İZMİR - Eğitim Bakanlığının onayladığı yeni müfredatın eğitimdeki cinsiyete dayalı ayrımcılığı derinleştireceğini söyleyen Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Kadın Sekreteri Gülsev Sağıroğlu, "Sorgulamayan, itaatkar kız çocukları yetiştirmek amaçlanmakta" dedi.
İktidara geldiği ilk yıllardan itibaren eğitim politikalarına müdahale eden AKP, adım adım sistemin içini boşaltırken, müfredatı da yapboz tahtasına dönüştürdü. 22 yıllık iktidarı süresince 18 müfredat değişikliği yapan AKP’nin özellikle 4+4+4 sistemiyle laik ve bilimsel eğitime yaptığı müdahaleler, tarikat, cemaat ve vakıflarla yapılan protokollerle devam etti. Diğer yandan anadilde eğitim ve zorunlu din derslerinin kaldırılması talepleri görmezden gelindi. Son olarak ise tartışmaların odağındaki "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adlı yeni eğitim müfredatı, veli ve eğitimciler başta olmak üzere toplumun tepkisine rağmen 26 Mayıs’ta onaylandı. Laik, bilimsel, demokratik ve cinsiyet eşitliği temelli eğitimi geri plana iten, "milli ve manevi değerler" çerçevesinde şekillenen müfredat, eğitimciler tarafından “toplumun geleceğine tehdit” olarak değerlendirildi.
Cinsiyete dayalı ayrımcılığı derinleştiren içerik ve müdahalelerin özellikle kız çocuklarını nasıl etkilediği, geleceği için ne gibi tehlikeler barındırdığına dair Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 1 Nolu Şube Kadın Sekreteri Gülsev Sağıroğlu ile konuştuk.
ADINA ‘EĞİTİMDE REFORM’ DENİLDİ
AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle birlikte pek çok alanda olduğu gibi eğitimde de köklü değişimler yaşandığını belirten Sağıroğlu, “reform” adı altında yapılan bu değişikliklerin ülkeyi sürekli kötüye götürdüğünü söyledi. 2004 yılından başlayarak okul öncesinden üniversiteye kadar bütün eğitim- öğretim programlarının değiştirildiğini hatırlatan Sağıroğlu, “İlk köklü değişiklik 2006-2007 yıllarında yaşanırken, 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren bütün programlar bir kez daha değiştirilip yeni uygulamalara gidildi. Yeni programlarla eğitim sisteminin dayandığı felsefeden öğretim, yöntem ve tekniklerine, ölçme-değerlendirmeden ders kitaplarına kadar kapsamlı değişiklikler oldu” diye belirtti.
İTAATKAR NESİL AMAÇLANIYOR
Toplumu kendi ideolojik hedeflerine uygun bir biçimde dizayn etmeye çalışan iktidarın, Diyanet İşleri Başkanlığı, tarikat ve cemaat işbirliğini sürdürdüğünü dile getiren Sağıroğlu, “Laik, bilimsel ve kamusal eğitimden giderek uzaklaşılmaktadır. Bu anlayışla, kadını ve kız çocuklarını eğitimden dışlayan, eve kapatan, güçsüzleştiren ve sömüren cinsiyetçi anlayışın okulların içine girmesine izin vererek, bir taraftan çocukları şiddete ve istismara açık hale getirmekte öte taraftan yeni müfredat düzenlemeleriyle sorgulamayan itaatkar kız çocukları yetiştirmeyi amaçlanmaktadır” ifadelerini kullandı.
866 BİN KIZ ÇOCUĞU OKULA GİDEMİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “2021-2022 eğitim-öğretim yılı okullaşma” istatistiklerine göre, ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin kız çocuğunun okula gidemediğini hatırlatan Sağıroğlu, “Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısı ise 636 bin 270. Bu veriler toplam 1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun eğitim sisteminin dışında bırakıldığını göstermektedir. Bunlar sadece bilinen veriler, ne yazık ki gerçek verilere ulaşmak mümkün değil” dedi.
AÇIK ÖĞRETİME KAYITLAR ARTTI
MEB’in yine istatistiklerine göre, örgün eğitimde (resmi + özel) 17,5 milyon öğrencinin bulunduğunu aktaran Sağıroğlu, açık öğretimde okuyan 2 milyon 346 bin 654 öğrencinin ise 934 bin 276'sının kız çocuğu olduğunu söyledi. Sağıroğlu, “Bu sayı AKP'nin iktidara geldiği 2002-2003 eğitim-öğretim yılında 187 bin 396 idi. 22 yılda yaklaşık 4 kat bir artış söz konusu. Bu artışın nedeni ise temel eğitim-ortaöğretime geçiş sistemi nedeniyle istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmalarıdır. Özellikle MEB’in son yıllarda öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden olmuştur. Açık liseye giden öğrenci sayısındaki artışın bir diğer nedeni de lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavına hazırlanmak için kayıtlarını açık liseye aldırmış olmalarıdır” diye belirtti.
‘SİSTEMDEKİ CİNSİYETİÇİ YAPIYI DERİNLEŞTİRECEK’
4+4+4 düzenlemesiyle başlayarak bugüne kadar katlanarak gelen sistemde kız çocuklarının eğitimin dışına itilip, toplumsal hayattan koparıldığını belirten Sağıroğlu, cinsiyetçi bir anlayışla hazırlanan yeni müfredat ile toplumsal cinsiyet rollerini meşrulaştıran, LGBTİ+ bireyleri yok sayan bir yapının oluşturulduğunun altını çizdi.
Sağıroğlu, devamında şunları belirtti: “Yeni eğitim müfredatı, tüm derslerde ‘dini’ ve ‘milli’ değerleri temel alan, farklılıkları ötekileştiren, kendi cinsiyetçi siyasal-ideolojik çizgisinde cinsiyete dayalı ayrımcılığı daha da derinleştiren bir içeriktedir. Siyasal iktidarın muhafazakar ve gerici cinsiyet anlayışıyla hazırlanan bu müfredatla birlikte eğitim sisteminin cinsiyetçi yapısının daha da derinleşeceği açıktır. Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan MEB, eğitimin en önemli unsuru olan müfredat ile kapitalist ekonominin bir gereği olarak ‘aileyi’ koruma, güçlendirme politikalarıyla kadının farklı kimliklerini yok saymakta, kadının asli görevinin 'annelik', yaşam alanını ise ev içi alanla sınırlandırarak makbul kadınlığı dayatmaktadır. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıplarıyla yetiştirilmesine yönelik müfredatlar kadını kamusal alandan dışlamayı amaçlamakta, kadınları eve hapsederek şiddet ve istismarın önünü açmaktadır. Dolayısıyla eleştirilerimiz sadece teknik ve pedagojik değil aynı zamanda politik niteliktedir.”
MA / Semra Turan