İSTANBUL - Belediyelere kayyım atanmasının anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirten avukat Güçlü Sevimli, "Kayyım siyaseti politik bir haydutluktur” dedi.
AKP, 15 Temmuz 2016 tarihindeki askeri kalkışma sonrası Kurdistan'da belediyelere kayyım atamaya başladı. En son Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 31 Mart'ta kazandığı Colemêrg Belediyesi'ne 3'üncü kez kayyım atandı. Kayyıma, Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış hakkında 10 yıldır devam eden ve gözaltına alındıktan hemen sonra jet hızıyla karara bağlanan dava gerekçe gösterildi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Güçlü Sevimli, kayyım kararlarını hukuki açıdan değerlendirdi.
‘ANAYASAL TEMELİ YOK’
15 Temmuz sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile hukuk sisteminin şekillendirildiğini ifade eden Sevimli, kayyım atamasının yasal çerçevesinin Anayasa’nın 127’nci maddesine dayandırıldığını söyledi. Sevimi, "Bu maddede, görevleriyle ilgili suç sebepleriyle alakalı soruşturma ve kovuşturması olan belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınabileceği belirtilmiş. Bu maddede göreviyle ilgili suçlardan bahsediyor. Bir belediye başkanının göreviyle ilgili suçları açıktır. Örneğin; ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet, irtikap, zimmet gibi fiili suçlar. Kayyım atanan belediye başkanlarının durumuna baktığımızda isnat edilen hiçbir suç görev suçu değildir. Bu sebeple kayyım uygulamasının aslında anayasal bir temeli de yok” ifadelerini kullandı.
Av. Güçlü Sevimli
‘BELEDİYELER KANUNU’NDA DA TEMELİ YOK’
Belediye Kanunu’nda ilgili maddelerin 45, 46, 47’nci maddeler olduğunu aktaran Sevimli, 45’inci maddede "örgütlere yardım" ile ilgili haklarında soruşturma veya kovuşturma olanların belediye başkanlarının yerine İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanacağının ifade edildiğini söyledi. Sevimli, 46 ve 47’nci maddelerinde kayyımın “geçici” ve görevden alınan belediye başkanının yerine belediye meclisi tarafından başkan seçilmesi gerektiğinin vurgulandığını dile getirdi. Sevimli, “Şu anki pratikte ise bu yapılmıyor. İçişleri Bakanı tarafından belediye başkanı görevden alınıyor ve yerine vali, kaymakam veya bir memur atanıyor. Kanunda düzenlenen halinde bu durum kesinlikle yok. Şu anki kayyım uygulamasının Anayasal bir temeli olmadığı gibi Belediyeler Kanunu’nda da çok net bir şekilde hukuksal ve kanuni bir temeli yok. İçişleri Bakanlığı, belediye meclisini aşarak, görevden aldığı belediye başkanının yerine bir vali, memur atamaması gerekir. Çünkü bu durumun yasal hiçbir karşılığı yok” şeklinde konuştu.
‘GÖREVE TEKÇE DEVAM ETMELİ'
Colemêrg Belediyesi'nin kendi aralarında fiili bir başkan seçtiğini ve bu başkanın Viyan Tekçe olduğunu hatırlatan Sevimli, "Yasal olan işte şu an Hakkari Belediye Meclis üyelerinin yaptığıdır. Şu anda görevine devam etmesi gereken kişi Belediye Meclisi tarafından seçilen Viyan Tekçe’dir. Anayasa ve kanuna göre meşru olan yeni seçilen kişidir ve onun görevine devam etmesi gerekir. Çok net bir şekilde şu an atanan kayyım kanun dışı, kanuna aykırı bir şekilde o makamda durmaktadır” dedi.
YEREL YÖNETİMLER SÖZLEŞMESİ
Avrupa Konseyi’nin (AK) 1988 yılında kabul ettiği Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesi’nde Türkiye’nin de imzasının bulunduğuna dikkati çeken Sevimli, sözleşmenin 1993 yılında Resmi Gazete'de yayımlandığını hatırlattı. Sevimli, "Bu sözleşmede yerel yönetimlerin, belediyelerin tamamen merkezi yönetimlerin tahakkümü dışında kendi içerisinde özerk bir yapıya sahip olduğu ve kendi kararlarını da kendi alabileceği belirtiliyor. Bu sözleşmenin 4’üncü maddesi, ‘Yerel makamlara verilen yetkiler tam ve münhasır. Bu yetkiler merkezi makamlar tarafından zayıflatılamaz veya sınırlandırılamaz’ şeklindedir. Burada sözleşmedeki madde çok açıktır ve Türkiye de bu sözleşmede imzası bulunan bir ülkedir.”
'MÜCADELE ETMEK GEREKİR'
Sevimli, şöyle devam etti: "Bu kayyım siyaseti bana göre politik bir haydutluktur. Çünkü başka bir şekilde ifade etmek mümkün değil. Hiçbir hukuki yanı olmayan bir uygulamayı bir siyasal iktidar çok rahat bir şekilde uyguluyorsa burada artık hukuktan bahsetmek mümkün değil. Bu yüzden kayyım, kelimenin tam anlamıyla politik bir haydutluktur. Bu sebeple de bu kanunsuz uygulamaya karşı mücadele etmek gerekir. Bu süreçlerin de sadece hukuki mücadele ile değil, siyasal ve politik bir mücadele hattıyla geriletebileceğini düşünüyorum.”
MA / Ömer İbrahimoğlu