ANKARA – Türkiye’nin toplumsal barışının sağlanması yolunun komşuları ile huzurdan geçtiğin belirterek, DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, “Bunun yolu Kuzey Doğu Suriye’deki özerk yönetim ve halklarının tümüyle diyaloğun geliştirilmesinden geçiyor” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, güncel gelişmelere dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Riha’nın Pirsus (Suruç) ilçesinde 20 Temmuz 2015 yılında DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu 33 kişinin katledildiği Suruç Katliamı’nın yıl dönümünü anarak konuşmasına başlayan Temelli, DAİŞ’in yapmış olduğu katliamlar aydınlatılmadan adaletin sağlanamayacağına dikkat çekti.
‘KATLİAMIN ARKASINDAKİ GÜÇLER AYDINLATILMIYOR’
Temelli, “Suruç Katliamı ve IŞİD’in bugüne yapmış olduğu katliamların arkası aydınlatılmadan bu çetenin işbirlikleri tam anlamıyla ortaya konulmadan gerçek anlamda bir adaletin var olması mümkün değil. Daha ötesi bugün yaşadığımız belki de birçok sorunun çözümü bu tür katliamların aydınlatılmasından geçiyoruz. Suruç’un Ankara Gar Katliamı’nın, Reyhanlı Katliamı’nın Sultan Ahmet’in, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırının failleri göstermelik yakalanmış olsa da arkasındaki güçler bir türlü yakalanmıyor” dedi.
ESAD İLE GÖRÜŞME
Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye meselesi çok konuşuluyor. Gündemde Esad ile görüşme gündeme getiriliyor. Kimse esas meseleye girmiyor. Esas mesele, çetelerdir, Suriye’de izlenen politikaların yanlışlığı ve bunun sonucunda IŞİD zihniyeti ve ona benzer çetelerin yarattığı büyük kaostur. Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden en temel unsur aslında dünyanın birçok yerinden oraya taşınan cihatçılardır. Bu cihatçıların yarattığı atmosfer savaşı süreklileştiren bir atmosferdir. Türkiye bundan kurtulmak istiyorsa; Suriye’de barışın ve demokratikleşmenin sağlanmasını istiyorsa ki Türkiye’nin toplumsal barışının yolu da aslında komşularındaki huzurdan geçiyor. Bunun yolu her şeyden önce Kuzey Doğu Suriye’deki özerk yönetimin ve orada Suriye halklarının tümünün Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabileceği çözümlerin ele alınması, bu anlamıyla diyaloğun geliştirilmesi ve Suriye’nin geleceğinin belirlenmesinden geçiyor. Bunun yolu barış siyasetidir.
IRAK İÇİN DE AYNI ŞEY SÖZ KONUSU
Tıpkı Suriye’de olduğu gibi Irak için de aynı şey söz konusudur. Irak’ta Saddam döneminden sonra Kuzey Federe Kürt Cumhuriyeti oluştu. Burada oluşan federe cumhuriyet; aslında hem Irak'ın toprak bütünlüğü hem de Irak'taki siyasetin gelişimi açısından önemliydi. Bugün dönüp bakıyoruz buradaki yapının da istikrarsızlaştırılması yine Türkiye’nin yanlış dış siyasetinden kaynaklanmaktadır.
50 YIL GEÇTİ KIBRIS’I TANIYAN BİR ÜLKE YOK
20 Temmuz aynı zamanda Kıbrıs’ın 50’nci yılı. 50 yıl önceki gerçekliğe saplanıp kalmış bir Türkiye siyaseti yine karşımızda. Bir tören aklıyla meselelere yaklaşmaya devam ediyorlar. Oysa Kıbrıs meselesi 50 yılda çözülebilirdi. Bu 50 yılın 22 yılı AKP döneminde geçti. Bugün Kıbrıs’taki vatandaşlarımızın pasaportu yok, Kıbrıs’ı tanıyan bir ülke bile yok. Neden? Çünkü yanlış bir siyaset... AKP de bir çözüm üretemedi. Hala ayın çözümsüzlüğü hamaset ile örtbas etmeye devam ediyorlar. Bu siyaset değildir. Böyle bir siyaset dış politika olmaz.
MECLİS PAKET SERVİSİNE DÖNÜŞTÜ
Dış politikanız bu eksende devam ediyorsa; içerde de huzur, barış olmaz ve krizlerden kurtulamazsınız. Bugün Türkiye’de çok ciddi anlamda ekonomik ve siyasi kriz var. Bu kadar ekonomi ve siyasi kriz varken; Meclis adeta bir paket servise dönüşmüş durumda. Habire yargı paketi… Yok, tasarruf paketi, yok vergi paketi, yok hayvan hakların koruma paketi… Hiçbir sorununu çözmüyor. Bakın bu hafta tasarruf paketi denilen kanun teklifini görüşüyoruz. Bugün büyük olasılıkla tamamlanacak. Bu tasarruf paketinin içinde tasarrufa dair asla bir şey yok. Bütün o tasarruf söylencesi yüz milyar lira gibi bir rakamı hedefliyordu. Şu ana kadar ne gerçekleşti? Hedeflenen rakamlar tahmini olarak gerçekleşmesi ne yönde bilmediğimiz gibi bu paketin içinde baktığınızda bırakın tasarrufu aslında daha büyük bütçe açıklarına neden olabilecek kalemler bile söz konusu.
SERMAYE VERGİLENDİRİLMİYOR
Diğer taraftan plan bütçe komisyonu bugün vergiye dair bir paketi görüşecek. O vergi paketinin içine baktığınızda da aynı meseleyi orada da görüyorsunuz. Nasıl tasarruf paketinde hedef 100 milyar vergi paketinde de hedef 120 milyar gibi bir rakam. Bu ikisini toplarsanız bütçe açığının kapatılmasına hiçbir katkı sağlamayacak. Çünkü tahmini bütçe açığı 2,6 trilyon. Diğer taraftan bütün bu tasarruf rakamı 220 milyar. Oysa bu bütçeye baktığınızda; vergi harcaması 2,2 trilyon. Yani bunun 10 biri. Yani siz vergiyi almanız gereken yerden vergiyi almıyorsunuz, tam tersine onların vergi vermekten vazgeçiyorsunuz. Üstüne üstlük Cengiz Holding, Limak, Kolin gibi yapılara inanılmaz muafiyetle ciddi bir vergi alacağından vazgeçiyorsunuz.
SERMAYENİN İKTİDARI SERMAYEDEN VERGİ ALMIYOR
Öte yandan vergi paketi diye kamuoyunu meşgul eden bir paket getiriyorsunuz o paket baktığımızda Türkiye’deki vergi adaletsizliğini ortadan kaldıracak hiçbir özelliği söz konusu değil. Söz konusu olması da mümkün değil çünkü bu iktidar her zaman söylediğimiz gibi sermayenin iktidarıdır. Sermayenin iktidarı; sermayeyi vergilendirmiyor, aksine her vergi uygulamasıyla sermayenin yükünü azaltıyor.
EMEKÇİLERİN ÜZERİNDEKİ VERGİ YÜZDE 45 İKEN…
Türkiye’nin emekçileri çalışanları ücreti ile geçinenlerin vergi yükü katma değer yani dolaylı vergi ve istihdam vergisini eklediğimizde yüzde 45 oranındadır. Bu katlanılamaz bir yüktür. Kurumlar üzerindeki vergi yükü kaçtır biliyor musunuz? Sadece yüzde 10’dur. Bir tarafta emekçilerin üzerinde yüzde 45’lik vergi yükü var öte yandan kurumlar üzerindeki efektif vergi yükü yüzde 10.
Mesele sadece vergi değil. Ekonomideki diğer gelişmelere baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz. Bu paketin içerisinde en düşük emekli maaşlarına 2 bin 500 lira gibi, zaten emeklilere yüzde 25 zam yapılmıştı, onlara da bu rakamın uygulandığını görüyoruz. 2 bin 500 lira zam yapılacak. Türkiye’de toplam emeklilerin almış olduğu maaşların Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı yüzde 4,1. AB ortalaması yüzde 9,7. Bu bizim ne kadar büyük bir yoksullukla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Küresel servet endeksi diye bir endeks var. Endekste Türkiye ilk 5’e giriyor. Peki, bu servet artışı nasıl dağılmış. Türkiye’deki servetin nüfusun en üst tabakası yani kaymak tabakadaki kesim bu servetin yüzde 31’ini alıyor. Türkiye’de dolar milyarderleri var. Avrupa’da birçok ülkede olmayacak sayıda. Türkiye dolar milyarderleri konusunda birinci. Ama Türkiye’nin ilk 5’e girdiği başka endekslerde var. Bunlardan birisi Küresel Sefalet Endeksi. Yani işsizlik ve enflasyon toplamından oluşan bir endeks bu. Bu konuda da Türkiye ilk 5’te. Yani Türkiye’de işsizlik enflasyon, geçim sıkıntısı, düşük ücret var.
KÖLELİK ENDEKSİ…
Bir başka endekste daha Türkiye ilk 5’te. O da küresel kölelik endeksi. Yani bu ülkede çalışan Halkın büyük bir kesimi kölelik düzeyinde yaşıyor olması. Türkiye’de bir buçuk milyon emekçi kölelik koşullarında çalışıyor. Her türlü baskı altında, her türlü haktan yoksun bir şekilde çalışıyorlar. Bugün emeklilerin ücreti 12 bin 500 lira dedik. Açlık sınırı 20 bin lira. 20 bin lira açlık sınırı olduğu bir yerde 12 bin 500 lirayla bırakın geçinmeyi açlıklarını bile gideremeyecek bir gelirden yoksunlar.
YARGI PAKETİN DE NE VAR?
9’uncu yargı paketine dönüp baktığımızda yargı alanında beklenen hiçbir soruna çözüm getirmediğini görmemiz mümkün. Hak ve özgürlükler konusunda bir gelişme yok. Yargı bağımsızlığı konusunda bir gelişme yok. Savunma hakkını kullanımı konusunda bir gelişme yok. Adalete erişim konusunda yok, ceza ve adalet sistemini geliştirmesi konusunda bir iyileştirme yok. Peki, ne var? Baktığınızda kadınların soyadıyla ilgili bir takıntının yargı paketinin başköşesine oturtulduğunu görüyoruz. Kadınlar tek başlarına kendi soyadlarını kullanmasınlar, illaki kocalarının da soyadlarını kullansınlar gibi.
HAYVAN HAKKINA MÜDAHALE
Bir başka önemli paket hayvan hakları. Dün akşam komisyonda sabaha kadar süren tartışmalardan da ortaya konuldu ki aslında hayvan haklarını savunan bir şey yok karşımızda. Yaşam hakkımıza müdahale eden anlayış hayvanların yaşam hakkına da müdahale ediyor. Sokak köpekleriymiş. Onlar neden sokak köpeği oldu biliyor musunuz? Onların yaşam alanlarına gidip sokak yaptığınız için. Kentlere sadece kentlerin rantı yaklaşımıyla yaklaştığınız için.
EKMEK VE ADALET BULUŞMASI
Son olarak bildiğiniz gibi cum günü yarın saat 18.00’de Mardin’de bir tarım mitingimiz var. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da katılacak. Ekmek ve adalet buluşmalarının ilk mitingi olacak. Sonrasında Ağrı, Batman, İzmir, Manisa, Iğdır ve daha birçok yerde bu buluşmalara devam edeceğiz. Emekçilerle, çiftçilerle köylülerle yani bu iktidardan mağdur olan herkesle bir araya gelip, mücadeleyi toplumsallaştırarak büyütmeye devam edeceğiz.”