İSTANBUL - “Etki ajanlığı” düzenlemesiyle gazeteci ve muhalefetin susturulmak istendiğini belirten gazeteci İrfan Aktan, "Şimdiye kadar bu fiilen yapılıyordu, artık hukuk eliyle de yapılmak isteniyor” dedi.
Meclis’e sunulması beklenen 9’uncu Yargı Paketi taslağında yer alan “etki ajanlığı” düzenlemesine dair tartışmalar devam ediyor. Düzenlemeye göre, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezası ile cezalandırılacak.” Düzenlemenin yasalaşması halinde ise, eleştirel haber yapan gazeteciler ve hükümetin politikalarını araştıran sivil toplum örgütleri "etki ajanı" ilan edilip yargısal sürece tabi tutulabilecek.
İktidarın düzenlemeye neden ihtiyaç duyduğu, muhalefetin neden karşı çıktığı ve düzenlemenin nasıl bir tehlike barındırdığını gazeteci İrfan Aktan ile konuştuk.
Gazeteci İrfan Aktan
AMAÇ SUSTURMAK
İktidarın düzenlemeyle gazetecilerin ellerinde kalan tüm haklarını almaya çalıştığını belirten Aktan, gerek bu düzenleme gerekse de “sansür yasası” ile iktidarın gazetecileri ve toplumu susturmayı amaçladığına dikkati çekti. Gazetecilik mesleğinin iktidar tarafından “suç” haline getirilmek istendiğinin altını çizen Aktan, düzenlemenin gazeteciliğin sonunu getireceğini söyledi. Aktan, “Meslektaşlarımız gözaltına alındığında ve tutuklandığında, ‘gazetecilik suç değildir’ diyoruz. Çünkü yasada böyle bir suç yok. Gazetecilik dünyanın hiçbir yerinde de kriminalize edilemez. Ama iktidar, gazetecilik faaliyetini açık bir biçimde suç haline getirecek bir düzenlemeye meyil ediyor. Çünkü yaptığımız bir haberin, aldığımız bir demecin, uzun süre takip ettiğimiz bir araştırmanın kamuoyu yaratması ya da etki yaratması halinde ve iktidarı rahatsız etme olasılığı çok yüksek olduğuna göre her an ‘etki ajanlığı’ yaftasıyla kendimizi yargıcın karşısında bulabiliriz” diye belirtti.
'ULUSLARARASI ALANI DA ETKİLEYECEK'
Bu düzenlemeden uluslararası alanda yürütülen mesleki faaliyetlerin dahi etkileneceğini belirten Aktan, “İktidar, medya alanını tamamen satın aldığı ve domine ettiği için iş çevreleri ve girişimciler, alternatif medyaya yatırım yapamıyorlar ya da bu alana girmeye korktukları için alternatif medya organları bağışlarla Avrupa Birliği'nden (AB) veya çeşitli vakıflardan gelen fonlarla faaliyet yürütüyor. Gerçi bunun da çok azaldığını duyuyoruz. AB’den destek alarak faaliyet yürüten bir gazete ya da web sitesi pekala bu yasa kapsamında kriminalize edilebilecek ve yargı konusu yapılabilecek” ifadelerini kullandı.
SANAL MEDYA KULLANICILARI HEDEFTE
Düzenlemenin sadece gazetecileri ilgilendirmediğine işaret eden Aktan, sanal medya kullanıcılarının da bundan etkileyeceğini dile getirdi. Aktan, “Diyelim ki bir polis şiddetine maruz kaldınız ve bunu gösterdiniz, buna karşı bir kamuoyu yaratmaya çalıştınız. Yahut bir hak ihlaline karşı sosyal medyada bir hashtag açtınız ve bu gündem oldu; bu da kapsama alınacaktır. Devletin yararına ya da devletin üstün yararına aykırı kamuoyu yaratmaktan kendinizi içeride bulabilirsiniz” dedi.
‘GAZETECİLİK SUÇ KILIFINA SOKULUYOR’
İktidarın sınır ötesi operasyonları gündeme getirdiği bir süreçte düzenlemenin gündeme getirilmesini “manidar” bulan Aktan, olası sınır dışı operasyonlarda yapılacak haberlerin “suç” sayılacağına dikkati çekti. Aktan, “Gazeteciler olarak iktidarın bir skandalı ya da eleştirilebilir herhangi bir faaliyeti konusunda muhalif görüş ve demeç alma bizim açımızdan suça dönüştürülebileceği için muhalif seslere mikrofon uzatamayacak hale geleceğiz. Dolayısıyla muhalif sesler de sesini duyurabilecek mecra bulamayacak. Bu tam anlamıyla böyle olacak demiyorum ama iktidarın arzuladığı, hedeflediği ve varmak istediği nihayet bu. Örneğin; Afrin'e benzer bir harekat düzenlendiğinde bunu yazan gazeteciler, eleştirel ifade edenler yargılanmıştı. Ama şimdi artık bu konuda haber de yapılamayacak hale gelinecek. Dolayısıyla iktidar, gazeteciliği tamamen ya da büyük ölçüde kriminalize eden, suç kılıfına sokan bir düzenleme yapıyor. Şimdiye kadar bu fiilen yapılıyordu, artık hukuk eliyle de yapılmak isteniyor” diye belirtti.
‘KAMUOYU TEPKİSİ MİNİMİZE EDİLECEK’
Türkiye’de gazeteciliğe dönük baskıların yeni olmadığının altını çizen Aktan, “Ancak ‘etki ajanlığı’ kavramı burada çok kritik. Şimdi birini gazeteci olarak içeri atmanızla, birini ajan olarak içeri atmanız arasında bir fark var. Ajan diyerek içeri attığınızda, kamuoyu ilgisini minimize etmiş veya içeri attığınız kişiyi daha rahat kriminalize etmiş olursunuz. Zaten bilinmeyeni nakleden bir iş yapıyoruz, mesleğimiz bu. Ya da bilinen bilgileri yorumluyoruz. Gazetecilik budur. Ama şimdi ona ‘etki ajanlığı’ yaftası yapıştırdığınız zaman tamamen bu faaliyeti yasa dışı hale getiriyorsunuz” dedi.
‘BEDELİNİ HERKES ÇEKER’
Bu düzenlemenin yasallaşması halinde bedelini sadece gazetecilerin değil tüm toplumun çekeceğini söyleyen Aktan, şunları belirtti: “Yasaklarla gazetecilik çökertilebilir. Evet, gazeteciliği çökerten, gazeteciliği imkansız hale getiren ülkeler de var. Ama gazeteciliğin çökmesi sadece bir mesleğin çökmesi değil, bir bütün olarak o ülkede bilginin aktarımına dair ahlaki kaidelerin de çökertilmesi anlamına gelir. O zaman buyrun bakalım nasıl baş edeceksiniz? Eğer bir iktidar, hiçbir faaliyetinin eleştirilemeyeceği bir sistem kurmaya çalışırsa, o zaman her türlü manipülasyonla da karşı karşıya kalabilir. Savaş politikalarını, ekonomi politikalarını eleştirmeyeceksiniz. Polisin hak ihlallerinden bahsetmeyeceksiniz. Kadın cinayetlerinin kaynağından söz etmeyeceksiniz. Kürtlere yapılan zulmün z'sini bile ağzına almayacaksınız. Çok basit bir örnek ama Diyarbakır Hapishanesi’nde Esat Oktay Yıldıran'ın yaptığı baskılarda buydu. ‘Buradan benim istediğim robot olarak çıkacaksınız’ dedi. Sonuçlarını hepimiz biliyoruz. Bu ülkede Diyarbakır Hapishanesi’nde Kürtlere uygulanan işkencenin, zulmün yarattığı toplumsal siyasal sonuçları biliyoruz, bedellerini görüyoruz. Gazeteciliği yasaklamanın da bedelini sadece biz çekmeyeceğiz.”
‘SORUMLULUK MUHALEFETE DÜŞÜYOR’
Araştırmacı gazeteciliğin çok daha zorlanacağını söyleyen Aktan, “Gazeteciliğin tıkıldığı tabuta son çivi çakılacaktır. Gazeteciliği zorlaştırabilirler ama bitiremezler. Hedefleri bitirmek bu çok açık. Ama sürgüne gitmiş çok sayıda gazeteci var. Onlar yapar. Daha anonim bir biçimde insanlar, isim vermeden, haber kaynağını aktarmadan da bilgileri öyle veya böyle yayacaklardır. Bence muvaffak olamayacaklar. Etkin bir muhalefet olursa bu tasarı kanuna dönüşmeyebilir. Asıl sorumluluk parlamentoya düşüyor. Biz gazeteciler, başımıza konmak istenen demoklesin kılıcına karşı ne yapabiliriz? Ancak bu tür programlarla gazeteciliği ne hale sokmaya çalıştıklarını anlatabiliriz. Ama burada esas vazife tabii ki yasayı yapan, parlamentoda yasayı kabul eden veya reddedenlere düşüyor. Muhalefete ciddi bir görev düşüyor. Mesele parlamentoda el kaldırıp bir yasanın geçmesini onaylamamakla değil, aynı zamanda toplumsal muhalefeti de örgütlemek ve bir bütün olarak bu gidişata dur demek gerekiyor. Biz susarsak herkes susar” ifadelerini kullandı.
‘HAKİKATİ AKTARMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Her koşulda hakikati aktarmaya devam edeceklerini belirten Aktan, son olarak “Hakikati aktarmanın bin bir yolu vardır. Yeni yollar bulacağız. Yasayı bir şekilde geçecek, delecek yeni bir dil, yeni bir kelime, kelimeler icat edeceğiz mecburen” dedi.
MA / Ferdi Bayram