HABER MERKEZİ - Brüksel'de 19'uncusu düzenlenen Uluslararası Avrupa Birliği, Ortadoğu, Türkiye ve Kürtler Konferansı'na Abdullah Öcalan’ın çağrısı damgasını vurdu. Barış ve demokrasi için müzakerenin şart olduğuna vurgu yapıldı.
Bu yıl 19'uncusu düzenlenen "Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler" başlıklı konferans, Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunan Avrupa Parlamentosu'nda başladı. Avrupa Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) tarafından organize edilen konferans, iki gün sürecek.
Konferans, EUTCC Başkanı Kariane Westrheim'in açılış konuşmasıyla başladı. Organizasyonda yer alanlara teşekkür eden Westrheim, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat'ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi'nde büyük beğeniyle karşılandığını hatırlattı. Kariane Westrheim, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Umut artık bir güce dönüşmüştür. Kürtlerin söyledikleri, kollektif çabaları güçlendiriyor. Newroz'da bunu çok daha somut bir şekilde gördük. Daha önce emsali görülmemiş bir gücü alanlarda gördük. Ümit ediyoruz ki bu barış fırsatı doğru değerlendirilir ve demokratik bir Türkiye'ye ulaşırız."
‘KÜRT HAREKETİ DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR’
Avusturya Sosyal Demokrat Parti'den AP üyesi ve Kürt Dostluk Grubu Üyesi Andreas Schieder de çağrıyı anımsatarak, "Kürt Hareketi aynı zamanda özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Türkiye'de, Ortadoğu'da ve dünyada olup bitenlere baktığımızda Kürtlerin mücadelesinin önemi bir kez daha anlaşılıyor" dedi.
‘SALDIRILAR SONA ERMELİ’
Nobel Barış Ödülü sahibi Jody Williams, barış için iki tarafın olması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin henüz barış ve çözüm konusundaki tutumlarının bilinmediğini anımsatan Jody William şöyle devam etti: "Ben Vietnam savaşından bu yana aktivistim. Vietnam gibi pek çok ülkeyi mahvettik. Bu süre içinde insanlar baskının ne olduğunu öğrendiler. Kürtlerin barış talebine dair Nobel ödüllü isimlerden imza istediğimde, Kürt meselesinin birçok kişi için çok yeni olduğunu gördüm. Ayrıca topladığımız imzalar ve çağrımız karşısında Türk devleti sessiz kaldı ve taleplerimize cevap vermedi. Bu aşamada sessiz kalmak, suç ortağı olmaktan daha kötü. Kürt halkına dönük baskının sona ermesi gerekiyor. Suriye'de yaşayan Kürtlere dönük saldırıların sona ermesi gerekiyor."
‘KAOS DÖNEMİNDE BU ÇIKIŞ ÇOK ÖNEMLİ’
Nobel Barış Ödülü Sahibi İranlı avukat Şirin Ebadi ise kritik bir dönemden geçildiğine işaret etti. Ortadoğu’da günlük ortalama 200 insanın öldüğünü belirten Şirin Ebadi, çağrıya ilişkin şöyle konuştu: "Bu acılara son vermek için birisi ayağa kalktı ve barış lafını ağzına aldı. Ayrıca bu kişi onlarca yıldır tecrit altındaydı ve düşüncelerinden dolayı hapis edilmişti. Buna rağmen barışın zamanının geldiğini söyledi. Artık ayağa kalkalım, dedi. Kendini destekleyenlere, silahlarınızı bir kenara bırakın ve barış sürecine katılın, dedi. Böyle bir kriz ve kaos sürecinde bu çıkış çok önemlidir. Onun hapishaneden çıkarılmasının zamanı geldi. Öcalan'ın önerileri rasyonel önerilerdir. Demokratik bir şekilde ülkeyi ve bölgeyi geliştirme fikri çok önemlidir.
İKİNCİ OTURUM
Şirin Ebadi'nin konuşması ile sona eren ilk oturumun ardından ikinci oturum Gazeteci Cahit Mervan'ın moderatörlüğünde başladı. Çözümün yolunu konuştuklarını hatırlatan Mervan, Abdullah Öcalan’ın çağrısının günlerdir tüm dünyada tartışıldığını hatırlattı.
‘ABDULLAH ÖCALAN’A FIRSAT VERİLMELİ’
İkinci oturumda ilk sözü alan Özerk Yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı Îlham Ahmed, 21. yüzyılda ulus devletçi zihniyetin yarattığı sorunları anlattı. Mevcut sistemin cinsiyetçi ve erkek egemen olduğuna vurgu yapan Îlham Ahmed, ortaya çıkan sorunların çözümü için mücadele gerektiğini söyledi. Îlham Ahmed şöyle devam etti: "Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Bütün bu süreçlerin tartışılması gerekiyor. Ortadoğu'da Kürtlerin mücadelesi önemlidir. Kürtler dört devlet arasında bölünmüş durumda. Suriye'de 14-15 yıldır derin bir kriz devam ediyor. Suriye inşa sürecinden geçiyor. Şu an Şam'ı yöneten güçler, tüm Suriye halkları ile görüşmek durumunda. Ancak şu ana kadar mevcut geçici hükümetin böyle bir pratiğini görmedik. Mevcut geçici yönetimin Baas rejiminden çok büyük bir farkını göremedik. Şam'ı yöneten hükümet Suriye halklarını temsil etmiyor. Son 5 yıldır gördüğümüz kadarı ile İslami ve radikal bir şekilde kurulacağı bir izlenime kapılıyoruz. Bölgede sorunların çözülmesi için Abdullah Öcalan'ın rol oynaması gerekiyor ve bu rolü oynaması için fırsat verilmesi gerekiyor.
‘SİLAH BIRAKMAMIZ BİZİ GÜÇLENDİRDİ’
İspanya Sol Parti'den Pernando Barrena, Bask Ülkesi'nde yaşanan sorunların Kürtlerle benzerliğine işaret etti. Geçmişte saldırılara karşı cevap verdiklerini ve bu yüzden Basklıların da güç kullandığını hatırlatan Berrena, bu süreçte karşılıklı olarak insan haklarının ihlal edildiğini ifade etti. Berrena şöyle devam etti: “Dünya değişiyor. Kürtlerin ulusal hareketleri hangi kararı verirlerse versinler, Kürtler lehine bir karar olacaktır. Biz BASK ülkesinde 60 yıl boyunca şiddete maruz kaldık ve 15 yıl önce BASK hareketi İspanya ve Fransa ile anlaşma yapmadan barış sürecine geçilmesi gerektiğini söyledi. Buna tepkiler oldu ancak bu bize siyasi güç verdi. BASK Parlamentosu’nda güçlü bir hareket haline geldik. İspanya hükümetinin sağlam olması için bizim oylarımız önemli, bu yüzden bizim bu önemimiz daha da artacak. Burada bağımsızlığımız ve sosyal hakkaniyet için elimizden geleni yapıyoruz. Kürtler de geleceğinden korkmamalı. Büyük mücadeleler olacak, büyük fırsatlar olacak. Kürtler hiç bir zaman yalnız değildir. Abdullah Öcalan da hızlı bir şekilde serbest bırakılmalıdır."
‘TRUMP ERDOĞAN'A İSTEDİĞİNİ VERECEK’
EUTCC Genel Sekreteri Prof. Micheal Gunter ise yeni dünya düzenini değerlendirdi. Trump Erdoğan arasında benzerlik olduğunu söyleyen Gunter, Trump'ın tüm korkunçluklarına rağmen savaş istemediğini, bu yüzden askeri güçle Türkiye’nin saldırılarının önüne geçmeyeceğini öne sürdü. Gunter'e göre, Trump eninde sonunda Erdoğan'a istediğini verecek.
Daha sonra konuşan Filipinlerden İnsan Hakları Avukatı Czarina Golda s. Musni, Rojava Halklar Mahkemesi'nin kararını özetledi.
‘BARIŞ İÇİN MÜZAKERE ŞART’
Barışın gelmesi için savaşın şart olmadığını söyleyen İtalya Yeşiller Partisi'nden AP üyesi Leoluca Orlando, barış için müzakerenin şart olduğunu söyledi. Farklılıkları “zenginlik” olarak nitelendiren Orlando, "Türk devleti Kürt kelimesini yasaklamıştı. Ben Türkiye'yi seviyorum ancak fikrini söyleyen herkesin tutuklanması kabul edilemez. Avrupa Birliği uyanmalı ve gözünü açmalı. Artık sessizlikle Kürt halkının yaşadığı eziyet görmezden gelinemez. Tüm ezilenler için karşılıklı bir dayanışma içinde yaşamak istiyoruz” diye belirtti.
Slovenya Yeşiller Partisi'nden AP üyesi Vladimir Prebilic, Türkiye'de yaşanan kayyım uygulamalarının kabul edilemez olduğunu söyledi. Kayyımlar için “Erdoğan'ın uzun kolları" diyen Prebilic, seçilmiş kişilerin tutuklanmasının yanı sıra, yerine gelecek kişinin de seçilemediğini ve belediyenin gasp edildiğini hatırlattı. Prebilic, Türkiye'nin maddi ve manevi anlamda büyümesi için demokrasinin şart olduğunu söyledi.
‘BARIŞ VE DEMOKRASİ BÜYÜK BİR İHTİYAÇ’
İkinci oturumda son sözü alan Gazeteci Ali Duran Topuz, Türkiye'de barış ve demokrasinin büyük bir ihtiyaç olduğunu kaydetti. Barış için mücadele etmenin ekmek ve su için mücadele etmek kadar önemli olduğunu ifade eden Topuz şöyle devam etti: “Türkiye'de yakın zamanda bir süreç başladı ve bu süreç bize umut aşıladı. Türk hükümet makamları kardeşlikten, hukuktan bahsediyorlar ancak pratikte bir adım görmüyoruz. Bu nedenle insanlar artık güvenlerini yitirmiş durumdalar. Ülke çapında İmamoğlu'nun tutuklanmasına karşı çıkan yüzlerce kişi tutuklandı. Herkes otokratik bu rejime karşı çıkıyor. Yaklaşık 10 yıl önce Kürt sorununu çözmek için bir süreç başladı ancak Erdoğan bu süreçten 10 yıl önce vazgeçti çünkü seçim kazanmak istiyordu. Bu çözüm sürecinden vazgeçerek savaşı başlattı ve seçimleri kazandı.”