AMED - Her hafta düzenledikleri okuma atölyelerinde Kürtçe romanlardaki kadın karakterleri analiz ettiklerini belirten KASED Başkanı Saliha Ayata, “Şu ana kadar 27 roman okuyup, tahlil ettik. Tahlilleri de kayıt altına aldık” dedi.
Anadilde kültür ve sanatın gelişimi için 2019 yılında bir grup kadın sanatçı tarafından Amed’de kurulan Kadın Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği (KASED), çalışmaları kapsamında çeşitli atölyeler ve kurslar düzenliyor. Özelde kadınlarla çalışma yürüten KASED, kimi zaman erkekleri de çalışmalara dahil ediyor. Dernek bu kapsamda ise yaklaşık 4 yıldır erkek ve kadınlarla Kürtçe roman okuma etkinliği gerçekleştiriyor. Kürtçeyi iyi konuşan ve anlayan herkesin katılabildiği atölye, her hafta Pazar günü düzenleniyor.
KASED Başkanı Saliha Ayata ile derneğin çalışmaları ve atölyeleri konuştuk.
EDEBİYATTA KADIN
Müzik, fotoğraf ve edebiyat gibi her alandan kadınlara ulaşıp birlikte çalışma yürütmek istediklerini söyleyen Ayata, atölye çalışmasını da bu kapsamda başlattıklarını söyledi. Atölyelerde romanların tarihi üzerinde durduklarını belirten Ayata, okudukları romanları kadın bakış açısıyla analiz ettiklerini dile getirdi. Ayata, “Oradaki kadın karakter nasıl ele alınmış, o karakter gerçekten karakter mi, tip mi? Kürt ve dünya edebiyatında kadına nasıl bakılıyor? Kadın devrimci mi yoksa evde mi? Ya da bir aile içinde fesat olarak mı ele alınıyor. Çünkü kadınlar romanlarda çoğunlukla toplum içerisinde fesat, yoldan çıkaran ya da bir ağanın 3’üncü, 4’üncü eşi olarak görülüyor. Romandaki kadın tiplemesi bu şekilde ele alınıyor. Ancak edebiyatta fazla kadın karakterler göremiyoruz. Bunları kadın gözüyle eleştiriyoruz. Edebiyatta kadın nasıl esir ediliyor, nasıl küçük görülüyor? Bunları eleştirerek, romanları analiz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Şu ana kadar toplam 27 roman okuyup, tahlil ettiklerini dile getiren Ayata, bu tahlilleri kayıt altına aldıklarını aktardı.
KADINLAR KADINLARI ANALİZ EDİYOR
Edebiyatın kapılarının tüm dünyada kadınlara kapatıldığına dikkati çeken Ayata, “1800’lerin sonuna hatta 1900’lerin başlarına kadar da o kapı kapatılmış ama kadınlar durmamış ve bir şekilde o kapıları kırmıştır. Özellikle son yüzyılda kadınların ürettiği çok fazla ürün görüyoruz. Ama istesen de istemesen de romanlarda erkek kodları çok güçlü görülüyor. Bir erkeğin gözüyle kadın karakter oluşturuluyor ve bu karakter erkeğin kendine göre idealize ettiği bir karakter oluyor. Özellikle de romanlarda bu mesele var. Erkeklerin yazdığı romanlarda kadınların ne durumda olduğunu, nasıl bir karakterle yazıldığını görülmesini istiyoruz. Kürt romanlarının yüzde 80’ninde, kadının sadece evde olması, birilerinin elinin altında olması ya da 2’nci, 3’üncü kadın olması çok mu tesadüf? Çok az üründe kadınlar devrimci, güç sahibi, ayakları üzerinde durabiliyor. Biz bu meseleleri kadın gözüyle değerlendiriyoruz” diye belirtti.
ERKEKLERLE ORTAK ÇALIŞMA
KASED olarak tüm çalışmalarını kadınlarla yürüttüklerini, eğitmenlerin de, öğrencilerin de kadın olduğunu belirten Ayata, bu çalışmayı erkeklerle yürütme nedenini şöyle açıkladı: “Burada erkeklerin ve kadınların fikirlerini bir araya getirmek ve değerlendirmek istiyoruz. Erkekler, bu karakterleri nasıl görüyor? Birbirinin önünü açma ve anlama noktasında atölyeyi karma yapmayı gerekli gördük. İstesen de istemesen de dünya edebiyatı erkeklerin elinde. O yüzden bu durumu erkek olmadan değerlendiremezsiniz.”
‘KÜLTÜR MESELESİ HERKESİN MESELESİ’
Kürtlerin 21. yüzyılda asimilasyon politikalarına karşı direndiğini hatırlatan Ayata, şöyle devam etti: “Bir toplumdan kültürünü, dilini ve sanatını alırsan, o toplumda bir şey kalmaz. Çünkü kıyafetleri, dilleri, kültürleri, şarkıları, hikayeleri yasaklı. Her ne kadar meşru bir hak da olsa sistem tarafından meşru görülmüyor. Hala Kürt bir sanatçı gönül rahatlığıyla sanatını icra edemiyor, kültürünü savunamıyor. Dil hala ölümle karşı karşıya. Hala eğitim dili yok. Kürtler başka bir dille, tarihle, kültürle, sanatla, felsefeyle, sosyolojiyle büyüyor. O yüzden Kürt dil, kültür, sanat meselesi kritik ve önemli bir mesele. Evet, biz varız, var olduk, var olacağız, direniyoruz ama bu mesele yani kültür savunması herkesin meselesi olmalı. Mesele ‘dili nasıl büyütebiliriz?’ olmalıdır. Dili büyüten, güçlendiren şey ise üretim ve yaratıcılıktır. Sinema, tiyatro, edebiyat, müzik alanında yaratıcı olursan, güçlenirsen var olabilirsin. Dilimiz için üretim lazım. Eğer üretim olmazsa o dil bir yere kadar var olur. Bundan dolayı anadilde eğitim olmalı, o zaman kültür, sanat, edebiyat, tarih ve felsefe daha derin tartışılır. O yüzden mücadelemiz buna yönelik olmalıdır.”
MA / Rukiye Adıgüzel