HABER MERKEZİ - Tarım ve Orman Bakanlığı'na göre orman varlığı her geçen yıl artıyor. Ancak maden, yapılaşma, "güvenlik" ve yangınlar nedeniyle orman sahası olarak gösterilen alanlarda ağaçlar azalıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 1972’de 20,2 milyon hektar olan orman varlığı, 2023’te 23,3 milyon hektara çıktı. Ancak orman varlığı artsa da ormanlık alanlar azalıyor. Orman sahası olarak görülen birçok alanda tek bir ağaç bulunmuyor. Maden arama çalışmaları, turizm bölgesi adı altında yaşanan yapılaşma, "güvenlik" gerekçesiyle ağaçların kesilmesi ve yaşanan yangınlar, ormanlık alanların yok olmasının başlıca nedenlerinden.
En son AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla 9 ilde toplam 1 milyon 17 bin metrekare alan daha orman sahası dışına çıkarıldı. Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) verilerine göre; 1956 yılından 2023 yılına kadar 911 bin hektar orman alanı madencilik, enerji, turizm ve imar gibi uygulamalara tahsis edildi. Ancak bu bölgelerden birçoğu halen bakanlığa göre orman sahası olarak kabul ediliyor.
ORMAN YANGINLARI
Ormanlık alanların yok edilmesine dair konuşan Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, geçmişten günümüze yaşanan yangınlar nedeniyle birçok alanın yandığını ifade etti. Özkara, "87 yıldır orman yangın istatistikleri tutuluyor. 1937-2023 yılları arasında ortalama yılda bin 408 adet orman yangını çıkmış ve bu sürede yılda ortalama 21 bin 607 hektar alan yanmıştır. Bu tablo maalesef son 10 yılda daha kötüye gitmiş ve yılda ortalama 2 bin 568 yangın çıktı. Yıllık yanan alan ortalamasını da 23 bin 326 hektar oldu" dedi.
Özkara, ormanlık alanların kanundaki “ıslah edilemez ve geri kazandırılamaz” gerekçesiyle imara, madene veya enerji alanlarına açıldığına dikkati çekti. Özkara, söz konusu yöntemle 1973’ten günümüze 650 bin hektar ormanlık alanın kaybedildiğini ifade etti.
'FELAKET' UYARISI
Özkara, ormanlık alanların önemine işaret ederek, "Ormanlar, sel felaketlerini, heyelanı, toprak kaymasını engeller. Karbonu yutarak oksijen üretir. Ancak ormanlar o kadar tahrip edildi ki bu görevleri yerine getiremiyor. Tek bir ağacın olmadığı ama orman kabul edilen alanlar mevcut" diye kaydetti. Özkara, ormanlık alanların yok edilmesinin önünü açan yasal düzenlemelerin devam etmesi halinde olası doğa felaketlerinin devam edeceği uyarısında bulundu.
'318 MİLYON HEKTAR YOK OLDU'
Ormanların yok edilmesinin küresel ısınmayı hızlandırdığını söyleyen Polen Ekoloji Enstitüsü Eş Sözcüsü Onur Yılmaz ise, "1850’den bu yana sera gazı emisyonlarının 3’te 2’si fosil yakıtlara dayanan üretim faaliyetlerinden kaynaklanırken, 3’te 1’i arazi değişimi ve ormansızlaştırmadan kaynaklanmıştır" dedi.
Sermayedarların faaliyetlerinden kaynaklı ormanlık alanların yok edilmesinin tüm canlıları tehlikeye soktuğunu ifade eden Yılmaz, "World Forest Watch’a göre 2001-2021 arası dünyada 318 milyon hektar ormanlık alan yok oldu. Bunların ancak 3’te 1’i orman yangınları nedeniyle. Geri kalan ise ormansızlaştırma faaliyetlerinden ileri gelmektedir" diye kaydetti.
'VERİLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR'
Yılmaz, Orman Genel Müdürlüğü’nün orman varlığının arttığına dair iddialarına değinerek, "Veriler gerçeği yansıtmıyor. 20 yılda yıllık ortalama ağaçlandırma bir önceki 20 yıla kıyasla yüzde 55 azaldı. Bununla birlikte ormanların karbon tutma kapasitesi de 2017’den 2021’e odun üretiminde yaşanan patlamayla yarı yarıya azaldı. Bu odunculuğun ise Kurdistan’da devletin korucular eliyle yaptığına dair her geçen gün yeni kanıtlar ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.
Ormanlık alanların RES, maden ve oteller için parçalandığını belirten Yılmaz, "Ormancılık dışı kullanımlar için tahsis edilen toplam 810 bin hektarlık orman alanının yüzde 47’sini, yani 382 bin hektarını yalnızca son 10 yılda yapılan enerji ve madencilik sektörlerine tahsisler oluşturuyor" dedi.
Enflasyon verilerinde olduğu gibi ormanlara dair verilerin de çarptırıldığını söyleyen Yılmaz, yaşanan tahribatın büyük iklim felaketlerine, ağır kirlilik sorunlarına ve kuraklığa neden olduğunu dile getirdi. Yılmaz, "Daha bugünden tarımdaki dalgalanmaları, susuzluğu, yerleşim altyapılarının yıkıma uğramasını görüyoruz" diye belirtti.
KURDİSTAN'DAKİ KIYIMLA AMAÇLANANLAR
Yılmaz, ormansızlaştırmanın özellikle Kurdistan coğrafyasında yoğunlaşmasının ise farklı nedenleri olduğunu söyledi. Yılmaz, sermayedarların Kurdistan coğrafyasında daha kolay hareket edebilmesinin birinci neden olduğunu kaydetti. Yılmaz, bir diğer nedenin ise Kürtlerin özgürlük mücadelelerini yok etmeye dönük amaç olduğunu söyledi.
AKP iktidarının eliyle Kurdistan’da orman kıyımı yaşandığını ve Kürtlerin böylece göç ettirilmek istendiğine dikkati çeken Yılmaz, "Eğer yaşanacak bir coğrafya kalmazsa halkın göç edeceği ve asimile olacağı hesap ediliyor. Bu bakımdan Kurdistan’da ekoloji mücadelesi, ulusal özgürlük mücadelesinin en önemli unsurlarından biri olmak zorundadır" dedi.
Yılmaz, şunları söyledi: "Ormansızlaştırma, sömürge coğrafyalarda paramiliter devlet faaliyetidir. Kürdistan’da da korucular eliyle uygulanır. Pek çok yasadışı ticari ilişki de kurulur. Buradan elde edilen odunun Anadolu’nun hangi sanayi bölgelerinde kimin çıkarına hizmet ettiğinin izini sürünce hem işbirlikçilik ağları hem de işin başındaki devlet kurumları ortaya çıkar. Amaç kar etmektir, coğrafyayı cansızlaştırmak, savaşı doğaya yaymaktır” şeklinde konuştu.
'ORMANSIZLAŞTIRMA ETKİLİ BİR SİLAH'
Türkiye'nin Federe Kurdistan Bölgesi’nde de orman kıyımı yaptığını ifade eden Yılmaz, "Barzani yönetimi, faşist Türkiye ile işbirliğini ticaret bağımlılık ilişkisi olmanın çok ötesine taşıdı. Artık hakimiyetini korumak için Türk sermayesinin planları uygulamak çaresizliğine ulaştı. KDP, işgale ortak oldu. Türk devletinin işgal saldırılarıyla alanda tutunma ihtiyacı için ormansızlaştırma etkili bir silah. Orman alanlar aynı zamanda sulak alanlardır genel olarak. Ormanın kaybı buradaki köylerin de boşaltılması anlamına gelir. Coğrafyanın hem ağaçlardan hem insanlardan sıyrılarak çıplak bırakılması anlamına gelir" diye konuştu.
EKOLOJİ ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI
Ekoloji mücadelesinin sınır tanımadığını ve mücadelenin bir bütün olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: "Dolayısıyla nerede olursak olalım buradaki ormansızlaştırmayı kendi bağlamı içinde, yani savaş gerçeği içinde ele alarak mücadele konusu yapmamız gerekmektedir. Türkiye ve Kürdistan’daki ekoloji örgütlerinin savaş karşıtı güçlü bir ses çıkarmada yetersiz kaldığı barizdir. Devlet sopasının konu Kürdistan olunca çok sert iniyor olması bunun en büyük nedenidir. Kurdistan’daki ağacı savunamadığımız için örneğin Akbelen’deki ağaç bu kadar pervasız kesilebilmektedir. Mücadele içindekilerin göğüsleyeceği bedel çıtası orada belirlenmektedir. Tıpkı doğanın sınırsız olması gibi ekolojistlerin de mücadelesi sınırsız olmalıdır."
MA / Berivan Kutlu