Çandar: Öcalan’dan beklenen açıklama yeni bir dönemin miladı olacak

AMED - Kürt sorununun çözümüne dair tartışmaları değerlendiren DEM Partili Cengiz Çandar, Abdullah Öcalan'dan beklenen açıklamanın "bir şeyin sonu değil, yepyeni bir dönemin miladı" olacağını söyledi. 

Ortadoğu'da Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'li sivillere yönelik saldırısı ve akabinde İsrail'in kimsenin öngörmediği sertlikte yanıtı, Ortadoğu'daki dengeleri derinden sarstı. İsrail'in daha sonra Lübnan'da fiili iktidar olan ve "İran'ın vekil gücü" olarak nitelendiren Hizbullah'a yönelik operasyonları, Lübnan ve Suriye'de "belirleyici bir güç" olduğu kabul edilen Hizbullah'ı her iki ülkede de etkisiz hale getirdi. İsrail'in saldırıları, Suriye'deki güç dengelerini de etkiledi. 61 yıllık Baas rejimi çöktü ve Ahmet El Şara yönetimindeki Heyet Tahrir Şam, ülkede yönetimi ele geçirdi. Suriye'deki belirsizlik sürerken Türkiye’de de Kürt sorununun çözümü noktasında tartışmalar başladı. Bu kapsamda Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder İmralı Adası’na giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 2 görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmelerin yankıları devam ederken Abdullah Öcalan’ın tarihi bir açıklama yapacağı belirtildi. 
 
Ortadoğu'da uzun yıllar gazetecilik yapan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Cengiz Çandar, yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. 
 
Donald Trump 20 Ocak'ta ABD Başkanı oldu. 2 hafta geçmeden Netanyahu ile görüştü. Trump'ın başkanlığındaki Amerika'nın Ortadoğu'daki programı nedir?
 
 ABD'nin dış politikasında öncelikli olarak yerleştirdiği İsrail var. Zaten bu göstergeden yola çıkarak Trump'ın Ortadoğu politikasının Amerika-İsrail mutabakatı üzerinden öncelikli olarak şekillenip, harekete geçeceğini anlayabiliriz. 
 
Donald Trump'la birlikte Amerika'nın, Ortadoğu politikasının İsrail-Filistin, daha doğru bir deyimle İsrail-Arap dünyası zemini üzerinden öncelik kazanacak ve şekil alacak gibi görülmesi gerekiyor. Son günlerdeki gelişmelerde zaten bunu doğruladı. Bir hususu önemle akılda tutmakta yarar var: Trump 20 Ocak'ta görevine başladı. Şunun şurasında 2 hafta oldu. Ve koltuğuna oturduktan 2 hafta sonra, pek rastlanmadık bir şekilde bir yabancı devlet liderini Beyaz Saray'da ağırladı. Bu da İsrail Başbakanı Netanyahu oldu. Bu neyi gösteriyor? ABD'nin dış politikasında öncelikli olarak yerleştirdiği İsrail var. Zaten bu göstergeden yola çıkarak Trump'ın Ortadoğu politikasının Amerika-İsrail mutabakatı üzerinden öncelikli olarak şekillenip, harekete geçeceğini anlayabiliriz. 
 
 İsrail'in güvenliği sonrasında ABD'nin önceliği neler olur?
 
Hemen bunun arkasından ikinci sırada Suudi Arabistan geliyor. Bunu da Trump'ın Netanyahu kabulünde ki sözlerinden anlayabiliyoruz. Trump, İsrail'e gelmeyi çok istediğini, Gazze'ye gelmek istediğini söyledi. "Suudi Arabistan'a gitmek istiyorum" dedi. Trump'ın Ortadoğu politikası, bir İsrail'in çıkarlarını esas alacak, ikincisi de İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşmasını sağlama alacak. Bir şekilde tüm İsrail-Arap ilişkilerini, İsrail-Suudi Arabistan ekseni üzerine inşa edecek bir anlayışa dayalı olacak. Diğer bütün hususlar, bu eksen etrafında biçimleneceğe benziyor. Tabii bütün bunları sıralarken yine akıldan çıkarmamamız gereken bir husus da Trump Amerika'sının bir numaralı Ortadoğu hedefinin Pasifik havzasında Çin üzerinde odaklaşacağıdır. Trump, Amerika'sının temel hedefinin, Amerika'yı Çin'e karşı güçlendirip, Çin'i Amerika karşısında zayıflatma hesabına dayandığını akılda tutmamız gerekiyor. Zaten İsrail ve İsrail-Arabistan eksenli Ortadoğu politikası da bir anlamda Çin'e karşı cephe gerisini tahkim etmekle, Çin'i zayıflatma stratejik hesabıyla ilgilidir. 
 
Suudi Arabistan- İsrail ilişkilerine dikkat çektiniz. Suudi Arabistan'ın rolü yeni Ortadoğu'da nedir?
 
 
Hamas saldırısının bir anlamda İsrail ile Suudi Arabistan'ın İbrahim Anlaşmalarının ruhu çerçevesinde bir araya gelmesini engelleme boyutu vardı. 
 
Trump, 2020'de İbrahim Anlaşmaları adıyla, -bu adın hem Yahudilerin Arapların kabul ettiği bir figür olmasından yola çıkarak- İsrail ile Arap dünyası arasında ilişkileri normalleştirmeyi hedef alan anlaşmalar bütününü başlattı. Birleşik Arap Emirlikleri'yle İsrail, İsrail ile Bahreyn, İsrail ile Fas arasında anlaşmalarla devam etti. İbrahim Anlaşmalarının ana hedefi Suudi Arabistan ile İsrail arasında İbrahim Anlaşmalarını genişletmekti. Bu, Trump döneminde tam sağlanamadı, Biden buna yönelmişti. Tam bunun olabileceği düşünülürken, 7 Ekim 2023'teki meşhur Hamas saldırısı ve ondan sonraki olaylar zinciri geçekleşti. Hamas saldırısının bir anlamda İsrail ile Suudi Arabistan'ın İbrahim Anlaşmalarının ruhu çerçevesinde bir araya gelmesini engelleme boyutu vardı. 
 
Hamas'ın saldırısı İbrahim Anlaşmalarının genişlemesinin önünde engel olabildi mi? 
 
Gelinen noktada, 7 Ekim tarihi itibariyle hesaba katılmayan ya da birçok unsurun hesaba katılmadığı bir durum ortaya çıktı. İsrail, direniş ekseni adı altında İran ve paydaşlarının oluşturduğu dengeyi altüst edecek askeri sonuçlar elde etti. Gazze'yi mahvetti. Soykırıma varacak büyük bir insan katliamı gerçekleştirdi. Hamas'ı çok büyük ölçüde ezdi. Lider kadrolarının tümüne yakınını ve en önemlilerini öldürdü. Onunla da kalmadı Lübnan'daki Hizbullah'ı -ki Lübnan'ın fiili iktidarı durumundaydı ayrıca Suriye'deki iktidarında baş koruyucusu rolündeydi- neredeyse yok etti. Siyasi denklem dışına çıkarttı. En önemlisi İran'ı siyaseten ve askeri olarak alt etti. Bütün bunların sonucu olarak Suriye'de İsrail'in bitişiğindeki 61 yıllık rejim çöktü. Bir de Trump Amerika'da iktidara geldi. Büyük bir öfke ve hırsla, 4 yıl aradan sonra iktidara geldi. Bunların hepsini bir araya topladığımız zaman İsrail ile Suudi Arabistan arasında bir yakınlaşma ve yeni Ortadoğu ekseninin oluşma ihtimalinin 7 Ekim'le bırakın bertaraf edilmesi, tersine bütün mıntıka temizliği yapılmış ve bunu mümkün kılacak her türlü zemininin hazırlandığının sonucuna pekâlâ varabiliriz. 
 
Bunu da en başta sağlayacak olan Trump Amerikası'dır. O da iş başında. O mıntıka temizliğini sağlayan Netenyahu'dur. Öbür taraftan bölgede istikrar, ticaretin gelişmesini, başta Amerika olmak üzere Batı dünyasıyla ilişkilerin stratejik olarak pekişmesini zihninin bir kenarına koymuş, modernleşmeye giden Suudi Arabistan'ın güçlü ismi, Veliaht Prens Muhammed Bin Salman denklemi var. Dolayısıyla biz, önümüzdeki dönem gelişmelerini İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşması ve buna Amerika'nın nezaret etmesi, Amerika'nın bu işleri organize etmesi fotoğrafı üzerinden okuyabiliriz. Suriye falan bunun yan unsurları, kenar süsleri olarak gündeme gelecek. Bir 3'lü yeni Ortadoğu mimarisi düşünüyorsak, ABD, İsrail, Suudi Arabistan, oradan anlayacağız, göreceğiz. Herhangi bir ülkenin Amerika nezdinde nereye oturduğu, oturmadığı da bu eksene ilişkin tavırları üzerinden değerlendirilecekmiş gibi bir izlenim görüyoruz.   
 
Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin çökmesi ardından yönetime gelen HTŞ lideri Ahmed El Şara, 29 Ocak'ta kendisini Suriye Cumhurbaşkanı ilan etti. Ancak Suriye'deki birçok kesim bu karara dahil edilmedi. El Şara tek başına bu süreci kaldırır mı?
 
Bu büyük bir soru işareti. Bu konuyu özellikle TBMM kürsüsünde de gündeme getirdim. Tam da Ahmet El Şara'nın Ankara'ya geldiği gün, bu konuya özellikle dikkat çekmek istedim. Orada (Suriye) garip bir durum var. Orada yeni bir yönetim kurulmaya çalışılıyor. Kurulmaya çalışılan yönetiminde hızla bütün Suriye'ye hükmedecek bir yönetim haline gelmesi ve Ahmet El Şara'nın cumhurbaşkanı sıfatı taşıması -görebildiğimiz kadarıyla- Türkiye iktidarının isteği, önceliği olarak göze çarpıyor. Fakat bu, meseleleri kendi başına çözmüyor. Ahmet El Şara önemli bir aktör. Şu an Şam'da. 7 yıl İdlib Vilayeti'ni yönetti, iyi kötü bir yönetim tecrübesi edindi. O tecrübeyi şimdi bütün Suriye'ye yaymaya çalışıyor. Şam'a geldi oturdu, ama arkasında Türkiye'nin aleni, açık desteği var. Üzerindeki yeni giysiler bile Türkiye'den hediye olarak götürüldü, verildi. (Suriye) İflas etmiş, yok olmuş bir ülke, nüfusunun yarısına yakını açlık sınırının altında, yarısı 13 sene önce iç savaşın yaşadığı süre öncesinde yaşadığı yerde yaşamıyor, milyonlarcası ülke dışında, göçmen durumdadır. Suriye'nin bir numaralı meselesi, öncelikli meselesi her şeyden önce budur. Böyle bir ülkede iktidar olabilmek, iktidar da kalabilmek için insanların karnını doyurmanız gerek. Ülkeyi, işler haline getirmeniz, ekonomik olarak üreten, tüketen, satın alan, satan ülke haline getirmek lazım. Türkiye'nin desteği ile bunu yapamazsın. Türkiye siyasi, askeri, fikri destek verebilir. Şara için para lazım, yatırım lazım. Onun için ilk iş olarak Suudi Arabistan'a, Körfez'e gitti. Katar ile arası iyi. Ahmet El Şara bir eliyle Türkiye'yi tutmaya çalışıyor, öbür eliyle başta Suudi Arabistan ve Körfez'i cezbetmeye çalışıyor. Ülkenin ekonomik olarak yeniden düzenlenmesi için bunlarda yetmiyor, bir şey daha gerekiyor: Üzerindeki ağır yaptırımların kalkması gerekiyor. Yaptırımların kalkması demek, uluslararası sistem, ABD, BM ve Avrupa demek... İş oraya gelince onlarda diyor ki, "Senin sicilin çok güven verici bir sicil değil, -BM Güvenlik Konseyi'nin terör örgütü listesinde HTŞ denilen, Ahmet El Şara'nın başında bulunduğu örgüt.- Senin buradan çıkabilmen, yaptırımların kalkması için senin dediklerimizi yapman gerek. Siciline bakıyoruz, 'Ben orada değilim, ayrıldım, karşıyım' diyorsun, ama karnen de bir dönem İŞİD yazıyor, bir dönem El Kaide yazıyor, ama şu anda demokrasi filan bazı kelimeleri telafi etmiyorsun, ne çıkacak senden ben ne bilim" anlayışı var. "Ne yapalım" diye sorduğu zaman "Kapsayıcı ol" diyor. "Suriye'deki herkes temsil edilsin. O temsiliyetin sağlayacağı geçiş döneminden sonra, demokratik mekanizmalarla kurumsallaşma başlasın, bunlara nezaret et, ben de yaptırımları kaldırmaya başlayayım" diyor.
 
Peki, öyle mi oldu?
 
Öyle olmadı. Özellikle Türkiye'nin itmesi ile zorlamasıyla yangından mal kaçırır gibi cumhurbaşkanı ilan edildi. Kim seçti? Ulusal bir konferans mı toplandı? Suriye'deki, mezhepler, partiler, etnik kimlikler bir yerde toplandı, buluştu ya da temsilci gönderdi ve geçici cumhurbaşkanı seçip bir geçiş dönemi üzerinde karar mı kıldılar, böyle mi oldu? Hayır, olmadı. Sabah uyandık, bir bölüm Sünni İslami örgütler apar topar toplanıyor, Ahmet El Şara'yı geçici cumhurbaşkanı seçiyor. Bu katılanların içinde Kürtler, Dürziler, Aleviler, Hristiyanlar, Sünni İslami örgütlerin bir bölümü de yok. O (El Şara) da hemen 48 saat içinde Türkiye'ye geliyor. Zaten Türkiye'ye böyle gelebilmesi için Türkiye'nin icat ettiği usulle oldu bu. Bu işin başında bir usul hatası var. Böyle geçici cumhurbaşkanı da olmaz, meşru da olmaz. Yetmez. Ahmet El Şara'nın hakkını yemeyelim, şu an kendi oynadığı oyunu akıllıca götürüyor; ama baktığımız zaman El Şara şuan da fiili Şam yöneticisidir. Meşru, yasal Suriye yöneticisi değil. 
 
Ahmet El Şara'yı Türkiye'nin çağırmasındaki amaç nedir? Görüşmeden sonra Erdoğan'ın Kuzey ve Doğu Suriye'ye tehditleri sürdü. Bu görüşmeyi nasıl okuyorsunuz?
 
 
Gerek Tayyip Erdoğan gerekse de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu görüşmenin ertesinde Kuzey ve Doğu Suriye'ye, Kürtlere ilişkin bildiğimiz konuşmalarını sürdürdüler. Ama ben, bir şeye dikkat ettim. Ahmet El Şara öyle konuşmadı.
 
Gerek Tayyip Erdoğan gerekse de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu görüşmenin ertesinde Kuzey ve Doğu Suriye'ye, Kürtlere ilişkin bildiğimiz konuşmalarını sürdürdüler. Ama ben, bir şeye dikkat ettim. Ahmet El Şara öyle konuşmadı. O Ankara'daki görüşmeden sonra gayet dikkatli bir şekilde, "Kuzey ve Doğu Suriye'de, Türkiye için bir güvenlik sorunu olduğu üzerine durduk. Suriye'nin istikrarının, bütünün çok önemli olduğu konusunda Türkiye ile mutabıkız, aynı görüşteyiz. Oradan destek alacağız" dedi. Dikkat ettim, Türkiye'ye gelmiş, onu cumhurbaşkanı olarak kabul eden bir ülkeye geliyor. Onun gerekleri de kendiliğinden yapılır. Ona rağmen -Türkiye iktidar bakımından en can alıcı konuda- Türkiye'nin cumhurbaşkanı ve dış işleri bakanının tamamıyla aynı lehçede, aynı dilde konuşmadı. Bir kere "Kürt" sözünü telaffuz etmedi. "Vuracağız, kıracağız, ezeceğiz" gibi tehdit cümlelerinin hiçbiri yok. Tam tersine bu işlerin diyalog ile çözülmeye çalışılmasının yararlı olacağı ve umarım diyalogla çözülebilir gibilerinden temenni cümleleri vardı. Türkiye ile aynı dil, lehçe yok. Türkiye ziyaretinin hem öncesinde hem sonrasında Mazlum Abdî'ye ilişkin çok düzgün dille konuşması dikkat çekiyor. Aralarında bir diyalog var, buna şans vermek istiyor. O kadar ki daha önce daha üst perdeden, tehditkâr sözler kullanarak konuşmuş olan HTŞ rejiminin savunma bakanı da daha dikkatli dil kullanmaya, diyalogdan bahsetmeye başladı. Dolayısıyla şu anda, Kuzey ve Doğu Suriye ya da Suriye Demokratik Güçleri ile Şam arasına bir diyalogla çözüm arayışının öne çıkmakta olduğunu görüyoruz. 
 
Ahmed El Şara'nın diyalogdan yana bir tutum içerisinde olduğunu söylediniz. Bu durumda belirleyici olan nedir?
 
Bunun bir nedeni dış dünya, ABD, Fransa böyle istiyor. Fransa dış işleri bakanı bölgeye geldi, görüştü. Suriye'nin Şam'daki şu an ki yönetimi Türkiye onlar için çok önemli ve değerli. Türkiye'yi de gözetiyorlar, ama onlar için Suudi Arabistan da Amerika da önemli. Devam edebilmeleri için Fransa ve Avrupa da önemli. Bunların hepsini gözeterek, bence daha akıllıca bir tavır içinde gözüküyorlar. Bir diyalog arayışı içindeler bu bir, ikincisi Kürtler sadece PYD, YPG değil, bir birleriyle çok uzak durmuş olan, hasım gibi konumlanmış olan YPG ile ENKS arasında da bir işbirliği, ortak tavır, ortak tutum, Şam'a birlikte ortak heyet göndermek gibi girişimlerin çabalarından söz ediliyor. Şam'da bunu görüyor. Mesele şu örgüt, bu fraksiyon değil. Mesele Kürtler denen bir şey var. Bir ucu Erbil'e uzanıyor öbür ucu Amed'e uzanıyor. Şu anda Şam yönetimi karşısında öyle bir Kürt konumu var. Bunu da hesaba katarak "Vuracağız, kırarız" dili yerine hazırda konuşmaya başlamışlar zaten, bir sürü konuda ayrı kalmış olsalar bile bazı konularda mutabık kalıyorlar. Diyalogun öne çıktığı bir dönem var. Ahmet El Şara'nın Ankara'ya cumhurbaşkanı sıfatıyla gelmekten fevkalade memnun olduğunu, fakat bunda Ankara ile tamamıyla aynı dili konuşmadığını dikkati çeken husus olarak kaydedelim.   
  
Ortadoğu'da bu gelişmeler yaşanırken PKK Lideri Abdullah Öcalan'la da görüşmeler başladı. Abdullah Öcalan'ın verdiği mesajlar da var. Bu görüşmeleri, mesajları nasıl görüyorsunuz? 
 
 
 Abdullah Öcalan'ın çok tarihi bir çıkış yapması bekleniyor. 4 yıl önceki durumda değiliz, ama yine onun tanımladığı anlamda bir tecrit kalkması gerekliliği var.
 
Abdullah Öcalan'ın heyet ilk gittikten sonra "Benim için gerekli şartlar sağlanırsa -yani tecrit kalkar, özgür bir şekilde davranabilme imkanlarım olursa- o zaman ben bu sorunu siyasi ve hukuki zemine çekebilirim. Bunu yapabilecek teorik ve pratik güce sahibim" dedi. Abdullah Öcalan'ın çok tarihi bir çıkış yapması bekleniyor. 4 yıl önceki durumda değiliz, ama yine onun tanımladığı anlamda bir tecrit kalkması gerekliliği var. Yani onun özgür, işlevsellik kazanacağı bir durumun, ortamın sağlanması gerekiyor. O sağlandığı zaman sağda solda sorulan soruları, bizzat onun ağzından daha ayrıntılı bir şekilde duyarak, anlayacağız. Aksi takdirde filin tarifi gibi herkes işine gelen bir yerinden çekiyor işi. Onun için öncelikli olan Abdullah Öcalan'ın özgür bir ortam da konuşabilir ve düşüncelerini yansıtabilir konumda bulunabilmesi lazım. 
 
 İktidar, çözümü "silah bırakmaya" indirgeyen bir noktada yaklaşıyor. Böylesi bir yaklaşım doğru bir yaklaşım mı ya da bunun zemini var mı? 
 
Bu çok hassas bir konu, çünkü doğrudan işin özüne giriyor. 1 Ekim'de başlattığın, adına "Çözüm Süreci" denmeyen, ama çok önemli, tarihi bir döneme yürüdüğümüz algısını yaratan gelişmeler. Daha sonra, en önemlisi 22 Ekim'de Devlet Bahçeli'nin o meşhur konuşmasıyla ivme kazanmış olan süreç. Hemen arkasından Ömer Öcalan adaya gitti. Arkasından İmralı Heyeti gitti, geldi. Bütün siyasi partilerle görüşüldü ve bu konu Türkiye gündeminin en tepesine oturdu. Bu konu, zaten tam da buradan başladı. Nedir beklenen, düşünülen: Türkiye'de silahlı mücadelenin artık bittiğinin bizzat Öcalan tarafından çağrıya konu olması ve sağlanması. Peki, bu nasıl olacak? Bu işin nasıl olacağını bilmediğimiz bir açıklama yapılacak. Muhtemelen yapılacak, -Tuncer Bakırhan'da söyledi. Çok yakında bekleniyor-  ama yapılana kadar, yapıldığını görene kadar biz, 'Yapılacaktır' diyemeyiz. 
 
Önümüzde devasa işler bulunan kocaman bir süreç var aslında. Daha önce "Kürt sorunu çözülürse barış olurdu" diye düşünülüyordu. Bazı 'Çözüm Süreçleri' yürümedi. Beklenen sonuçları vermedi. Yani çözümden barışa gidemedik. Çünkü çözüme zaten gidemedik. Şimdi bir bakıma "Barışı sağlayalım, oradan çözüme gideriz" gibi yöntem değişikliği oluyor gibi bir görüntü var. Barıştan da kasıt, silahlı mücadele artık bitti varsayılsın. Bu nasıl varsayılacak? Zaten şu anda bulunduğumuz aşama bu, onun için biraz sabır göstermemiz lazım. Öcalan'dan beklenen o; ki yakın bir gelecekte çok tarihi kapsamlı açıklama yapacak. Ondan sonra her halde böyle olacak diye spekülasyon yapıyoruz. Şu tabii önemli; Türkiye'de artık silahlı mücadeleye gerek yok anlamına gelecek bir açıklama yapar mı? Bu soruya muhatap olduğumuz zaman bunun çok kolay bir cevabı var: 2013 Newroz konuşmasını okuyun. Abdullah Öcalan zaten böyle düşünüyor. Yani bugün düşündüğü bir şey değil. Abdullah Öcalan çok uzun süreden beri barış yanlısı olduğunu ve silahlı mücadelenin Türkiye'de artık Kürt davasını hedefine götürmek, toplumsal barışı sağlamak için mutlak zorunlu bir araç olmadığını zaten savunuyor, çoktandır savunuyor, yeni değil. Yani devlet ve Türk kamuoyu bunu idrak ettiği oranda hayat kolaylaşacak. Dolayısıyla Öcalan böyle bir çıkış yapar mı? Yaptı zaten, yapmadığı bir şey değil. Yaptı, siz anlamadınız. Şimdi bir daha, size herhalde anlayacağınız şekilde anlatmak için yapacak. Yapmadığı bir şey değil. Zaten böyle düşünüyor. Sorun orada değil. Sorun bunun nasıl yapacağı ve bunu yaptıktan sonra buna karşı bütün toplumun, devletin, siyaset alanının kendini nasıl ayarlayacağın da. Dolayısıyla benim ısrarla dikkat çekmek istediğim husus biraz sabır. Şunun şurasında birkaç hafta içinde göreceğiz, olacak bitecek. 
 
Önemli noktalara dikkat çektiniz, ancak Kürtler hala sürece temkinli yaklaşıyor. Amed sokaklarında da bu hissediliyor. İktidar tarafından adım atılmadığı noktasında eleştiriler var. Bu görüşmelerin somut adıma evrilmesi noktasında neler yapılmalı? 
 
Açıklama, bir şeyin sonu değil, tam tersine yepyeni bir dönemin miladı, başlangıcı olacak. Dolayısıyla onun ikliminin hazırlanmasıdır, bizim yapacağımız iş ve şu anda da yapmaya çalıştığımız zaten bu. 
 
Dikkat ederseniz bu İmralı'ya ziyaretler başladıktan sonra DEM Parti büyük bir canlanma içine girdi. Ülkenin birçok yerinde emek ve demokrasi toplantıları düzenlemeye başladı. "Barış ve özgürlük" mitingleri, halk toplantıları, büyük kitlesel eylemler, sivil toplum temasları canlandırıldı. Diğer siyasi partilerle İmralı'ya giden heyet onlara Kürt siyasi aleminin tarihi bir ismi olan Ahmet Türk'te eklenerek, temaslar yapıldı. Dolayıyla hem DEM Parti hem Amed sivil toplumu Ankara'ya heyet gönderdi, DEM Parti'nin görüşmediği partiler de Amed'in bu inisiyatifiyle (Amed Kent Koruma ve Dayanışma Platformu) görüşmeyi kabul ettiler. İYİ Parti'den söz ediyorum. Amed her zaman Kürt davasının, düşüncesinin, siyasi ikliminin lokomotifidir. 
 
İktidardan şu ana kadar çok yüreklendirici bir tavır gelmedi. Hatta tam tersi, kayyım atamaları, gözaltılar, tutuklamalar falan, böyle can sıkıcı, olmaması gereken, gerçekleşmesi tasarlanan iklimi beslemeyecek bir sürü olumsuzluk yaşandı. Bunun karşısında ne yapılmalıdır? Hem Amed halkı hem Kürt halkı olarak hem Türkiye'nin bütün demokratik unsuru ve partiler olarak, bizim hepimizin yapacağı barış kavramını, özgürlük kavramını öne alarak, büyük bir kitlesel seferberliği ve aynı zamanda da kitlesel beklentileri yukarı çekmek ve iktidarın etrafında bir iklim oluşturmak. Ki, söz konusu beklenen o tarihi açıklama yapıldıktan sonra bizim işimiz başlayacak. Açıklama, bir şeyin sonu değil, tam tersine yepyeni bir dönemin miladı, başlangıcı olacak. Dolayısıyla onun ikliminin hazırlanmasıdır bizim yapacağımız iş ve şu anda da yapmaya çalıştığımız zaten bu. 
 
Siz umutlu musunuz?
 
Bana çeşitli vesilelerle "Umutlu musun?" diye sorulduğu zaman, basit bir cevabım var. Umutlu olmaya mecburuz. İki durumda da umut olmazsa olmaz. Bir, siyasette. Siz siyaset adamıysanız, siyaset yapıyorsanız buna mecbursunuz. Umutlu değilseniz o zaman niye siyasette bulunuyorsunuz? Gidin evinize, emekli maaşı falan, bir şeyler ayarlayın kendinize, ölümü bekleyin, siyaset yapmayın. Siyasetin kendisi umut demektir. Umudu beslemek zorundasınız. Umut etmek, umudu beslemek ve umuda doğru yol almak zorundasınız. Siyaset en kaba haliyle bu demektir. Umut kavramıyla iç içe başka bir sözcük daha varsa o da hayattır. Umutsuz hayat olmaz. Hayat kendiliğinden umut demektir. Dolayısıyla, "Umutlu musun?" derseniz bana, "Umutlu olmak zorundayım" diyorum. Başka çaremiz yok. 
 
Kürt hareketinin lokomotifi dediğiniz Amed'in sokaklarına baktığımızda Kürt halkında bir durgunluk söz konusu. Bunu neye yoruyorsunuz? Bu durgunluğa karşı neler söylemek istersiniz?
 
Tabii bu sorunun nedenini anlayabiliyorum. Yani Türkçe dilinde bir sözcük vardır: "Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer." Kürt halkının sütten ağzı yanmadı, dili şişti şimdiye kadar o yüzden son derece kaygılı, "Umutlu olayım mı olmayayım mı?" diye sürekli kendini sorguluyor. Böyle olması da doğrudur. Bugüne kadar çok büyük hayal kırıklıkları yaşadı. Çok büyük haksızlıklara maruz kaldı, tarif edilemez zulümler altında kaldı. Dolayısıyla ve doğal olarak ihtiyatlıdır, tedbirlidir. Deli gibi, çılgın gibi kendinden geçip, bir şeyin üstüne atlamaz, mesafelidir, dikkat eder, "Bakalım ne olacak?" der, bütün bunlar anlaşılır şeylerdir. Onun için Kürt halkının bu ihtiyatlılığı -özellikle Amed'de seziliyor bu durum- doğaldır, meşrudur, anlaşılabilir bir şeydir. Ama tekrar edeyim, umutlu olalım. En azından şu dönem için bu işte olmayacak galiba duygusunu çıkaralım ki, o tarihi açıklama geldikten sonraki olumlu iklimi, beslemeye başlayalım.
 
MA / Müjdat Can 

Diğer başlıklar

09:44 Gümüşhaneli Selma Altan'ın Newroz sevdası
09:25 Flash TV'ye el kondu: Kanalın sahibi gözaltına alındı
09:06 Şirnex’te yasağın üzerinden 9 yıl geçti: Yaralar halen sarılamadı
09:06 Yemek zammını protesto eden öğrencilere soruşturma
09:05 TTB Merkez Konsey Üyesi: Öncelikle hasta tutsaklar serbest bırakılmalı
09:03 90’lardan bugüne Newroz kutlamaları
09:00 14 MART 2025 GÜNDEMİ
08:58 'Bijî serok Apo' sloganıyla Newroz kutlaması
13/03/2025
23:59 Dêrik'te Newroz ateşi yakıldı
23:56 Çorum’daki fabrika yangını kontrol altına alındı
23:31 Akçadağ Cezaevi'nde 34 tutsak hastaneye kaldırıldı
23:10 Özerk Yönetim: Anayasa taslağı bileşenlerin kimliğini yansıtmıyor
22:47 Serêkaniyê’de husumetli aileleri DEM Parti ve DBP barıştırdı
22:43 AKP’li belediye hakkında ‘yalan beyan’ iddiasıyla suç duyurusu
21:32 Tişrîn Barajı çevresi ve Sirrin köylerine saldırı
21:23 Erdoğan ile Sırrı Süreyya Önder ne konuştu?
21:13 Aleviler BM'ye seslendi: Soykırımı durdurmak için acil adımlar atın
21:01 Cemil Bayık: Kongrenin toplanması için şartlar oluşturulmalı
20:22 Temelli: Atılması gereken adımlar var, kimse ipe un sermesin
19:58 Oyuncu Şinasi Yurtsever hayatını kaybetti
19:55 DTB Suriye'deki alevi katliamını kınadı
19:51 Sancar: Süreci ve işleyişi güvenceye alacak kanuna acil ihtiyaç var
19:40 Amed surlarında meşaleli Newroz kutlaması
18:42 ABD-Rusya görüşmesi öncesi Kremlin kısa süreli ateşkesi reddetti
18:35 İsrail Şam'ı vurdu
18:31 SOHR: Suriye’de bin 476 kişi katledildi
18:28 Kanada Suriye'ye yönelik yaptırımları hafifletme kararı aldı
18:26 İngiltere Ukrayna'ya asker konuşlandıracak
18:11 Amed Newroz'undan önce Abdullah Öcalan ile görüşme bekleniyor
18:08 DEM Parti Kadın Meclisi AKP Heyeti ile Meclis’te bir araya geldi
17:54 Özgür Gündem davasında ceza istendi
17:41 Azerbaycan: Ermenistan ile mutabakata varıldı
17:39 Sêrt Newroz’una katılım çağrısı
17:26 Zap nehrinde bir kadın cenazesi bulundu
17:22 Ahmed El Şara, ‘geçiş süreci anayasa taslağını’ imzaladı
17:19 Samandağ'da kitlesel protesto: Alevi katliamını durdurun
16:58 Halk buluşmalarında tarihi çağrının toplumsallaşmasına vurgu
16:45 Yönetmen Öz’ün davası ertelendi
16:38 Rahşan Demirel mezarı başında anıldı
16:06 İzmir’in ilk Newroz ateşi Kadifekale'de yakıldı
16:05 Zenubiya Kadın Topluluğu: Alevi katliamının failleri yargılanmalı
15:31 KESK ‘Ortadoğu ve Barış Konferansı’ düzenleyecek
15:29 Alevi katliamını savunan Kılıçarslan hakkında suç duyurusu
15:22 Xelfetî Newroz’unda tek talep Öcalan'ın özgürlüğü
15:19 DGD Platformu’ndan tarihi çağrıya destek: Çözüm için sorumluluk alacağız
14:43 Cizîr Newrozu’na çağrı
14:32 Ateşkese rağmen 2 günde 715 saldırı
14:32 DEM Parti’den İHD’ye ‘çağrı’ gündemli ziyaret
14:16 DEM Parti Kadın Meclisi, EMEP heyetiyle bir araya geldi
13:56 Cezaevi raporu: Kürtçeye engel, tedaviye erişim, çıplak arama dayatması
13:46 Barış Annesi Sakine Arat yarın Amed’de defnedilecek
13:42 Bakırhan: Öcalan’ın özgür çalışacağı koşulları ne zaman yaratacaksınız?
12:56 Açlık sınırı 22 bin, yoksulluk sınırı 79 bin TL’ye çıktı
12:55 Savunma Bakanlığı’ndan ‘Suriye anlaşması’ açıklaması
12:42 SOHR: 24 saate 177 kişi katledildi
12:15 Yolun kapalı olmasını eleştiren yurttaşa ‘özür videosu’ çektirip şiddet uyguladılar
12:14 Abdullah Öcalan’ın avukatları İmralı’ya gitmek için başvurdu
11:57 Öcalan’ın memleketinde Newroz: Bu ateş sönmeyecek
11:50 Selahattin Erdem: Kurşun namludayken silah nasıl bırakılır?
11:03 Barış Annesi Sakine Arat yaşamını yitirdi
10:47 Efrînliler Kürt Dağları’na dönüş hazırlığında
10:07 Öcalan’la Roma’da 3 ay kalan Yaman: Demokratik toplum ve barış dili geliştirilmeli
10:06 DEM Partili Yüksel Mutlu: Anlaşmayla birlikte Aleviler korunmuş oldu
10:00 'Haber merkezlerinde daha çok kadın olmalı'
09:51 Küçükbalaban: Tarihi çağrıya radikal demokrasi paketiyle karşılık verilmeli
09:47 Yılın doktoru 'nitelikli dolandırıcılık'tan tutuklandı
09:46 Botan'da buluşmalar: Halk çağrıyı coşkuyla karşıladı
09:34 ‘Newroz ateşini özgürlük için yakıp mücadeleyi harlayalım’
09:25 Dr. Gössner: Çağrı Türk hükümetini sorunu çözmeye sevk etmelidir
09:21 ABF Başkanı Aslan: Tüm renklerinin birlikte yöneteceği demoraktik Suriye istiyoruz
09:09 Kayyım atanınca kesinti rafa kalktı
09:08 Kayyım Cizîr’de film çevirmiş!
09:08 Çatışmalarda iki kızını yitirdi: Öcalan'ın çağrısına güveniyoruz, devlet adım atmalı
09:02 Yıl yıl Newroz şiarları
09:02 Sêrt Baro Başkanı: Süreç hukukçularla bir ahenk içinde yürütülmeli
09:00 Newroz'da sahne alacak sanatçılar belli oldu
09:00 13 MART 2025 GÜNDEMİ
12/03/2025
23:59 Siber Güvenlik Kanunu Teklifi kabul edildi
23:45 BAE ve AB’den QSD ve Şam anlaşmasına destek
23:37 Trump'ın Özel Temsilcisi Witkoff Moskova'ya gidiyor
23:06 Bismil’de Newroz coşkusu
22:54 Êlih’te binlerin katılımıyla Newroz ateşi yakıldı
22:24 Almanya G7 ülkelerini Putin'e karşı birlik olmaya çağırdı
22:14 Ateşkese rağmen Metîna ve Amêdiyê’ye saldırı
21:34 Irak Haber Ajansı muhabiri Bağdat’ta katledildi
21:27 Cizîr'de halk konseri
20:06 Savaş uçakları Sirîn’in bir köyünü bombaladı
19:35 İmamoğlu’na üçüncü salon engeli
19:22 Erdoğan: Bölgemiz savaşa, çatışmaya ve gözyaşına doymuştur
19:19 DEM Partili Rojbin Kartal Manzak tahliye edildi
19:14 KHK eylemi 322'nci haftasında
19:02 Alevilerin katledilmesi protesto edildi: Ses çıkar
18:55 DTSO ve TOBB ‘Ekonomide Kadın Çalıştayı’ sonuç bildirgesini açıkladı
18:25 Rize Kalkandere Cezaevi’nden 6 tutsak sevk edildi
17:40 Gazi Katliamı'nın 30'uncu yıldönümünde katledilenler anıldı
17:15 DEM Parti İmralı Heyeti, Erdoğan'dan randevu talebinde bulundu
17:09 Suriye'de 158 kişi katledildi
16:57 DEM Parti Kadın Meclisi, TİP Kadın Bürosu ile bir araya geldi
16:53 Hewag'ta Kadın Dayanışma Merkezi açıldı
16:46 İpek Er’in faili Orhan hakkında yeni iddianame
16:45 30 yıllık tutsakların tahliyelerine engel
16:42 Eğitimcilerin sorunlarına ilişkin imza kampanyası tamamlandı
16:42 Ayşegül A. davasına 'etkin soruşturma' ertelemesi
16:41 Hatimoğulları: İktidarın atacağı adım çok önemli
Davutoğlu: Bir yol haritasını ortaya koyma vaktidir
16:09 Birçok kentte 'tarihi çağrı' buluşması
15:37 DEM Parti Kadın Meclisi, DEVA Partisi heyetiyle bir araya geldi
15:33 Kayyım nöbetinde Alevilere saldırılara tepki
15:25 Emeklilerden Erdoğan'a: Çay simit hesabını tekrar yapsın
15:23 Newroz Halk Koşusu’nda son kayıt 14 Mart
15:15 Oyuncular Ergenç ve Kocaoğlu hakkında iddianame
15:14 Uçan Süpürge ödülleri açıklandı
15:13 Gece Yürüyüşü'nde gözaltına alınanlara şiddet ve cinsiyetçi hakaret
15:08 İran'da 8 Mart kutlamalarına katılan 2 kadın gözaltına alındı
15:06 Êlih’teki Newroz’a katılım çağrısı
15:04 Siyasetçi Özlem Demir 9 yıl sonra tahliye edildi
14:26 DEM Parti Kadın Meclisi’nden CHP’ye ziyaret
14:16 Gazete Duvar kapanıyor
14:08 Alevi katliamına tepki
14:05 Dicle Nehri’nde toplu balık ölümleri
14:04 Bakırhan: Cumhurbaşkanı da dahil olmalı
Arıkan: İktidar samimiyetini ortaya koymalı
13:43 Halk TV Sorumlu Müdürü Asker hakkında yakalama kararı
13:38 Tutsak Öztürk: Öcalan Kürtleri dünyaya kabul ettirdi
13:36 EMEP: Belirsizlik mücadeleyle değişecektir
13:34 Özerk Yönetim: Anlaşma demokratik Suriye inşasının temelini oluşturacak
13:21 MHP’den ‘kurucu önder’ tepkilerine yanıt: Türkiye bazı şeyleri aşmalı
13:14 Erdoğan: DEM Parti talep ederse randevu veririm
12:22 İlk Newroz ateşi Licê’de yakıldı
12:10 'İran'da ekonomi felç oldu, çöküş kapıda'
12:09 ABD Dışişleri Bakanı: Anlaşmayı memnuniyetle karşılıyoruz
12:07 DEM Parti: 12 Mart Darbesi ile Gazi ve Qamişlo katliamları tarihin karanlık yüzüdür
11:45 Aydın'da şüpheli kadın ölümü
11:29 19 Mart Wan Newrozu'na çağrı
11:17 DEM Parti-TİP görüşmesi: Yasal zeminde adımlar atılmalı
10:41 31 yıl önce kaybedilen Babaoğlu'nun akıbeti soruldu
10:15 Şirnex'te 11 bölgeye girişler yasaklandı
10:14 Yönetimine beraat derneğe fesih: Devleti aciz gösterme
10:08 Xelfetî Newroz’a hazır: Tarihi çağrıyı sahipleneceğiz
10:00 'Baskılara rağmen kadın odaklı habercilik büyüyor'
09:59 'İyi halli' raporuna rağmen infazı yakıldı
09:57 Evin Siwêd: Suriye'nin genelinde kadın sistemini uygulatmak için çalışacağız
09:33 Foza Yûsif: Kimse çözümün dışında bırakılmayacak
09:30 Gazeteci Öznur Değer hakkında iddianame: Yaptığı haber ve paylaşımlarla suçlanıyor
09:27 Agirî Baro Başkanı: Çağrının hayata geçmesi için herkese sorumluluk düşüyor
09:26 Haciya Kurdan'da Newroz coşkusu
09:09 Öztürk: Halk Öcalan’ın görüntülü mesajını istiyor
09:07 Abdullah Öcalan: Newroz kendini yeniden yaratmanın tarihidir
09:05 Şizofreni ve alzheimer hastası 32 yıllık tutsağın tahliyesi ertelendi
09:04 Eren Keskin: Her şeyden önce hasta mahpuslar serbest bırakılmalı
09:03 Nisêbîn’de DNA örnekleri kaybettirildi, cenazeler verilmedi
09:01 DEM Partili Uçar: Çözümün zemini ‘umut hakkı’ kararıdır