HABER MERKEZİ - Taliban yönetimindeki Afganistan'da kadınlar yoksulluk ve şiddet sarmalındı. Mor Cumartesi Hareketi aktivistlerinden Aisha, "Afganistan El-Kaide ve IŞİD gibi örgütler için bir sığınak oldu" dedi.
Taliban, 15 Ağustos 2021’de ABD’nin askerlerini çekmesiyle birlikte tekrar Afganistan'da yönetimi ele geçirdi. Taliban sonrası tüm hak ve özgürlükler askıya alındı. Kadınların birçok alanda çalışması yasaklandı. Ayrıca kadınların tek başına sokağa çıkması, okula gitmesi de yasaklandı. Taliban yönetimi, “Kadın Bakanlığını” kapatarak, yerine “Fazileti Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı” kurdu.
Baskılar ve yaşam hakkı ihlaline varana kadar kadınlar üzerinde tahakküm kurmaya çalışan Taliban’a karşı Afganistanlı kadınlar ise örgütlenmeye devam ediyor. Afganistan'da kadın hakları aktivisti ve Mor Cumartesi Hareketi üyesi Aisha (güvenlik nedeniyle soyadı verilmedi), Afganistanlı kadınların Taliban ile geçen 3 yılına ilişkin konuştu.
Taliban’ın yaklaşık 3 yıldır yönetimde olduğunu hatırlatan Aisha, iktidara gelmesiyle son yirmi yılda elde edilen ilerlemeyi hızla tersine çevirdiğini belirtti. Kadınların kamusal ve toplumsal hayattan soyutlandığını vurgulayan Aisha, Taliban tarafından yeniden kurulan “Fazileti Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı” nın baskıcı önlemler uygulayarak, kadınları büyük ölçüde eve hapsettiğini ifade etti.
KIZ ÇOCUKLARI İSTİSMARA UĞRUYOR
Kadınların toplumsal hayata katılmalarının kısıtlanmasıyla birlikte çocuk yaşta evliliklerin arttığına dikkat çeken Aisha, “Eğitim ve istihdam olanaklarının ortadan kaldırılmasıyla oluşan boşlukta, zorla ve reşit olmayan evlilikler arttı. Ekonomik zorluklar ve toplumsal baskılarla boğuşan birçok aile, evliliği kızlarının geleceğini güvence altına almak veya borçlarını kapatmak için bir araç olarak görüyor. Bu evlilikler genellikle çocukların rızası olmadan gerçekleşiyor ve onların istismara maruz bırakılmasına neden oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
ŞİDDET ARTTI
Ülkede çocukların 10-12 yaşında zorla “evlendirildiğini” belirten Aisha, “Çocuklar hazır olmadıkları yetişkin rollerine itiliyor. Bu evlilikler genellikle erken yaşta hamileliklere yol açmakta ve genç anneler için ciddi sağlık riskleri oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı. Aisha, “Özerklik ve eylemlilikten yoksunluk, zihinsel ve fiziksel acılarını daha da arttırmakta ve onları aile içi istismara karşı savunmasız bırakmaktadır. Afgan kadınların içinde bulunduğu kötü durum zorla evlendirilmekle bitmiyor. Birçoğu evlerinde kocalarının ve kayınpederlerinin şiddet ve kötü muamelesine maruz kalmaya devam ediyor. Taliban'ın şeriat hukuku yorumundan büyük ölçüde etkilenen hukuk sistemi, bu kadınlar için çok az koruma veya başvuru yolu sunuyor. Aile içi şiddet ihbarları genellikle görmezden geliniyor veya reddedilmekte, bu da cezasızlık kültürünü sürdürmekte ve kadınların boyun eğdirilmesini pekiştiriyor. Kişisel özgürlük kaybı, istismar ve baskının günlük gerçekleriyle birleştiğinde yaygın bir psikolojik travmaya yol açmaktadır. Depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu Afgan kadınları arasında yaygın, ancak ruh sağlığı hizmetlerinin sayısı az ve genellikle erişilemez durumdalardır” şeklinde konuştu.
'AMAÇ KADINI DAHA FAZLA SİNDİRMEK'
Geçtiğimiz günlerde Taliban’ın kadınları Sar-e Pol Stadyumu’nda halka açık bir şekilde kırbaçladığını açıklayan Aisha, “Bu korkunç bir olay. Stadyumda işkence gören kadınların ilk tepkisi dehşet ve çaresizlik oldu. Seyircilerin önünde aşağılandıkları ve fiziksel olarak zarar gördükleri için travmaları arttı. Zaten sürekli şiddet tehdidi altında yaşayan bu kadınların birçoğu bu deneyim nedeniyle ciddi bir travma yaşıyordu. Bu olayın etkisi, mağdurların ötesine geçerek daha geniş bir Afgan kadın nüfusunu etkilemiştir. Bu olay ülke kadınlar arasında korku duygusunu arttırdı ve içinde yaşadıkları tehlikeli ortamı pekiştirdi. Burada amaç kadınları daha fazla sindirmek” ifadelerini kullandı.
AZINLIKLAR DA HEDEFTE
Taliban’ın sadece kadınları değil, azınlıkları da hedef aldığını belirten Aisha, “Şii azınlığa hizmet veren Tamadon TV zorla kapatıldı. Afganistan'daki Şii toplumu uzun süredir zulümle karşı karşıya. Tamadon TV programları, kadınlar ve azınlık grupları da dahil olmak üzere farklı sesler için bir platform sağlayarak Afgan toplumu içinde daha kapsayıcı bir diyaloğu teşvik ediyordu. Taliban bu kanalı kapatarak sadece basın özgürlüğünü kısıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda belirli bir etnik azınlığı hedef alıyor, mezhepsel bölünmeleri şiddetlendiriyor ve bölünme ve kontrol gündemlerini ilerletiyor” değerlendirmesinde bulundu.
ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ ARTIYOR
Afganistan’da son 3 yılda “intihar” adı altında kadın ölümlerinin arttığına dikkat çeken Aisha, şu değerlendirmeyi yaptı: “Kadın intiharları artıyor. Bu trajik olaylar genellikle ailelerin gizlemesi nedeniyle basına yansımazken, Badahşan ve Herat'ta yaşanan son olaylar Afgan kadınlarının karşı karşıya kaldığı üzücü gerçekliğe ışık tuttu. Afganistan'ın kırsal bölgelerinde, dünyanın gözünden uzakta, kadınlar yoksulluğun, toplumsal baskının ve amansız çaresizliğin yüküyle sessizce boğuşuyor. Zorluk ve umutsuzluk döngüsü içinde sıkışıp kalan pek çok kadın, acı ve aşağılanma dolu bir hayattan tek kaçış yolu olarak intiharı görüyor. Yaşanan trajediye rağmen aileler, intihar tartışmalarına eşlik eden yargılama ve sosyal dışlanmadan korkarak genellikle olayın kamuoyuna açıklanmasına karşı çıkmaktadır. Sonuç olarak, bu olaylar genellikle ev sınırları içinde kalmakta ve daha geniş bir dünya Afgan kadınlarının çektiği acılardan habersiz kalmaktadır.”
'KADIN HAREKETİ UMUT OLUYOR'
Taliban’ın bütün baskılarına rağmen binden fazla Mor Cumartesi Hareketi aktivistinin bulunduğunu söyleyen Aisha, “Bu durum kadınlar için umut ışığı oluyor. Bütün bu baskı ve işkence karşısında kadınlar birbirlerine destek oluyor, birlikte umudu büyütüyor. Binden fazla aktivistimizle elimizden geldiğince kadınlara ulaşmaya çalışıyoruz. Taliban, Afgan kadınların sesini kesemeyecek, kadınlar direnmeye devam edecek” dedi.
3 MİLYON ÇOCUK RİSK ALTINDA
Ülkede, sağlık tesislerindeki kritik eksiklikler, yetersiz beslenme desteği ve kadınlar için uygun danışmanlık ve bakım eksikliği nedeniyle yaklaşık 3 milyon çocuğun risk altında olduğunu belirten Aisha, Afganistan’da gıda kıtlığının da yaşandığını söyledi. Aisha, “Gıda kıtlığı sadece devam eden çatışmaların değil, aynı zamanda ekonomik istikrarsızlığın ve Taliban'ın insani yardım çabalarını engelleyen kısıtlayıcı politikalarının da bir sonucu. Çocuk ölüm oranlarındaki artış, bu bileşik faktörlerin doğrudan bir sonucudur. Sağlık tesislerinin yetersizliği, yetersiz gıda ve yetersiz anne danışmanlığı ile birleşince, küçük çocuklar ve anne adayları için tehlikeli bir ortam yarattı. Bu krizi aşmak için acil ve koordineli bir müdahale gerekiyor” diye konuştu.
Taliban’ın politikalarının ve kar hırsının doğayı da olumsuz etkilediğini söyleyen Aisha, “Taliban gelir elde etmek için maden çıkarmaya odaklandı. Madencilik faaliyetlerinde çevrenin gözardı edilmesiyle birlikte ormansızlaşma hızla artıyor, çevre yönetimi geri planda kalmış, bu da kirliliğin artmasına ve doğal kaynakların bozulmasına yol açıyor” şeklinde konuştu.
'ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER KAĞITLARDA KALDI'
Afganistan’ın başta “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” olmak üzere kadın ve çocukları koruyan pek çok uluslararası anlaşmaya taraf olduğuna dikkat çeken Aisha, sözleşmelerin ise sadece kağıt üzerinde kaldığı ifade etti. Taliban’ın uygulamalarının sözleşmelerle çelişmesine rağmen uluslararası bir tepki veya yaptırımın olmadığını vurgulayan Aisha, Afgan kadınların yaşadığı trajedi karşısında uluslararası toplumun sessizliğini eleştirdi. Aisha, “Siyasi söylemlerin ötesinde, Afgan kadınlarının hayatları pamuk ipliğine bağlı; yoksulluk, ayrımcılık ve umutsuzluk onların acılarını daha da artırıyor. Sessizliği bozmamız ve bu acil insani krizi ele almak için gereken destek ve kaynakları sağlamamız zorunlu” diye konuştu.
'KÜRESEL GÜVENLİĞE KARŞI TEHDİT OLUŞTURUYOR'
Taliban’ın yönetimi tekrar ele geçirdiğinde birçok ülkenin “Taliban’ı tanımayacakları” yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Aisha, “Zamanla öyle olmadı. Ülkeler Taliban’ı tanıdılar, birçok uluslararası etkinliğe de davet ettiler. Uluslararası toplumun Afganistan'daki Taliban rejimiyle etkileşime girmesi sadece baskıcı bir hükümetin desteklenmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda Afgan kadınlarına yönelik ciddi bir kötülük ve küresel güvenliğe yönelik bir tehdit oluşturuyor. Taliban yönetimi Afganistan'ı terörizm için bir üreme alanı haline getirdi ve bu durum hem bölgesel istikrar hem de uluslararası barış açısından vahim sonuçlar doğuruyor” dedi.
'ÖRGÜTLER İÇİN SIĞINAK OLDU'
Devletlerin Taliban’ı tanımasının ülke içinde baskıyı artmasına neden olduğunu söyleyen Aisha, oluşabilecek tehditleri şöyle aktardı: “Uluslararası toplum, Taliban ile yapılan her diplomatik jestin ve ekonomik işlemin dolaylı olarak zalim yönetimlerini desteklediğini kabul etmeli. Taliban'la etkileşimin yansımaları Afganistan sınırlarının çok ötesine uzanıyor. Taliban yönetimi altında Afganistan, El-Kaide ve IŞİD de dahil olmak üzere terör örgütleri için bir sığınak haline geldi. Bu gruplar istikrarsızlıktan ve yönetim eksikliğinden faydalanarak militan topluyor, eğitim veriyor, saldırılar ve küresel güvenlik için önemli bir tehdit oluşturuyor. Komşu ülkeler sınır ötesi terörizmden kaynaklanan artan tehditlerle karşı karşıya ve radikalleşme riski her geçen gün büyüyor. Uluslararası toplum, Afganistan'da terörizmin yeniden canlanmasının dünya çapında daha sık ve şiddetli saldırılara yol açabileceğini kabul etmeli. Taliban’ın faaliyetleri diğer aşırılık yanlısı grupları cesaretlendirecek ve terörle mücadeleye yönelik küresel çabaları baltalayacaktır. Bu durum güvenlik dengesinde tehlikeli bir kaymaya yol açarak uluslararası barış ve istikrar açısından geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir.”
'BİRLEŞİK BİR CEPHE OLUŞTURULMALI'
Afganistan’ın Taliban yönetimi altında kalıcı bir terör merkezi haline gelmeye başladığını vurgulayan Aisha, “Bütün ülkeler bir an önce harekete geçmeli” dedi. Taliban’a yönelik siyasi ve diplomatik izolasyonun önemine vurgu yapan Aisha, “Uluslararası toplum, yaklaşmakta olan bu felaket karşısında pasif bir seyirci olmamalı. Afganistan'ın daha fazla kaosa ve aşırıcılığa sürüklenmesini önlemek için kararlı adımlar atılmalı. Taliban baskıcı yönetimini ve terörist faaliyetlerini besleyen kaynaklardan mahrum bırakmak için hedefe yönelik yaptırımlar uygulanmalı. Afganistan kaynaklı terörizmin yayılmasına karşı koymak için çok taraflı işbirliği ve koordinasyonu güçlendirilmeli. Bu küresel tehditle mücadele etmek ve güvenlik dengesini yeniden tesis etmek için birleşik bir cephe oluşturulmalıdır” şeklinde konuştu.
MA / Berivan Kutlu