İSTANBUL - Evrensel gazetesi yazarı Yücel Özdemir, göçmen karşıtlığı, pandemi döneminde oluşan güvensizlik ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan ekonomik sorunların Avrupa'da aşırı sağın yükseliş nedenlerinden olduğunu söyledi.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaklaşık 350 milyon seçmen geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 720 üyesini belirlemek için sandık başına gitti. Yapılan seçimlerde merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) başını çektiği sağ gruplar toplamda 398 sandalye kazandı. Aşırı sağın yükselişe geçtiği seçimlerde, Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) seçimde yüzde 31,37'lik oy toplayarak, açık ara farkla iktidar partisi olurken, Almanya'da ise aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) ise geçen döneme göre oylarını 4,9 puan artırarak yüzde 15,9'la ikinci parti oldu. Öte yandan İtalya’da da iktidarda olan aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri Partisi de oylarını artırdı.
Evrensel gazetesi Avrupa Temsilcisi gazeteci Yücel Özdemir, Avrupa'da yapılan parlamento seçimlerini ve ortaya çıkan tabloyu değerlendirdi.
AVRUPA’DA SAĞ OYLARINI YÜKSELTTİ
Özdemir, Avrupa'da aşırı sağın oylarının yükselişinin sadece Avrupa ülkeleri için değil, dünya siyaseti açısından belirleyici sonuçlar doğuracağını söyledi.
Avrupa’da geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde aşırı sağın rekor oylarla birinci parti konumuna gelmesinin Avrupa’da büyük sarsıntılara yol açtığını belirten Özdemir, ortaya çıkan tabloyla beraber kimi Avrupa ülkelerinde eski sosyal demokrat partilerin önemli oranda güç kaybına uğradığını vurguladı.
Özdemir, “Seçimlerde Almanya'da aşırı sağcı AfD oylarını artırırken, Fransa'da da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi ilk sırayı elde etti. Bunun yanı sıra daha radikal bir parti olan ECR oylarını yükseltti. ECR’nin başında aşırı sağcı olan Viktor Mihály Orbán var. Diğer taraftan onlarında sağında daha ırkçı, göçmen, kimlik ve demokrasi düşmanı gruplar var. Bu iki sağcı parti, toplam 140’a yakın sandalye kazandı” diye belirtti.
SAĞIN YÜKSELİŞİNİN NEDENLERİ?
Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin dört ana nedene bağlı olduğunu kaydeden Özdemir, nedenleri şöyle sıraladı: “Birinci neden, sığınmacı ve göçmen karşıtlığı İslamcı teröristlerin Avrupa ülkelerine yapmış olduğu terör saldırıları Avrupa halkları üzerinde İslam düşmanlığını güçlendirdi. İkincisi neden ise pandemi döneminde oluşan güvensizliktir. Çünkü aşırı sağcı partiler, halka ‘korona yalandır, sizleri kandırmak ve otoriter bir devlet kurmak için böyle adımlar atılıyor’ dedi. Bazı yerlerde bunu bilhassa yaparak, korku içerisinde olan insanların bir kısmı aşırı sağcı partilere oy verdi. Üçüncü durak ise Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte ekonomik sorunlar artmaya başladı. Enerji fiyatları yükseldi, bir savaş ve militarizm söylemi oluştu. Şu anda Avrupa'da Hristiyan demokratlardan, sosyal demokratlara kadar herkes ‘Ukrayna savaşına angaje olalım, daha fazla askeri harcamalar artıralım’ derken, aşırı sağcı partiler; ‘biz neden Ukrayna'ya silah gönderiyoruz ve neden Rusya'yla ilişkileri bozuyoruz’ diyerek propaganda yaptılar. Dördüncü neden ise AB’nin ekonomik siyasi dayatmalarının yanı sıra mülteciler konusunda ortak prosedür belirlenmesi, ekonomideki ortak kriterlerdir diye düşünüyorum.”
GENEL SİYASETE YANSIMALARI
AP’de aşırı sağın yükselmesinin dünyadaki genel siyaseti etkileyeceğini vurgulayan Özdemir, mevcut tabloyla beraber AB’nin geçmişe nazaran daha muhafazakar ve daha gerici bir karakter kazanacağına dikkat çekti. Bu nedenle demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir Avrupa’yla karşı karşıya olunduğunun altını çizen Özdemir, “ İkinci önemli nokta ise Avrupa birliğinin entegrasyon süreci yavaşlayacak. Avrupa Birliği devletleri arasında işbirliği önümüzdeki süreçte azalacak ve Avrupa birleşik devletlerine dönüşme eğilimleri zayıflayacak. Çünkü her devletin kendi çıkarlarını koruduğu, kendi çıkarlarını öncelediği yerde AB’nin ortak bir güç olması söz konusu olmaz. Gericileşme olduğu takdirde ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak, daha agresif bir siyaset, daha yayılmacı ve militarist bir siyasete yol açacak” ifadelerini kullandı.
'GÖÇMENLER HEDEFTE'
Aşırı sağcıların iktidara geldiği bir ortamda göçmen ve mültecilerin de hedefte olacağını dile getiren Özdemir, “Göçmen ve mülteci düşmanları Kürt, Suriyeli, Türk, Afganistanlı, İranlı ayrımı yapmıyorlar. O açıdan herkesi etkileyen bir durum bu. Bu anlamda Avrupa'da aşırı sağın yükselmesi herkeste bir güvensizlik ve tedirginlik yarattı. Çünkü faşizmin yükseldiği koşullarda kedisinden olamayan herkese düşman bir tabloyla karşı karşıyayız. Bütün göçmenler hedefte. Sadece göçmenler de değil, kendi uluslarından olup, kendileri gibi düşünmeyen anti faşistler, demokrat ilericilerde bu faşist hareketlerin hedefinde” diye belirtti.
AŞIRI SAĞA KARŞI ANTİ-FAŞİST CEPHE
Önümüzdeki süreçte Avrupa'da aşırı sağcı eğilimlere karşı bir polarizasyon olabileceğine işaret eden Özdemir, “Almanya’da bu hareketlere karşı Ocak ayında 4 milyon insanın katıldığı gösteriler oldu. Kürtler, Alevilerde, Sünniler kendi çaplarında faşizme karşı eyleme katıldılar ve önümüzdeki süreçte siyasette bir polarizasyon ve gerilim olacağını düşünüyorum. Faşistlerle, anti-faşistler arasında bir polarizasyon olacak ve polarizasyon içerisinde bütün göçmenler, anti faşist cephenin içinde yer alacaklar. Kürtler de zaten bulundukları ilerde daha çok sol ilerici partilerle ilişki içerisindeler. Çünkü Kürt sorunu konusunda sol demokrat partiler, Kürtler, doğal olarak bu anti-faşist cephe içerisinde yer alacaklar” diye konuştu.
'DÜNYA BİR DÖNEMEÇTEN GEÇİYOR'
“Dünya yeni bir dönemeçten geçiyor” diyerek dünyanın, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan yeni paylaşım savaşlarına gebe olduğuna dikkat çeken Özdemir, emperyalist devletlerin buna göre bir hazırlık içerisinde olduğunu kaydetti. Özdemir, “ Savaşlar arttıkça, ekonomik sorunlar büyüdükçe aşırı sağ güçlenecek. Buna karşı ilerici devrimci hareketler de sahaya çıkıp geniş kitlelere dertlerini anlatamadıkları takdirde aşırı sağ bu denli güçlü olmaya devam edecek. Avrupa'da aşırı sağın bu kadar güç toplaması solun zayıf olmasından kaynaklanıyor. Eğer sol halka güven veren politikalar etrafında birleşirlerse; bugün aşırı sağa destek veren geniş emekçi kesimleri yarın emekçi partilere devrimci partilere oy verebilirler. Çünkü şu an aşırı sağa oy verenler ideolojik bir destek değil, daha çok pragmatist ve konjektöre bir destek olduğunu söylemek mümkün. Bu solun lehine çevirmek için herkesin kendi cephesinden bir şeyler yapması gerekiyor” dedi.
'KAPİTALİST SİSTEM KRİZ YAŞIYOR'
Dünyada bir sistem krizinin yaşandığını ve bu nedenle ezilen yoksul kesimin alım gücünün her geçen gün biraz daha düştüğünü vurgulayan Özdemir, gelinen aşamada kapitalist modernitenin halklara vereceği hiçbir şeyi olmadığını söyleyerek sözlerini şöyle bitirdi: “Avrupa’da aşırı sağın yükselişinde kapitalizmin yaşadığı krizin etkisi var. Buradaki aşırı sağ partiler, yoksullaşmanın göçmen ve mültecilerden kaynaklandığı demagojisi üzerinden çözüm adreslerini kuruyorlar. Oysa ki orada göçmenler olmasa bile kapitalizm sınıflar arası çelişkileri devam edecek. Göçmenler, mülteciler ya da farklı kimlikler bir neden değildir. Bugün kapitalizm yurt dışında mülteci göçmen emeği olmadan dönmeyecek bir çarka sahip. Kapitalizm geldiği çağda artık tek uluslu devlet kalmadı. Fransa, Almanya’nın yüzde 25'i mültecilerden oluşuyor. Ama bu ırkçılar bu gerçeği görmeden biyolojik bir bağ üzerinden, kimlik ve aidiyet üzerinden işçi sınıfını ve emekçi kesimi kendine ipotek ediyor. Dediğim gibi bu tamamen kapitalizmin bir krizi.”
MA / Esra Solin Dal