HABER MERKEZİ - Anayasal hakların İmralı duvarlarına çarparak denize döküldüğünü belirten tutsak Sariye Taşkesen, "Amacımız Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün gerçekleştirilmesi mücadelesinde bir damla olabilmektir. Tecrit insanlık suçudur ve buna ortak olunmamalı" diye kaydetti.
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerindeki tutsakların eylemleri sürüyor. Tutsaklar, mahkemeleri boykot ederek, aile ve telefon görüşmelerine çıkmıyor. Sincan Kadın Cezaevi’nde eylemde olan tutsaklardan Sariye Taşkesen, gönderdiği mektupla eylemlerini değerlendirdi.
'ÖCALAN İLE GÖRÜŞME YAPILMALI'
Her tutsağın anayasal düzende temel hukuki hakları bulunduğunu belirten Taşkesen, "Ancak anayasanın belirlediği bu haklar İmralı Yüksek Güvenlikli Ada Cezaevi'nin duvarlarına çarparak, denize dökülmektedir. En temel ve insani ihtiyaç olarak kabul edilen yaşamsal-toplumsal hakların dahi işletilmediği bir sistem Türk devleti tarafından işletilmekte ve Önderliğimiz (Öcalan) üzerinde mutlak tecrit uygulanmaktadır. Oysa Önderliğimiz bir halkın lideri, dünyaya damgasını vurmuş etkin bir kişiliktir. Dünya siyasetini etkileyen bir kişilik olmasından kaynaklı düşüncelerinin daha etkin ve daha rahat bir şekilde dış dünyayla buluşması gerekmektedir. Bu yüzden avukatlarıyla, heyetlerle bu ülkeyi temsil eden halk vekilleriyle ve kurum-kuruluşlarla görüşme yapması elzemdir. Çünkü önderliğimiz bir birey olmanın ötesine geçerek, halkıyla bütünleşmiş ve halkını temsil eden kurumsal bir güçtür. Bu yüzden sadece aile, arkadaş görüşü yetersi ve ikinci plandadır ki bu dahi işletilmemektedir” diye kaydetti.
CPT’NİN ROLÜ
İmralı'daki hakların askıya alınmasından kaynaklı "Önderlik koşullarında yaşıyoruz" vurgusuyla eyleme başladıklarını dile getiren Taşkesen, mektubunda şunları belirtti: “Çünkü Önderliğimiz 25 yıllık ağır tecrit koşullarında sadece bir kez 5 dakikalık bir telefon görüşmesi yapabilmiş, aile-arkadaş-vasi ve avukat görüşmelerine sürekli engeller çıkarılarak görüşmeler kesintiye uğratılmış 2011 yılından bu yana da en engellenmiştir. Geçen 13 yıllık zaman zarfında görüşmeler ancak Kürt siyasi tutsaklarının ‘Önderliksiz yaşam olmaz’ şiarıyla başlattıkları eylemlerle gerçekleşmiştir ve son görüşme de 4 yıl 8 ay önce yapılmıştır. 2019 tarihinden bu yana da hiçbir haber alınamamaktadır. Uluslararası kurumların görüşmeleri gerçekleşse dahi bu görüşmeler halka paylaşılmamaktadır. Örneğin CPT, işkenceci önleme komisyonu olduğu halde ulus-devlet çıkarlarını koruyabilmek için sorumluluğunu yerine getirmemiş İmralı'da tecrit ve işkence olduğunu kabul etmiş ancak bunu kamuoyuyla paylaşmamıştır. Bu bilinen örnektir. Belki bilinmeyen onlarca görüşme yapılmış ve kapalı kapılar arkasında kalmıştır. Bu yüzden biz de Önderliğimizi daha fazla hissedebilmek için aynı zeminde yaşamayı tercih ediyoruz.”
‘ÖCALAN HALKIN YENİDEN UYANIŞINA NEDEN OLDU’
Kurdistan coğrafyasındaki savaş ve çatışmalara dikkati çeken Taşkesen, "Bu da Kurdistan’da yaşayan halkların sürekli savaşlara, yıkımlara ve katliamlara uğramasına neden olurken bu durum en çok Kürt halkı üzerinde yaşanmıştır ve günümüze kadar da etkili bir şekilde devam etmektedir. Özellikle Türkiye kuruluşuyla ulus-devlet mantığının tekçi zihniyetinde hayata geçirilen politikalar Kürt halkı üzerindeki soykırım ve katliamları daha da derinleştirerek, çeşitlendirilmiştir. Üzerine beton dökülerek, toprağa gömülen, ülkesi dört parçaya bölünerek, dört ayrı ulus devletin insafına bırakılan, asimilasyon politikalarıyla iradesi elinden alınarak, kendisi olmaktan çıkarılan fiziki ve psikolojik olarak yitik bir halk yaratılmak istenmiştir. Ancak Önderliğimiz ve yarattığı özgürlük mücadelesi bu yok oluşa dur diyerek, yeniden uyanışı ve kendini tanıma fırsatının olanağını yaratmıştır. Ulus olarak varlık-yokluk mücadelesinde varoluşu diri tutan ve bunun için büyük bir mücadele gücü açığa çıkarma, düşünsel tezleriyle sadece Kürt halkını değil bütün dünyayı etkileyen öncü lider olmasından kaynaklı bu tecrit uygulanmaktadır. Tecridin amacı da Önderliğimizin fikirlerinin Kürt halkıyla- dünya halklarıyla buluşmasının engellenmek istenmesi bilinen en temel gerçekliktir. Çünkü Önderliğimizi, düşünceleriyle dünyayı etkileyen ve sonsuz bir güce sahiptir. Alternatifsiz ve sürekli kendini tekrarlatan dünya sistemleri karşısında üçüncü yol olarak açığa çıkardığı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayla halklara, doğanın eşit, özgür koşullarda yaşama olanağını yaratması sonucunda iktidarların sarsılarak, yerle bir edilmesi Kapitalist Modernite güçlerini derinden etkileyerek, korku yaratmıştır. Bunun sonucunda 15 Şubat 1999 Uluslararası komployla başlayan ve 25 yıldır devam eden ve gittikçe derinleşen tecrit politikalarıyla Önderliğimizin düşüncelerinin, fikirlerinin yasaklanarak, halklarla buluşması engellenmektedir” diye vurguladı.
‘AMACIMIZ ÖNDERLİĞİMİZİN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ’
Tecridin bir insanlık suçu olduğunu haykırmaya devam edeceklerini vurgulayan Taşkesen, şunları kaydetti: "Egemenler, Önderliğimiz üzerinde ağır ve mutlak tecrit politikalarıyla yasaklar silsilesi oluştururken ve fikirlerinin, felsefesinin halklarla buluşmasını engellerken biz Kürt siyasi tutsaklar olarak elbette tecridi kabul etmeyerek, Tecridin insanlık suçu olduğunu haykıracağız. Çünkü tecrit, özel savaş konseptiyle fiziki ve psikolojik işkencenin adı olmaktadır. Tecritle hem fiziksel yalıtımla psikolojik sağlığını etkileme ve ‘denetim altına alma’ amaçlanmıştır. Üzerinde hakimiyet kurulmak istenmiştir. Ancak, hiçbir güç Önderliğimizin fikirlerinin, felsefesinin önüne geçememiş, halklarla buluşmasını engelleyememiştir. Bugün 74 ülkede Önderliğimizin fiziki özgürlüğü konusunda kampanyalar düzenlenmekte ve kitapları okutulmaktadır. 21'inci yüzyılın en etkin 100 filozofu arasında yer alarak, düşünceleri Berlin Üniversitesinde okutulmaktadır. Saygın bir düşünür olarak kabul görmektedir. Bizim amacımızda böylesi saygın bir liderin fiziki özgürlüğünün gerçekleştirilmesi mücadelesinde bir damla olabilmektir. Biz bugün Önderliğimizle aynı mekanı paylaşıyoruz anlam derinliğimizde. Önderliğimizle buluşuyor ve ortak değerler ekseninde yaşıyoruz. Önderliğimizle bir ve bütün oluyoruz. Parça-bütün ilişkisinde kendimizi Önderliğimizle tamamlıyoruz. Ve bundan dolayı devletin siyasi ve keyfi uygulamalarını kabul etmeyerek, aramızdaki maddi koşulları da ortadan kaldırarak daha da yaklaşmak istiyoruz.”
‘SUÇA ORTAK OLMAYALIM’
Taşkesen, eylemlerine destek verilmesi gerektiğini belirterek şu çağrıyı yaptı: “Çocuklarınıza, sizlere özgür bir gelecek veren Kürt Halk Önderi. Bugün yürütülen tecrit politikasıyla Kürt halkı Önderliğinden koparılmak, uzaklaştırılmak isteniyor, yani kendisinden uzaklaşıyor, yabancılaşıyor, özgürlüğünü yitiriyor. Özgürlüğümüzü daha fazla yitirmemek için tecridi kırarak ve Önderliğimizle buluşalım. Bunun için çocuklarınızın başlatmış olduğu mücadeleye aktif destek sunarak, süreci hızlandıralım. Unutmayalım ‘Tecrit insanlık suçudur’ bu suça ortak olmayalım.”