AMED - AKP’nin kayyım ısrarını "akıl tutulması" olarak değerlendiren CHP'li Sezgin Tanrıkulu, "Hem siyaseten ikinci parti olmuşsunuz hem de en gerilimli politikaları yürütüyorsunuz. İktidar kendine güveniyorsa sandığı ortaya koysun” çağrısı yaptı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasına dair çeşitli çevrelerden tepkiler yükseliyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, iktidarın 3'üncü kez Colemêrg Belediyesi'ne kayyım ataması kararını değerlendirdi.
Kürtlerin yerelde kendi kendilerini yönetme haklarının elinden alındığını belirten Tanrıkulu, benzer bir durumun genel seçimlerde de devam ettiğini söyledi. Tanrıkulu, "Siyasi partilerin genel başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, ağır cezalar alıyor. Siyasi partiler kapatma davasıyla karşı karşıya kalıyor. Önemli bir siyasetçi kesim de Türkiye’yi terk ederek, sürgünde yaşamak zorunda kalıyor. Yerelde yönetemiyorsunuz, ulusal düzeyde de siyaset hakkınız yargı ve siyaset eliyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Buna demokrasi denmez, bu demokrasiye yapılan en büyük kötülüktür” diye konuştu.
1980 askeri darbesi dışında hiçbir hükümetin kayyım yöntemine başvurmadığına dikkati çeken Tanrıkulu, "Ama bu iktidar 15 Temmuz darbe girişimini ‘Allah’ın lütfu olarak’ gördü. Otokrasiye giden rejimi inşa etme sürecini dokunulmazlıkların kaldırılması ve kayyım süreciyle sürdürdü” ifadelerini kullandı.
'DARBEDİR, ANAYASAL SUÇTUR'
Kayyım atamanın "halk iradesinin gasp edilmesi, seçme ve seçilme hakkının ihlali" olduğunu vurgulayan Tanrıkulu, "Kayyım, halkın iradesine karşı darbedir. Darbe sadece topla, tüfekle, uçakla ve askerle yapılmaz. Eğer siz anayasal düzende yer alan seçilmişleri ve meclislerini görevden alarak, atanmışları sürekli hale getiriyorsanız bunun adı darbedir. Anayasayı yok saymadır. Anayasayı lağvetmedir. Bu anayasaya karşı suçtur”
'HER AN HERKES ÖRGÜT ÜYESİ OLABİLİR’
DEM Partili Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış'ın görevden uzaklaştırılmasına gerekçe yapılan “örgüt üyeliği” iddiasına değinen Tanrıkulu, "2016’da çıkarılan KHK ile ‘terör’ ve ‘teröre yardım ve yataklık yapma’ mevzuat hükmü haline getirildi. Ancak Türkiye’de var olan yargı mekanizmasında her an herkes ‘örgüt üyesi’ olabilir, bir örgüte yardımla suçlanabilir. Çünkü yargı bağımsız ve tarafsız değil. Bir itirafçı bulursunuz, bir gizli tanık bulunur, aleyhinizde yalan, yanlış bilgi verir. Selçuk Mızraklı bir iftiracı, yalancının gizli tanıklığıyla hakkında hiçbir soruşturma olmamasına rağmen 31 Mart 2019’da başlatılan soruşturma ile görevden alınmadı mı? Bu bir vicdansızlıktı. O itirafçının söylediği yalandı. Ama buna rağmen 9 yıl ceza aldı. 5 yıldan fazla bir süredir de cezaevindedir. Dolayısıyla bunların arkasına sığınmak hiç kimseye inandırıcı gelmiyor” ifadelerini kullandı.
'ÇÖZÜMÜN ÖNÜNÜ KAPATIYORLAR'
AKP’nin kayyım siyasetinde ısrarının Kürt sorununu çözmek istememesinden kaynaklandığına dikkati çeken Tanrıkulu, şunları söyledi: "AKP, Türkiye’nin Kürt meselesini demokrasiyle, toplumsal barışla, adaletle ve müzakereyle çözmek istemiyor. Meclis’te çözmek istemiyor. Sonuçta inşa ettikleri otokratik düzen kontrol edilebilir bir çatışma ve kutuplaştırmadan yanadır. Yoksa bu sonuç alınamayan kayyım politikalarında bu kadar çok ısrar etmez. Ayrıca bu bir akıl tutulmasıdır."
Tanrıkulu, "AKP, 'Kürtlerin oyu benim için değerli değildir' diyor. 31 Mart’ta kayyımla seçime girdikleri her yerde oy kaybettiler. Kayyımlar çok başarılı ise neden sonuç alamadılar? Dolayısıyla siyaseten de kaybediyorlar. Türkiye’de bu gerilimden dolayı kaybediyorlar. Silah dışında çözüm arayışlarının önünü kapatıyorlar. Bir taraftan siyasetçilerine ceza vereceksin, bir taraftan seçilmiş belediye başkanlarını iki ay sonra görevden alacaksın, 10 yıl devam eden davayı iki ayda sonuçlandırıp, en ağır cezayı vereceksin. Bunun neresi adalet? Kürtler kendilerini bu cumhuriyete nasıl ait hissedecekler? Seçme hakkın yok, seçilme hakkın yok. Seçilirsen görevden alınıyorsun, cezaevine giriyorsun ya da sürgüne gidiyorsun. Böyle bir adalet olur mu?” ifadelerini kullandı.
SANDIK ÇAĞRISI
Kayyım sonrası gündeme gelen erken seçim tartışmalarını da değerlendiren Tanrıkulu, "Türkiye’nin nüfus olarak yüzde 65’inde; ekonomik olarak sorun yaşanan bölgelerin yüzde 85’inde iktidar partisi yok. CHP ve diğer muhalefet partileri var. 31 Mart’ta CHP birinci parti oldu. Bunun verdiği sorumlulukla AKP’ye çağrılar yaptık, görüşmeler yapıldı, yapılıyor. Fakat bu ekonomik sorunlarla, dış politikadaki çıkmazlarla ve bu gerilimli siyasetle Türkiye dört yıl geçiremez. Hem siyaseten ikinci parti olmuşsunuz ve halktan destek almamışsınız hem de en gerilimli politikaları yürütüyorsunuz. Gerçekten de iktidar kendine güveniyorsa sandığı ortaya koysun" şeklinde konuştu.
Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Bu dayanışmayı daha görünür kılmak, büyütmek durumundayız. Bu bizim parti politikamızdır. Kayyım siyasetine karşıyız. Kayyım atanma düşüncesine karşıyız. 8 yıl yanlış yapıldı, tekrar yapılmasını hiçbir şekilde kabul etmeyiz."
MA / Berivan Altan