ÊLIH - Ailesinden 5 kişiyi faili meçhul cinayetlerde yitiren Murat Kılıç, "Dedem imamdı. Sahte din tüccarlarının ona belirlediği kıbleyi seçmediği için katledildi. Cinayetlerle Kürtler hafızasız bırakılmak istendi" dedi.
Türkiye’de 1915 yılında 250 Ermeni aydınının gözaltına alınmasıyla başlayan kaybettirmeler, 12 Eylül askeri darbesi sonrası ve 1990 yıllarda sistematik bir devlet politikası olarak devam etti. Kurdistan ve Türkiye'de aralarında aydın, siyasetçi, yazar ve gazetecilerin de olduğu binlerce kişi gözaltında kaybettirildi. Yoğun çabalar sonucu birçok kişinin cansız bedenine ulaşıldı; ya bir dere kenarında ya bir köprü altında ya da toplu bir mezarda. Ancak binlerce kişinin akıbeti yıllar geçmesine rağmen halen belirsiz. Söz konusu olayların büyük bölümünün failleri ortaya çıkarılmadı.
İnsan Hakları Derneği (İHD), 1995'te 17-31 Mayıs’ı "Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası" ilan etti. Kayıp yakınları ve İHD, her yıl 17-31 Mayıs'ı çeşitli eylem ve etkinliklerle karşılıyor. Amed, Colemêrg, İstanbul ve Êlih gibi kentlerde de her hafta "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle bir olaya dair açıklama yapılıyor. 1990’ları yıllarda JİTEM-Hizbulkontra ortaklığında birçok kişinin gözaltında kaybettirildiği ya da katledildiği yerlerden biri de Êlih.
AİLESİNDEN 5 KİŞİ KATLEDİLDİ
Êlih'te yaşayan Murat Kılıç, 90'lı yıllarda 5 yakınını kaybetti. Kılıç’ın babası Edip Kılıç, 1 Ekim 1992 tarihinde Beşevler mahallesinde bulunan evlerinin iki sokak ötesindeki 9 kurşunla katledildi. Hizbulkontra üyeleri, baba için kurulan taziyeyi de 20 Ekim'de uzun namlulu silahlarla taradı. Bu saldırıda Kılıç’ın dedesi Şükrü Kılıç ile halasının eşi Anter Yalçın’ın katledildi. Yaralanan amca İrfan Kılıç da felç kaldı. 9 Mayıs 1993'te teyzesinin oğlu olan dönemin Halkın Emek Partisi (HEP) Batman Merkez İlçe yöneticilerinden Medeni Göktepe katledildi. Tarih yaprakları 2 Eylül 1993 gösterdiğinde bu kez amcası Habib Kılıç katledildi.
İlk saldırılar başladığında henüz 2 yaşında olan Murat Kılıç, ailesinden devraldığı siyasi mücadeleyi sürdürüyor. Şu an Demokratik Bölgeler Partisi'nde (DBP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliği görevini yürüten Kılıç, yaşanan cinayetlerle aynı zamanda Kürt toplumunun hafızasız bırakılmak istendiğini söyledi.
Murat Kılıç
'KÜRT'Ü YOK ETME POLİTİKASI YÜRÜTÜLDÜ'
90'lı yıllarda Kürt kültürüne ve Kürtçeye sahip çıkanların hedef alındığına dikkati çeken Kılıç, "Kürt'ü yok etme politikası yürütüldü. Aynı şekilde topluma da ‘değersiz, bizim dayattığımız Kürt ya da dayattığımız yaşam tarzını ortaya koymazsanız ölürsünüz’ denilmiştir. O dönemlerde bireylere 'ya bu sistemin içinde olacaksın ya kendine ucuz bir rol bulacaksın ya da öleceksin' dayatıldı. Bu insanlar (katledilenler) tabi ki bu sistemin içinde ucuz bir rol olmayı kabul etmediler. Kurdistanî bir şekilde kültürüne sahip çıkmayı seçtiler" diye kaydetti.
'AZMETTİRİCİDEN TETİKÇİYİ SORAMAZDIK’
Katledilen HEP'li amcası Habip Kılıç’ın ülkenin demokratikleşmesi için mücadele yürüttüğünü dile getiren Kılıç, "O yüzden hedef alındı. Dedem de imamdı. O da sahte din tüccarlarının ona belirlediği kıbleyi seçmediği için katledildi. Tabi ki yapılan katliam boyutları da önemlidir. Tamamen bir bireye yönelik değil, bir aileyi komple yok etme şeklindeydi. O dönemde devlet yetkililerinin bu katliamları gerçekleştirdiklerine dair beyanlar var. Bu yüzden azmettiriciden, tetikçiyi soramazdık” ifadelerini kullandı.
Ülkedeki hukuksuzluk nedeniyle aradan geçen süreye rağmen faillerin ortaya çıkarılmadığını kaydeden Kılıç, "Türkiye’deki hukuk sistemi katliamdan geçirilmiştir. Sistem kendine göre hukuku da şekillendirmiş ve bağımsız hukuk anlayışını ortadan kaldırmıştır. Onlarca insanın sokak ortasında katledildiği bir coğrafyadan bahsediyoruz. Eğer hukuk sistemi olsaydı kendisi bunları araştırırdı” dedi.
Cumartesi Anneleri'nin 1000 haftalık mücadelesine dikkati çeken Kılıç, “Bu sıradan bir direniş değil. Birçok alanın kapatıldığı, gözaltı ve tutuklamalarla karşılaştığı bir direniş gösterdiler. Anneler 1000 haftadır Türkiye’nin kaybolan hukukunu arıyor” diye kaydetti.