İSTANBUL - Türkiye'nin savaş politikalarını değerlendiren aydınlar, Kürt sorununun savaşla çözülemeyeceğini ve barış için kesintisiz bir mücadele verilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye, Federe Kurdistan Bölgesi'nin Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine dönük saldırılarını Temmuz ayı başında genişletti. Türkiye, Duhok'un Amêdiyê ilçe kırsalındaki bölgeleri günlerdir yoğun bir şekilde bombalıyor. Saldırılar nedeniyle birçok köy boşaltılırken, bölgeye askeri sevkiyat da hız kesmeden devam ediyor. Aydınlar, Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren savaş politikalarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
EMİR:MEŞRU TALEPLER ŞİDDETLE BASTIRILIYOR
Sanatçı Erdoğan Emir, savaş politikalarının insanlığa herhangi bir katkısının olmadığını vurguladı. Savaşların egemenlerin istekleri ve çıkarları üzerinden geliştiğine dikkati çeken Emir, toplumun savaşa karşı durması için duygularını ve firiklerini birleştirmesi gerektiğini vurguladı. Emir, "Eğer bir toplum dünyada olup bitenleri doğru bir şekilde değerlendirebilecek bir birikim oluşturamıyorsa, bu kıyım ve zulmün nedenlerini anlamakta zorluk çeker. Bu bilinçten yoksunluk, ırkçılık ve milliyetçiliğin temelini doğuruyor. Bu evrensel doğadan kopmaya başladığımızda, dünyadaki bu rengarenk hayatı, sadece siyah ve beyaz arasında sıkıştıran ve her şeyi mubah gören bir anlayış ortaya çıkar” ifadelerini kullandı.
Kürt ve Türk halkının eşit koşullarda yaşaması gerektiğini vurgulayan Emir, "Ancak Kürt halkının en meşru talepleri dahi yok sayılarak, şiddet ve savaş politikalarıyla bastırılmaya çalışılıyor. Bu eşitsiz durum uzun vadede birlikte yaşamayı ve barış alanlarının yok olmasına neden oluyor. Bu da geleceği harap eden bir şey” diye kaydetti.
Tüm kesimlerin savaşa karşı durması gerektiğini vurgulayan Emir, "Türkiye'de savaş politikaları uzun yıllara dayanan bir süreçtir. Federe Kürdistan’a yönelik saldırılar da bu kapsamda ele alınabilir. Savaşın sınırın öte tarafına gitmesi, orada yaşayan topluma karşı yürütülmesi, demokratik taleplerin her birinin savaşla karşılık bulması, yok sayılması anlamına gelir ve bunu kabul etmek mümkün değil. Bu bir toplumu yok saymaktır" diye konuştu.
'KENDİ KÜRT'ÜNÜ YARATMAYI HEDEFLİYOR'
Türkiye’nin özellikle Federe Kurdistan Bölgesi'ne hedef almasının nedeninin "Kendi Kürt'ünü yaratma" olduğunu belirten Emir, "Eğer sizin kendi Kürt'ünüz, Türklük kimliği üzerinden kendini tarif edecek şekilde bütün farklılıklarını yok saymışsa, sadece bir aile üzerinden ve çıkar dengesi üzerinden varlığını sağlarsa, o zaman Kürt toplumunun geniş anlamda taleplerini yok sayıyorsunuz demektir. Bir halkın talepleri ve gerçekliği bir aileden ya da bir kişiden çok daha önemlidir. Yani siz bütün dağlarda ve tepelerde kalekollar kurarsanız, sürekli bir korku zemini yaratırsanız, kendi öz benlikleriyle ilgili bütün her şeyi bir problem olarak görürseniz, bu uzun vadede tepki doğuracaktır. Bu doğal ve haklı bir tepki olacaktır. Ama siz bu haklı tepkiyi sürekli bir savaş ve şiddet üzerinden ele alırsanız, koca bir halkı hak gaspına uğratmış olursunuz. Bunun da kabul edilebilecek bir yanı yok” ifadelerini kullandı.
Kimlik ve kültürlerin insan yaşamının önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Emir, "Eğer dünyadaki bütün toplumların yaşama hakkı varsa, Kürt halkının da kendi rengiyle, diliyle ve kültürüyle kendini yaşatmaya hakkı vardır. Bu ister devletli olsun, ister devletsiz olsun. Kürtler de bu dünyanın bir rengi olarak kendi bulundukları her yerde kendisini ifade etme hakkına sahiptir. Bu ülkenin iyi niyetli insanlarının, evrensel doğrulara yakın duran herkesin bir adım atması ve sorumluluklarını yerine getirmesi bu küçük zümrenin yarattığı egemen anlayışı ortadan kaldırır” diye belirtti.
SUAVİ: BARIŞ İÇİN UĞRAŞMAK ZAMANIDIR
Sanatçı Suavi, savaşa karşı barışı sağlamak için kesintisiz bir mücadelenin olması gerektiğini belirtti. Suavi, "Yaşanan bunca travmadan, yıkımdan, kandan, hayal kırıklığından bir ders çıkarımı yapmadan barış inşa edilebilir mi? Elbette hayır. Tam da bu nedenle yıkımın ve savaş tüccarlarının ekmeğine yağ sürmemek ve halkların mutluluğu için inadına barışı savunmak, barış için uğraşmak zamanıdır. Bugün barış da tek başına yetmez. Onu kesintisiz bir barışa dönüştürmek gerekmektedir. Bunun için kesintisiz bir mücadele gereklidir. Asgari ortak bir vicdanda buluşulmazsa, devlet vicdan muhasebesi yapmadan yaşıyorsa ve geçmişiyle yüzleşmiyorsa, savaş da şiddet de son bulmaz. Toplumsal adalet de sağlanamaz" diye konuştu.
GÜMÜŞ: KÜRT SORUNU SAVAŞLA ÇÖZÜLMEZ
Yazar Semih Gümüş, "devletin Kürt sorunuyla barışmama" halinin 100 yıllık bir sorun olduğunu söyledi. Gümüş, "Bu kadar uzun bir zaman içinde bir ülkenin kendi iç sorununu çözememiş ya da çözmüyor olması gerçekten tuhaf. Böyle bir çözümsüzlüğe kolay rastlanmaz. Örnekleri de pek yok. Bu uzun zaman içinde sorunun çözümü için köklü hiçbir adım atılmadığı ortada. Sorunu politik yollarla çözmek istemiyorsanız, savaşı dayatıyorsunuz demektir. Türkiye, bölgede emperyalist bir güç olmaya çalışıyor. Özellikle son 20 yıl içinde daha da köpüren bu strateji, sınırların ötesine taşmayı, adeta sömürgeci bir politik eksene bağlı zor kullanmayı gerektiriyor. Bu da yapılıyor” diye konuştu.
'SAVAŞLA ÇÖZÜLMEZ'
Kürt sorunun bir iç sorun olduğunu ve sınır ötesine yapılan savaşla çözülemeyeceğini söyleyen Gümüş, şunları söyledi: "Kendi iç sorununu çözmek istememek, emperyalist bir güç olma heveslerinin ötesinde, daha başka amaçların da bulunduğunu gösteriyor. Ülkenin bulunduğu bölgenin bütün dünya için ne denli stratejik olduğu düşünülürse, hangi amaçların güdüldüğü daha iyi anlaşılır. ABD’nin, öteki büyük bölgesel güçlerle birlikte kalbi Ortadoğu’da atıyor. Sorun yalnızca buranın bir petrol bölgesi oluşu değil. Kapitalizm art arda büyük sarsıntılarla gelen krizlerinden çıkış için büyümek ve tüketimi tırmandırmak zorundadır. Yani neoliberalizm zamanımızın en tehlikeli kışkırtıcısı. Büyümenin en önemli araçlarından biri de silah sanayini büyütmek. Ortadoğu'daki savaş durumu bu anlamda tekelci kapitalizm için yaşamsal öneme sahip. Türkiye de güçlü büyük bir ülke. Dolayısıyla pek çok bakımdan vazgeçilmez bir bölgesel güç. Batılı, NATO’cu müttefikleriyle birlikte düşünüp davrandığı da kuşkusuz. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümünün ipleri aynı zamanda Türkiye'nin dışındaki büyük güçlerin de elinde.”
“Bu ülkenin sol, sosyalist, devrimci güçleri her zaman barıştan yanadır” diyen Gümüş, Kürt sorununun demokratik çözümünün zor olmadığını vurguladı. Gümüş, “Savaş politikalarına karşı dik durmak gibi bir görevimiz var” dedi.
MA / Esra Solin Dal