HABER MERKEZİ - Colemêrg Belediyesi'ne kayyım atamasına gerekçe yapılan davanın gizli tanıklarından "Oyun Bozan"nın, 2012’de kaleme aldığı mektubunda, siyasetçiler hakkında imzaladığı tüm ifadelerin polisler tarafından hazırlandığını yazdığı ortaya çıktı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın kararıyla 3 Haziran'da Colemêrg Belediyesi'ne kayyım atandı. Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış da gözaltına alınarak, görevden uzaklaştırıldı. Akış'ın yerine, yeniden Vali Ali Çelik, kayyım olarak atandı.
Akış'ın yerine kayyım atanmasına gerekçe yapılan davanın mütalaasında yer alan gizlik tanıklardan birisi de "Oyun Bozan" adlı M.E. adlı genç. Colemêrg'de onlarca siyasetçinin dosyasında ismi geçen M.E.'nin, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı'na (DİHA) 5 Ekim 2012 mektup gönderdiği ve nasıl "gizli tanık" olduğunu anlattığı ortaya çıktı.
'İFADELER POLİSLER TARAFINDAN HAZIRLANDI'
M.E., Muş E Tipi Cezaevi'nde kaldığı günlerde DİHA'ya gönderdiği mektubunda, 4 yıldır tanımadığı kişiler hakkında polislerin hazırladığı iddiaların altına imza attığını söyledi. M.E., 2009 yılında Hakkari Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi'nde gördüğü baskı, tehdit ve şantaj sonucu ifade vermeyi kabul ettiğini ve bir daha kurtulamadığını belirterek, yaşadıklarına ilişkin şunları aktardı: "2009 yılında Hakkari'de gözaltına alındım. TEM Şube'de Murat ve Şahin adlı iki polisin tehdit ve şantajlarına maruz kaldım. Korktuğum için 'gizli tanık' olmayı kabul ettim. Bana baskı uygulayanlar arasında Hakkari Savcısı da vardı. Bundan sonra birçok kişi hakkında ifadeler verdim, ancak hiçbir ifadem doğru olmadığı gibi bunların tamamı polisler tarafından hazırlandı."
İfadelerin tamamen Hakkari Emniyeti'ndeki sorgu ekibinin hazırladığını dile getiren M.E., "Hiç tanımadığım, bilmediğim kişiler, Kürt siyasetçileri üzerine ifade verdim. Aslında söz konusu kişilerin hepsi de Hakkari polisinin tutuklamak isteyip de tutuklama için delil bulamadığı kişilerdi. Bu kişiler için düzenlenen komplolara alet edildim. Ben böyle bir onursuzluğa imza attıktan sonra düşürülmüşlüğün sınırsızlığı içinde kendimi kaybedip, tanıdığım bazı kişilerin üzerine de iftirayla ifadeler verdim. Bütün bunları işkence görmeme tutuklanmama karşılığında yaptım" diye kaydetti.
'HAKİMLER KABUL ETMEMİ İSTEDİ'
M.E., mekbununun devamında şunları belirtti: "Tutuklandım önce Van F Tipi ardından Muş E Tip Cezaevi'ne gönderildim. Cezaevinde gün geçtikçe içine girdiğim onursuzluğu düşündükçe psikolojim bozuldu. Bu nedenle mahkemeye dilekçe yazıp, pişmanlık yasası ve gizli tanık olmaktan vazgeçtiğimi söyledim. Mahkemeye verdiği dilekçenin ardından, 'duruşman var' denilerek, Van Adliyesi'ne götürüldüm. 'Mahkemeye gittiğimde dönemin Van Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı D.Y. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi B.K. ve 4. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi adını bilmediğim ancak Ağrılı olduğunu bildiğim hakim benimle konuştular. Benden Hakkari Emniyeti'nde bana imzalatılan ifadeleri kabul etmemi ve bundan vazgeçmememi istediler. Aksi taktirde benim ve ailemin zor durumda kalacağını söyleyerek, tehdit ettiler. Ancak ben kabul etmedim, ifadeleri reddettim. Bundan kısa süre sonra tehditlerinin yerine getirip iki kardeşimi tutuklayıp, cezaevine attılar. Cezaevinde olan bir kardeşim 'Üye olmakla beraber örgüt adına suç işlemek' maddesinden yargılanıyor olmasına rağmen tamamen hukuksuz bir şekilde alakası olmadığı halde KCK adı altında 'Örgüt üyeliği' cezası verildi. Bu durum aynen resmi yargı mahkemelerinin dediği gibi ailemi ve beni zor durumda bırakma tehditlerin sonucuydu. Ailece mağdur edildik."
'ÇİRKİN OYUNA GİRMESEYDİM BUNLAR BAŞIMA GELMEZDİ'
"Benim durumum 'gizli tanıklık' uygulamasının nasıl geliştirildiğinin somut ifadesidir" diyen M.E. şöyle devam etti: "Bu durumun her gün gizli tanık ifadelerine dayandırılarak tutuklanan onlarca insanın nasıl bir komplo ile karşı karşıya olduklarını gösteriyor. Tüm gizli tanıkların ifadeleri senaryolardan ibarettir. Birçoğu hayali olduğu gibi kimisi de ben de olduğu gibi kandırılarak, korkutularak hazırlanan ifadelere imza attırma şeklinde gerçekleşmektedir. Bu duruma düşürülenlerin bir an önce bu onursuzluktan kendilerini kurtarmalarını tavsiye ediyorum. Tüm onursuzlukların ortaya çıkmasında rolüm büyüktür. Bu durumun oluşmasında esas rol oynayan benim kötü ve çirkin duruşumdur. Eğer ben halkıma karşı bu çirkin oyunun içine girmeseydim, bunlar başıma gelmezdi. Bütün bunlardan dolayı halkımdan özür diliyorum. Mahkemede de aynen tutuklandığımı kamuoyuyla da paylaşıyorum. Daha da kötü bir duruma düşmeden, bu olumsuz durumdan kurtulmuş olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum."
MAĞDUR GAZETECİDEN PAYLAŞIMLAR
Gazeteci Mervan Özdemir de "Oyun Bozan"ın gündeme gelmesi sonrası sanal medya hesabı üzerinden tanıklıklarını anlattı. Aynı gizli tanığın mağduru olduğunu belirten Özdemir, "M.E., bizler Muş Cezaevindeyken yaşadıklarını itiraf ederek nasıl yargı-polis (dönemin cemaat çetesi) tarafından düşürüldüğünü anlatmıştı. Oyun Bozan, yargı-polis cemaat çetesinin Kürt siyasal hareketine karşı KCK adı altında başlattığı tasfiye operasyonlarının kilit isimlerindendi. Van, Hakkari ve hatta Şırnak’ta açılan davalarda neredeyse her dosyanın gizli tanığı yapılmıştı. Kendisi çok geçmeden yaşadıklarını itiraf etti. Dönemin Özgür Gündem gazetesine özür yazısı yazmıştı yanlış hatırlamıyorsam. 1000’i aşkın kişi hakkında polisin hazırlayıp önüne koyduğu ifadelerin altına imza atmıştı."
Özdemir, devamında şunları belirtti: "Oyun Bozan’ın başına gelenler ise çok korkunçtu. Polis yargı çetesi ailesinin tüm bireylerini tutuklayarak ağır cezalara çarptırdı. Kendisine de ağır bir ceza verdi.
Oyun Bozan, gizli tanık olduğunu itiraf ettikten sonra çıktığı ilk duruşmada dönemin Van özel yetkili mahkemesi başkanı tarafından tehdit edildiğini aktarmıştı bize. Başkan, bu defa açık tanık olmasını, bunu yapmaması durumunda tüm ailesini tasfiye edeceğini söylemişti. Öyle de yaptılar. Ailesini bin parçaya böldüler cezaevlerinde."