dilin özgürlükle olan derin bağlantısını gösteren bir eser. Kürtçenin derin köklerine inmek isteyenler için değerli bir kaynak ve dilbilim ve tarihi ile ilgilenenler için eşsiz bir rehber.”
ÇEPERA RÛMETÊ KOBANÊ
Yazar Meryem Kobanê’nin kaleme aldığı iki ciltlik roman “Çepera Rûmetê Kobanê-1” 456 sayfadan, “Çepera Rûmetê Kobanê-2” 488 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor: “Tarih sadece yazılı belgelerden değil, yaşanmış ve aktarılmış anılardan ve deneyimlerden oluşur. Destansı Şeref Duvarı Kobanê, halkın onur ve güçlü bir irade için verdiği mücadelenin hikayesini anlatır. Şu ana kadar iki cilt olarak yayınlanan bu eser, ülke topraklarının her köşesinde tarihi bir iz bırakmış mücadeleci bir kadının kaleminden ve tanıklığından yazılmıştır; halkın özgürlük mücadelesinin ve insan onurunun gücünün hikayesini anlatır. Kobanê mevzilerinde yükselen sesler sadece bir şehrin sesi değil, aynı zamanda halkın gücünün ve özgürlüğe olan inancının da simgesiydi. Bu hikayede, yıkıntılar arasında umut, halkların ve kadınların özgürlük mücadelesi var. Bu hikaye bize gösteriyor ki; mücadele sadece savaş ve çatışmayla değil, aynı zamanda yeni bir hayat inşa etmekle de mümkündür. Kobanê kahramanları, bu toprağın tanıklarının ve şehitlerinin anılarıyla, geçmişi unutmadan geleceği inşa etme sorumluluğunu üstleniyorlar. Kobanê'yi anlamak sadece bir şehri anlamak değil, özgürlük uğruna verilen fedakarlık destanını anlamaktır.”
GULÊSİYABEND/ÇÎROKÊN GELÊRÎ
Yazarlar Faik Taç ve Kenan Gezici’nin kaleme aldığı “Gulêsiyabend/Çîrokên Gelêrî” öykü kitabı da 112 sayfadan oluşuyor. Faik Taç ve Kenan Gezici, Kürt halkının sözlü edebiyatını özlü, modern bir dille kaleme aldılar. Kitapta halk masallarının sıcaklığını ve dedikodunun büyüsünü bulabilirsiniz. Kitaba adını veren Gulêsiyabend'in öyküsünün yanı sıra, Aqilo ve Dino, Quling ve Rovi, Pîrê ve Dîk, Fermandar ve Gundi'nin öykülerinde sevgi, kahramanlık, dayanışma, istişare, ihanet, iyilik ve kötülük bulabilirsiniz."
RONDİKÊN ÇİYAYÊ ŞENGALÊ
Yazar Humeyra Sofî’nin kaleme aldığı “Rondikên Çiyayê Şengalê” romanı da 296 sayfadan oluşuyor. Bu roman, 2014 yazında Êzidî halkının yaşadığı soykırımın neden olduğu bu büyük insanlık dramında dağılmış birkaç ailenin insan mücadelesine odaklanıyor. Gerçek olaylardan esinlenen romanda Humeyra Sofi, bireysel acıyı toplumsal çöküşle birleştiriyor.
MA / Berivan Altan