ANKARA - Savaş politikalarının ekonomik krizin başlıca nedeni olduğunu vurgulayan SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz, tüm devrimci ve sosyalistlerin saldırılara karşı Kürtlerle birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye, KDP desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki saldırılarını sürdürüyor. Toplumsal Barışı İnşa Takımları (Community Peacemaker Teams-CPT) Temmuz ayı raporuna göre, Türkiye'nin KDP desteğiyle Federe Kurdistan Bölgesi'ne dönük sürdürdüğü saldırılarında 68 bin dönüm arazi verimsiz hale geldi, 19 aileye ait ev savaş uçaklarının bombardımanında yıkıldı ve 9 köy zorla boşaltıldı.
"İlhak" olarak tanımlanan saldırıları değerlendiren Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz, Türkiye’nin paramiliter güçlerle birlikte saldırarak denetimine aldığı Kuzey ve Doğu Suriye kenti Efrîn’de yaşanan süreci hatırlattı.
Titiz, benzer gerekçelerle şimdi de Federe Kurdistan Bölgesi’ne saldırılar düzenlediğine işaret ederek, "Türkiye’nin bu planlarının bölge devletleri ile işbirliği içerisinde yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bu iş birliğinden şunu kastediyoruz; İran’ın yapılan operasyonlara sessiz kalmasını, Irak merkezi yönetimini göz yummasını ve KDP’nin AKP ile arasındaki derin boyutlarda süren işbirliği” dedi.
‘SAVAŞ EMEKÇİLER İÇİN EKONOMİK KRİZDİR’
Savaş politikalarının emekçiler için ekonomik kriz anlamına geldiğini belirten Titiz, "31 Mart seçimlerinden sonra ikinci parti konumuna düşen AKP-MHP iktidarı, bir tür imaj kaybı yaşayarak kendi içerisinde itilaflara düştüğü bir gerçektir. Fakat Kürtlerin, sosyalistlerin ve kadınların mücadelesi söz konusu olduğunda; bu odaklar ve faşist blok bütün iç çelişkilerini bir tarafa bırakarak yekvücut halinde karşımızda durmaya devam ediyor. Sınırlarda sürdürülen savaş konseptinin Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu görmemiz gerekiyor. Çünkü savaş koşulları; devletler tarafından toplumların, halkların, inançların ve kimliklerin sinir uçları ile oynanmasına en müsait olduğu zamanlardır. Diğer yandan Türkiye'de emekçiler açlık sınırının altında kalmış bir asgari ücretle yaşamaya mahkûm edilirken bu tür operasyonlara iktidar tarafından böyle ciddi bütçeler ayrılması ülkede yaşanan ekonomik krizin, yoksulluğun ve açlığın başlıca nedenlerinden biridir” diye ifade etti.
'BARIŞ SESİNİ YÜKSELTELİM'
Titiz, Türkiye ve Kurdistanlı sosyalist ve devrimcilerin Türkiye’nin saldırılarına karşı barışın sesini yükseltmesi gerektiğini vurguladı. Titiz, “Başta SYKP olmak üzere Türkiye ve Kurdistan’lı sosyalistler ve devrimcilerin önlerine koymaları gereken iki temel görev var. Bu görevlerden biri devrimci ve sosyalist güçlerin yan yana gelip mücadele zemini oluşturması. Diğer temel görev ise, Kürt halkına ve Kürtlerin her türden siyasal öznesine gerek askeri gerekse de siyasi soykırım girişimlerine karşı barış sesini yükseltmektir” dedi.
31 MART VE SONRASINDA YAŞANANLAR
Titiz, son dönemlerde Kürtçeye dönük devlet tahammülsüzlüğüne de değindi. Kürtlerin kültürüne ve diline yapılan devlet saldırılarının temelinde yüz yıllık imha ve asimilasyon politikasındaki ısrar olduğunu belirten Titiz, saldırıların farklı boyutlarla devam ettiğini aktardı. Titiz, “Gelinen aşamada 31 Mart seçimlerinden sonra birkaç gelişmeye tekrar dikkat çekmek istiyorum; AKP'nin elinden gelen her şeyi yaptığı, tüm zorbalıkları uyguladığı yine Kurdistan illerini ve ilçelerini hiç görmemiş asker ve polisleri getirerek Kurdistan’da oy kullandırttığı ancak buna rağmen DEM Parti’nin belediyeleri kazandığı bir tablo ortaya çıktı. DEM Parti’nin belediyeleri kazanmasının hemen ardından DEM Parti’nin Wan Belediyesi gasp edilmeye çalışıldı ancak halkın direnişi ardından geri adım attı. Sonrasında Kobanê Davası’nda yargılanan siyasetçilere cezalar verildi. Daha sonrasında Hakkâri’ye atanan kayyumla devam etti. Tüm bu saldırılara muhalefet görülmemiş bir birliktelik içerisinde tepki verdi. Bu duruş hepimize umut verirken, belli ki AKP-MHP iktidarını da bir o kadar korkuttu” diye konuştu.
DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Yaşananlar karşısında tek yolun birlikte mücadele olduğunun vurgusunu yapan Titiz, devamla şunları söyledi: “Nasıl ki, kayyuma karşı halkın seçme hakkının yanında hep birlikte durduysak, bugün de hep birlikte Kürt halkının yanında durmalıyız. Kürtlerin kendi seçtiği belediye hakkına, anadilde eğitim ve hizmet alma hakkının yanında durmalıyız. Anadilde eğitimin önüne çekilmek istenen bir set olduğunu görmeli ve buna karşı da yeniden Kürt halkının bu haklarıyla dayanışan pratiğimizi sergilemeye devam etmeliyiz.”