HABER MERKEZİ - Yangın felaketinde 10 kişinin hayatını kaybettiği Kelekê Mahallesi’nin sakinleri, geç gelen askerlerin köylülere hakaret ettiğini ve helikopterin ateş söndükten sonra bölgeye sevk edildiğini aktardı.
Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçesi ve Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ilçeleri arasında çıkan yangında toplamda 55 bin hektar alan etkilendi. Yangında 15 yurttaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı. Yüzlerce hayvanın öldüğü yangında, 22 bin hektar tarım arazisi küle döndü. Görgü tanıkları, yangının elektrik tellerinden çıkan kıvılcımlarla başladığını belirtirken, rüzgarın etkisiyle yangının hızlıca yayıldığını aktardı.
Yangın haberinin duyulması üzerine çevre il ve ilçelerden onlarca kişi kırsal mahallelere ulaşmaya çalışırken, askerlerin girişleri kapatarak kimsenin geçişine izin vermediği belirtildi. Yangından saatler sonra mahallelere gelen Jandarma Özel Harekat’ın ise yurttaşlara hakaret ettiği aktarıldı. Yangının yaşandığı akşam yardım için Şemrex’in Kelekê Mahallesi’ne gelen Mehmet Salih Ablak (30), tanıklığını anlattı.
KÖYLÜLER YANGIN ORTASINDA KALDI
Yangın haberinin gelmesi üzerine Kelekê Mahallesine gittiklerini kaydeden Ablak, “Saat akşam 10 (22.00) civarıydı, köye vardığımızda cehennem gibiydi. Köylülerden başka kimse yoktu. Oradan Tobinî köyüne doğru yola çıktık. Çünkü orada yangına müdahale edenler yangının ortasında kalmıştı. Oradaki cenaze ve yaralılar halk tarafından yangın alanından çıkarıldı. Taksilerle Çınar Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Yangın başladıktan bir-bir buçuk saat hiç kimse gelmedi. Ne devletin herhangi bir kurumu ne de itfaiye” dedi.
‘JANDARMA YURTTAŞLARA KÜFÜR ETTİ’
Yangın devam ederken bir süre sonra 2 dolmuş Jandarma Özel Harekat’ın ağır silahlarıyla geldiğini kaydeden Ablak, “Köye geldiklerinde halk onlara, ‘neredesiniz? Bu saatte kadar neredeydiniz ve neden silahlarla geldiniz? Hani ambulansınız ve itfaiyeniz?’ diye tepki gösterdi. Bunun üzerine askerler bir genci darp etti. Kadın ve çocukların da bulunduğu kalabalıkta herkes sinkaflı küfürler etti. Köylüleri köy meydanında toplamaktan başka bir şey yapmadılar. Hem geç geldiler hem de cinsiyetçi küfürler etti. Zaten bir süre sonra köyden ayrıldılar” ifadelerini kullandı.
Yangında hayatını kaybedenlerin cenazelerini defnettikleri sırada mezarlığa gelen rütbeli bir askere yaşananları anlattığını belirten Ablak, “Siz askerlerin yaptıklarına ilişkin soruşturma yapacak başlatacak mısınız?’ diye sordum. Bunu sorduğum için diğer askerler beni oradan uzaklaştırdı. Komutan ise araçların plakalarını alıp almadığımı sordu. O yangın sürecinde plakaları nasıl alabilirdim. Ama devletin kayıtlarında o saatte köye kimin geldiği bellidir. Bu konunun soruşturulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Kelekê köyünde yangında en fazla can kaybı olan Demir ailesinden Abdulrazak Demir’in tedavisi Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde devam ediyor. Hastane önünde kardeşinin tedavisi için bekleyen Davut Demir de tanıklığını paylaştı.
Yangında bir kardeşini kuzenlerini kaybettiğini söyleyen Demir, tedavi gören kardeşinin durumunun da iyiye gittiğini belirtti. Yangın öncesi şiddetli bir rüzgar olduğunu dile getiren Demir, “Çocuklar evin damında uyuyordu biz de fırtınadan kaynaklı onları uyandırıp, aşağı indirelim dedik. Sonradan birde baktık gökyüzünde bir aydınlanma meydan geldi. Aydınlığı gören köy halkı ateş olduğunu söyledi. Ateş olduğunu anladığımız an hepimiz araba ve traktörlerle binerek, ateşi söndürmeye gittik ” dedi.
‘HERKES ATEŞİN İÇİNDE KALDI’
Yangın yerine yaklaştıklarında traktörle yangını yayılmasını önlemek için yangının etrafını kazmaya çalıştıklarını söyleyen Demir, “Amcamın oğlu ve eşine ateşe yaklaşmamalarını söyledim. Ama onlar ateşin yayılmasını engellemeye çalıştılar. O sırada bir şimşek çaktı ve şimşeğin çakmasıyla ateş yayıldı. Aynı hortumdan suyu açar gibi. Ateş bir dakika içerisinde kilometrelerce yayıldı. O sırada kardeşim, amcamın çocukları, çoban ve hayvanları da ateşin içinde kaldılar. Çoban o sırada yardım çığlıkları attı ve köylüler de ona yardıma gittiler. Bu sırada ateş yardıma gidenlere de sıçradı. Köylüler kaçmaya çalıştılar ama kıvılcım onları sarmıştı. Bende son dakika kendimi kurtardım kaçtım. Hemen kendimi traktöre atıp olay yerinden uzaklaşayım dedim. Ama baktım ateş kıvılcımları bana doğru geliyor hemen kendimi traktörün altına attım. Ateş kıvılcımları traktörün üstünden geçti” diyerek yaşadığı anları anlattı.
CENAZELERİN TANINMASI ZORLAŞTI
Yangın hafifledikten sonra ateşin olduğu alana araçlarla, traktörlerle gittiklerini belirten Demir, “Bizden önce giden bir araç amcamın oğlunu ve eşini kıyafetleri her şeyi yanmış halde görünce hemen arabasına koyup hastaneye götürdü. Bizde gittik yanan buğday tarlalarının içinde traktör ışıklarıyla kayıpları aramaya başladık. Olay sırasında şehit düşenlerin ellerinde tutukları telefon ışıkları ve el fenerleri ışıklarının yanması sonucu cenazelerine ulaşabildik. Çoban ve hayvanların bulunduğu alana geldiğimizde ise 4- 5 tane cenazeyi görüp hemen arabalar atıp kaldırdık. Sonrasından sondaj direğinin yanına gittik, baktık direğin yanında bir tane cenaze var. Demek ki o sırada direğe çıkıp ateş kıvılcımlarından kurtulmaya çalışıyor ki kurtulamıyor orada şehit düşüyor. Bedeni yandığından tanınmıyordu. Sonradan da annesi geldi dedi, ‘Benim oğlumdur, ben oğlumu tanıyorum.’ Onu da o şekilde kaldırdık” dedi.
‘SADECE DEM PARTİ YANIMIZDAYDI’
Hastanelere gidip kayıpları teşhis ettikçe arazilere tekrar gidip cenazeleri aradıklarını söyleyen Demir, “Bu sırada devlet hiç ortalıkta bile görünmüyordu. Sadece Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri ve belediye eşbaşkanları vardı yanımızda, bizimle ilgilendi. Barınma, yeme, içme, itfaiye olsun her konuda bize sadece DEM Parti sahip çıktı. Devlet, helikopteri bile ateşler bittikten saatler geçti daha sonra gönderdi. Erken gelip müdahale etseydiler belki de bu kadar can kaybı olmayacaktı” ifadelerini kullandı.