AMED - RUMUD Eş Genel Koordinatörü Zeynep Demir Akçer, devlet eliyle yürütülen özel savaş politikalarının mağdurlarının başında çocuklar geldiğini söyledi.
Amed’in Sûr ilçesinde 2015 yılında Kobra tipi zırhlı araçtan edilen ateş sonucu katledilen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen adına geçtiğimiz yıl açılışı yapılan Helin Hasret Şen Çocuk Hakları Akademisi Koordinatörü ve aynı zamanda Rengarenk Umutlar Derneği (RUMUD) Eş Genel Koordinatörü Zeynep Demir Akçer, çocuklara dönük politikaları değerlendirdi. Akçer, Kürt çocuklarının doğar doğmaz toplumun tüm kesimlerini hedefleyen özel savaş politikalarından nasibini aldığına işaret etti.
Özel savaş politikalarının daha fazla yıkıcı olduğunu söyleyen Akçer, “Özel savaş politikaları çok yoğun bir psikolojik şiddeti içeriyor. Bölgemizde de yıllardır devlet tarafından uygulanıyor. Toplumda da en çok ve en derinden etkilenen çocuklar oluyor” dedi.
‘SÖZLEŞMEDEKİ ÇEKİNCELER KALKMALI’
RUMUD Eş Genel Koordinatörü Zeynep Demir Akçer
Akçer, Türkiye’nin çocuk politikalarına işaret ederek, “Türkiye Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamında bazı maddelere çekince koymuş. Bu maddeler daha çok Kürt çocuklarını ilgilendiriyor. Bunlar, hem anadillerini kullanmalarıyla hem kültürleriyle büyümeleriyle ilgili. Yani tamamen hegemonyanın kültürünü, dilini kullanarak büyümesi önceleniyor. Böyle büyüyen çocuklar da birey olmaktan uzaklaşıyor. Kendini yetiştirmekten ve gerçekleştirmekten uzaklaştırıyor” dedi. Akçer, bunun özel savaş politikalarının en somut hallerinden biri olduğunu belirterek, devletin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çekincelerini kaldırmasının mücadelesini verdiklerini söyledi.
RUMUD olarak Sûr’da çocuklarla birçok alanda eğitim çalışması yürüttüklerini söyleyen Akçer, “Eğitim çalışmaları esnasında somut olarak özel savaş politikalarının çocuklar üzerinde nasıl hasar bıraktığını çok net görebiliyoruz. Bu durum ikincil üçüncül travmalara sebep oluyor aslında. Çünkü çocuk bizim alanımıza geldiğinde önce bir yüzleşme ve bir çelişki yaşıyor” dedi. Akçer, Helin Hasret Şen’in de özel savaş politikaları kapsamında yaşam hakkı ihlal edilen çocuklardan biri olduğunu belirterek, “Bölgemizde çocukların yaşam hakkı ihlal edildiğinde ne yazık ki cezasızlık hatta ödüllendirme ile karşılaşıyoruz” diye belirtti.
YOKSULLAŞTIRMA POLİTİKASI
Akçer, şunları söyledi: “Bir çocuğun sokağı kullanımında eğer sınırlama ya da kendi hakları üzerinden tercih yoksa, bir zorunluluk varsa bu, çocuğu 3-5 ay içerisinde önce sigara akabinde daha ağır maddelerin kullanımına iter. Onun dışında çocukların eğitimden kopması, üretim alanlarından kopması sonuçlarına yol açar. Mahalledeki atölyelerimize zaman zaman eğitimlerimizden kopan çocuklar oluyor. Bunun arkasını sorguluyoruz. Ailenin ekonomik durumunun kötü olmasından kaynaklı, babanın annenin çalışabilecek bir alanı olmamasından, iş bulamamasından kaynaklı çocuğun bir bakkalda ya da bir lokantada getir götür işlerine başladığını öğreniyoruz. Yoksulluk bu çerçevede çocuğu toplumdan koparan bir noktada. Bunun sistem tarafından bilinçli olarak yapılıyor oluşu en temel mücadele alanlarımızdan biri. Fakat bunun alternatiflerini üretmemiz gerekiyor.”
Uyuşturucu madde kullanımına da değinen Akçer, “Batıda madde kullanımına yönelik ayrı çalışmalar yürütülürken, burada politikalar teşvike varabiliyor. Madde kullanımı 9 yaşın altına düştü. Okul önlerinde kullanım, satış yaygınlaştırıldı. Baronun istatistik çalışması var. Adli yargıya yansımış boyutuyla bile 9 yaşın altına düşmüş durumda. Bunlar bölgemize uygulanan özel savaş politikalarının somut sonuçları, olumsuz sonuçları” diye kaydetti.
MİT’İN ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
Akçer, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından 23 Nisan’da 5-14 yaş arasındaki çocuklardan "güvenlik", "istihbarat" ve "gizli ajan" kelimelerini resim ya da mektupla kağıda dökmelerinin istendiği yarışmayı hatırlatarak, “O zaman da ifade ettik; hem sözlü hem yazılı olarak bizler açısından kesinlikle kabul edilemez bir durum. Kendilerince bir faaliyet yürüttüklerini iddia ediyorlar veyahut toplumsallaştıklarını iddia ediyorlar ama zaten MİT’in varlığı bile meşru değil. Çocuklara bu bakış açısını kazandırmak ve ödüllendirmek, ihbar, ajanlaştırma, toplum içerisinde var olan güveni sarsmak demek, güvenle oynamak demek” ifadelerini kullandı.