ŞIRNEX - Şehmuz İlhan, 18 yaşında girdiği cezaevinden 48 yaşında çıktı. Cezaevi koşullarından kaynaklı mide kanseri olan İlhan, kendisini 30 yıl boyunca inanç, irade ve yoldaşlığın ayakta tuttuğunu söyledi.
Şirnex’in Silopiya (Silopi) ilçesinde 1994 yılında gözaltında ağır işkencelere maruz kaldıktan sonra sevk edildiği Devlet Güvenlik Mahkemesince (DGM) “Devletin birliği ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla müebbet hapis cezası verilen Şehmuz İlhan, 30 yılın ardından özgürlüğüne kavuştu. İnfazını tamamlayan İlhan, 6 yıl önce sevk edildiği Van Yüksek Güvenlik Cezaevi’nden 18 Mayıs’ta tahliye oldu. Aynı zamanda hasta tutsak olan İlhan, 18 yaşında girdiği cezaevinde mide kanseri, hipertansiyon ve kalp gibi ciddi hastalıklara yakalandı.
30 yıllık süreçte Diyarbakır E Tipi Cezaevi, Siirt E Tipi, Bandırma T Tipi, Şırnak T Tipi ve Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutulan İlhan ile döndüğü memleketinde (Silopiya) cezaevlerindeki uygulamaları ve buna karşı verilen mücadeleyi konuştuk.
HAKLILIĞIN VERDİĞİ GURUR
Daha çocuk yaştayken müebbet hapis cezasına çarptırıldığını anımsatan İlhan, bu kararın Kürtlerden ne kadar korktuklarının göstergesi olduğunu söyledi. İlhan, “Daha 18 yaşımdayken tutuklandım. Bir kişi, halkının ve ülkesinin haklı davası uğruna tutuklanıyorsa bu onur duyulacak bir şeydir. Hiç pişman olmadım. Halkımla ve partimle gurur duyuyorum. 18 yaşındaki bir çocuğun anlama kabiliyeti ve düzeyi ne olabilir ki? Devletin kanunlarına göre bu yaştaki birine bu ceza verilmemesi gerekirdi. Ancak kanunlar işlenmedi ve bu şekilde bizi sindirmek istediler. Ancak haklıysanız bu ceza ile onur duyarsınız” diye belirtti.
‘HAKİKAT YOLDAŞLIĞI AYAKTA TUTTU’
Küçük yaşta verilen ağır cezaya rağmen hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadığını söyleyen İlhan, "İlk Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde kaldım. Orada 7 yıl boyunca tutuldum. İşkence ve baskılar çok yoğundu ancak bizleri ayakta tutan iradeydi. Küçük yaşta tutuklanmıştım ve ayakta durmam için önüme hedefler koymam gerekiyordu. İrade ve inanç tüm baskı ve işkenceleri yerle bir ediyor. Bizdeki irade ise, cezaevinde kendisini var eden hakikat yoldaşlığıydı. Bizi ayakta tutan o sadakatli ve doğru yoldaşlık çizgisiydi. Güç haline getiren de halkımızın varlığıydı. O koşullarda insan kendine 'arkamda bir halk var ve benim gücüm bu’ diyor. Ayaklarım halkım, kollarım ise gerçek yoldaşlıktı. İrademizi sarsılmaz kılan halkımız ve yoldaşlığımızdı” ifadelerini kullandı.
Tutulduğu tüm cezaevlerinde sistemin aynı olduğunu dile getiren İlhan, şunları belirtti: “O dönemlerde çok baskı ve tehdit vardı. Yanımda 10 arkadaşım şehit düştü. Arkadaşlarımızın şehadetine üzülüyorduk ancak diğer taraftan da bizi güce dönüştüren onların verdiği direnişti. Amed Zindanı’ndan sonra Siirt'e sevkim yapıldı. Orada da 13 yıl kaldım. Hangi cezaevine gitsek sistem aynı şekilde işliyordu, yaşam şartları aynı şekildeydi. Var olan zorluklar kendisiyle birlikte iyiliği, güzelliği de getiriyordu. Kötülük irademizi ve inancımızı güçlendiriyordu. İnsanın arkasında bir güç yoksa cezaevi koşullarında ayakta duramaz. Dünyadaki hiçbir halkı, Kürt halkı kadar iradeli ve inançlı göremezsiniz. ‘Cezaevi iyi, güzel’ diyemeyiz ancak kötülüğü kadar sana iyi gelen şeyleri de vardı. Örneğin yoldaşlık gibi.”
‘HER SÜRECİN ZORLUĞU VAR’
Yaratılan gerçek yoldaşlığın özgürlüğe olan umudu güçlendirdiğinin altını çizen İlhan, "Siirt'ten sonra Bandırma Cezaevi’nde de iki yılı aşkın süre kaldım. Bir cezaevinden başka cezaevine sevk edildiğimizde iki duyguyu bir arada yaşıyorduk. Bunlardan biri arkadaşlarından uzaklaştığın için duyduğun üzüntü diğeri de çaresizlik. En son Şirnex ve Wan’daki cezaevlerinde kaldım. Tabi ki her sevkin ilk süreçleri zorluydu. Ancak direniş ruhu her şeyi kendiliğinden öğretiyor. Cezaevinde kaldığım süre zarfında arkadaşlarımla çok güzel yoldaşlık bağı kurdum. Aslında bizler dışardan çokta uzakta değildik. Bir ayağımız cezaevinde bir ayağımız da dışarıdaydı. Bu insana moral ve güç veriyordu. 30 yıl sonra cezaevinden çıkacağımı düşünmüyordum. Dışarıya çıkma gibi bir düşüncem hiç olmadı. Çünkü 30 yıl sağ kalıp kalmayacağımı bile bilmiyordum” diye belirtti.
TAHLİYE ANININ HİSSETTİRDİKLERİ
İlhan, cezaevinden çıktıktan sonra yaşadığı hisleri ise şu şekilde anlattı: “Cezaevinden çıkmadan önce, 'Nasıl olacak? Yaşatacağı zorluk ve getireceği olumluluk ne olur?' diye insan düşünüyor. Ama tabii diğer taraftan insanın içinde inanılmaz bir heyecan var. Çıktığınızdaki karşılama apayrı bir mutluluk duygusu yaşatıyor. Bir taraftan özgürlük var ancak diğer taraftan da üzüntü. Çünkü 30 yıl boyunca birlikte kaldığın arkadaşlarından kopuyorsun ve onları arkanda bırakıyorsun. Etin kemiğimden kopartılmış gibi hissediyorsun. Dışarıdaki insanların ilişkileri, birbirlerine olan yaklaşımları çok yabancı geliyor.”
TUTSAKLARI SAHİPLENME ÇAĞRISI
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerinde sürdürülen eylemleri hatırlatan İlhan, eylemin sahiplenilmesi çağrısı yaptı. İlhan, “Şuanda cezaevlerinde direnen arkadaşların yalnız bırakılmaması gerekiyor. Çünkü insan psikolojik olarak zayıf düştüğünde ayakta duramıyor. Cezaevlerindeki arkadaşlar da hep bundan rahatsızlardı. Onlara sahip çıkma konusunda eksik ve zayıf kalındığını söylüyorlardı. Bizler bunu yaşıyorduk. Cezaevlerindeki direniş ve eylem, ne kadar sahip çıkılsa o kadar büyür. Herkesin bu direnişi sahiplenmesi gerekiyor. Eğer ki sahiplenme olursa eylemde sonuç alır” ifadelerini kullandı.
MA / Zeynep Durgut