ANKARA - Eylemdeki amaçlarının sadece Kürtler için değil tüm ezilen halklar için mücadele eden Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak olduğunu belirten tutsak Ayşe Topçu, kamuoyuna mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
“Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan açlık grevleri 4 Nisan’da mahkemeleri boykot edip aile ve telefon görüşmelerine çıkmama halinde devam ediyor. Eyleme Sincan Kadın Cezaevi’nden katılan tutsaklardan Ayşe Topçu, ajansımıza gönderdiği mektupla eyleme destek çağrısı yaptı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin 25 yıldır devam ettiğini belirten Topçu, “Dünyanın hiçbir yerinde böylesine ağır tecrit koşullarında yaşayan tutsağı ne duyduk ne gördük. Lakin, İmralı zindanında yıllardır kesintisiz yoğun bir ağır tecrit altında rehin tutulan düşünce ve felsefesiyle başta Ortadoğu ve dünya halklarına umut olan, çağın filozofu, siyasetçi ve lider olan Sayın Abdullah Öcalan ağır koşullarda tutuluyor. Ağır koşullarda tutulmasının birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi; Türkiye başta olmak üzere ve diğer hegemonik devletlerin Sayın Öcalan'ın paradigmasının ne derece doğru ve önemli olduğunu bilmeleridir. Yine paradigmasının kendilerinin iflas bayrağını dikeceğini, daha doğrusu çöküşlerin hızlandıracağı için yıllardır tecrit koşulları devam etmektedir” dedi.
SİYASİ REHİNE POLİTİKASINDA ISRAR
İmralı Cezaevi’nde avukat, aile, telefon, arkadaş görüşmeleri mektup gibi iletişim haklarının yıllardır yasaklı hale getirildiğine işaret eden Topçu, “Dışarıdan gelebilecek herhangi bir haberin önü kesilmiş; yani toplumla tüm bağları kesilmiştir. Yoktan bahaneler yaratılarak engellenmiştir. Normalde bu belirttiklerim 5275 sayılı Ceza İnfaz Hukukunda tüm tutuklu-hükümlülere verilen temel bir haktır Maalesef bu 5275 sayılı kanun hiçbir şekilde İmralı'da uygulanmamaktadır. Bu yasanın uygulanmaması suç teşkil etmektedir. Özelde; avukat, aile arkadaş görüşlerinin engellenmesi, yine telefon ve mektuplarının engellenmesinin disiplin cezaları var denilerek yapılmıştır. 39 aydır Sayın Öcalan’dan haber alınmış değil. Ayrıca 28 Nisan 2024 tarihinde İmralı'da tutulan Veysi Aktaş arkadaşımızın tahliye edilmesi gerekirken, infazı keyfi bir şekilde uzatılmış. Bu da gösteriyor ki mevzu bahis Kürt siyasi tutsaklar olunca, hukukun tamamıyla rafa kaldırılıyor. Bu da hükümetin siyasi rehine politikasında ısrarını ortaya koyuyor” ifadesinde bulundu.
‘ÇÖZÜM ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜYLE GELİR’
Kürt halkının ve dostlarının yıllardır hem tecridin kaldırılması hem de Öcalan’ın özgürlüğü talepli eylem ve mücadele içinde olduğunu dile getiren Topçu, tecridin hem cezaevlerine hem de dışarıya ciddi etkilerinin olduğunu belirterek, “Bu kadar ağırlaştırılmış tecrittin yaşanması, savaşta ısrarın olması, ülkede yaşanan kriz ve kaosun tek sorumlusu hükümettir. Bunların ortadan kalkması ancak tecrittin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması ve Türkiye'nin demokratikleşmesi ile mümkün olur” dedi.
Türkiye’nin demokratikleşmesi noktasında Öcalan’ın birçok önerisi olduğuna ve demokratik bir müzakere olması durumunda sorunların çözüme kavuşabileceğini söyleyen Topçu, “Lakin hükümetin demokrasiden anladığı; Kürdün varlığını ve iradesini yok saymaktır Hiç kimse ne bir halkı ne de halkın değerini yok sayamaz” diye belirtti.
KEYFİ DİSİPLİN CEZALARI
Siyasi tutsaklar olarak İmralı Ada sisteminde uygulanan tecrittin hemen hemen benzerini yaşadıklarını aktaran Topçu şöyle devam etti: “Keyfi disiplin cezalarından tutalım; insan onurunu kıracak türlü türlü işkencelere, hasta tutsakları olan yaklaşım ve son olarak hukuksuzca infaz yapmalarına kadar keyfi tutumlarla karşı karşıyayız. Ve böylesi koşullarda yaşıyoruz. Bu koşullarda ısrar etmenin yegâne amacı; yıldırmak, sindirmek, eziyet yine siyasi tutsakların kendi aslını inkar etmesi, pişman olduğunu dillendirmesi ve kendi ‘affını’ istemesi bekleniliyor. Tabii sistemin unuttuğu bir şey var; o da siyasi tutsaklara geçmişte geçmişten devredilen direniş bayrağı. Bu direniş bayrağı, Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne kavuşana ve Kürt sorununun demokratik çözümü sağlanana dek dalgalanacaktır.”
‘GÜCÜMÜZÜ MÜCADELEYE BAĞLILIKTAN ALIYORUZ’
Moral ve motivasyon kaynaklarının mücadeleye olan bağlılıktan geldiğini söyleyen Topçu, “Yine Sayın Öcalan’ın muazzam direnişi ve yanında bulunan değerli yoldaşlarımızın, dışarıdaki yurtsever halkımızın- dostlarımızın mücadelesi, özgürlük savaşçılarının görkemli eylemleri ve son olarak zindanlarda esir tutulan yoldaşlarımız onurlu duruşu ve birlik ruhundan kaynağını alıyor. Devam eden bu eylemde ve diğer tüm eylemlerdeki amacımız ve istemimiz; yıllardır sadece Kürt halkı için değil, diğer tüm ezilen halklar için mücadele eden, 1993'ten bu yana tüm değerlendirmelerinde barış vurgusu yapmış ve var olan savaş sorununun siyasal zeminde çözülmesi için büyük çaba içerisinde olan, büyük barış çabasını fedakarlıkla sürdüren, kardeşliği esas alan, barışın teminatı olan Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne bir an önce kavuşmasını ve Kürt sorununun demokratik yolla çözümünü amaçlıyoruz” diye belirtti.
MÜCADELEYİ BÜYÜTME ÇAĞRISI
Topçu eyleme ilişkin şu çağrıyı yaptı: “Buradan değerli ailelerimize, halkımıza ve dünya halklarına çağrımız; özgürlük ateşinin daha fazla harmanlanması. Yıllardır Kürt halkına yapılan zulme ve işkencelere başkaldırmaları ve dur demeleri gerekiyor. Sorun; hepimizin sorunudur. Yani sadece mücadele uğruna bedel vermiş ve halen vermekte olan bir kesim aile ve toplumun sorunu değil. Düşen ateş tek bir yeri yakmaz. Ve yakmıyor da. Onun için bilinçli, vicdanlı, değerli ailelerimizden, kardeşlerimizden, dostlarımızdan, yoldaşlarımızdan isteğim; mücadeleyi büyütmeleri ve çevrelerini örgütlemeleridir. Buradan tekrardan selam ve sevgilerimi gönderiyor, zaman birleşme ve özgürlük zamandır diyorum.”