AMED - Gezici Ekolojik Belgesel Günleri, "Yerel yönetimlerde ekolojik yıkıma karşı ekolojik inşa" paneli ve “Wandari” belgesel filmin gösterimiyle sona erdi.
Amed Ekoloji Derneği ve Documentarist’in 24 Mayıs’ta startını verdiği Gezici Ekolojik Belgesel Günleri, “Yerel yönetimlerde ekolojik yıkıma karşı ekolojik inşa" paneli ve “Wandari” belgesel filmin gösterimiyle sona erdi. Amed Büyükşehir Belediyesi’nin kongre merkezinde gerçekleştirilen panele çok sayı ekolojist ve kentteki sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.
Moderatörlüğünü ekoloji aktivisti Çilem Aydın’ın yaptığı panelde yazar-gazeteci Yusuf Gürsucu, Kurdistan’da tarım, su ve enerji üzerine yürütülen yıkım politikalarına dair sunum gerçekleştirdi. Gürsucu, insanlığın en büyük devriminin Kurdistan coğrafyasında yaşandığını ancak bugün aynı coğrafyanın ekolojik kırımla karşı karşıya olduğunu belirtti. Bunda kapitalist sistemin etkisinin göz ardı edilemeyeceğini vurgulayan Gürsucu, “Türkiye’de enerji üretimi en fazla jeotermal ve termik santrallerden elde ediliyor. Enerji üretimi çok fazla ama bizim kullandığımız bunun yüzde 10 ile 20’si arası. Diğer enerjinin üretimi de bizim cebimizden çıkıyor. Şuanda özellikle güneş enerjisi üretiminde büyük bir artış var. Bu da, önümüzdeki yıllarda ekolojik talanda daha fazla rol oynayacak" diye belirtti.
‘SUYU TAHAKKÜM ALTINA ALMAK İSTİYORLAR’
Kurdistan’da 110’a yakın baraj olduğunu ancak suyun Ortadoğu’ya satıldığını belirten Gürsucu, “Su ve enerji üzerinden çiftçiliği bitirmeye çalışıyorlar. Talebimiz bu barajlardaki suyun halka parasız bir şekilde verilmesidir" dedi. Irak ile süren ticaret yoluna ilişkin de konuşan Gürsucu, Türkiye'deki barajların tamamının enerji üretmek yerine suya tahakküm amacıyla kurulduğunu dile getirdi. Bu yolla birlikte bölgeye su kanalının açılması ve doğalgazın Avrupa'ya bu yolla taşınmak istendiğini söyleyen Gürsucu, “Bölgenin doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya yaymayı planlıyorlar. Bunun arka planının bu olduğunu görmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Kurdistan bölgesinde üretilen enerji ve sudan halkın ve çiftçilerin yararlanamadığını vurgulayan Gürsucu, akarsuların hepsinin önünün kesilerek suya tahakkümün devlet tarafından sağlandığını söyledi. Gürsucu, "Talep edeceğimiz tek şey bölgemizdeki bu suyun belediyelere, çiftçilere ücretsiz dağıtımı için mücadele ve direniştir. Halkımızda kendi yaşam alanında ki barajlardan ihtiyacı olan suyu almak için mutlaka mücadele etmelidir. Asıl tarım susuz olmuyor" diye belirtti.
ABDULLAH ÖCALAN’IN SÖZLERİ HATIRLATILDI
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kendisiyle İmralı’da yürütülen diyalog sürecinde, “Siz ne biçim belediyelersiniz. Binlerce on binlerce Kürt gidip orada burada kölelik, marabalık yapıyor. Siz insanlara iş kotasını yaratamıyor musunuz?" dediğini hatırlatan Gürsucu, belediyelerin toprak ve üretimle insanlara iş imkanı yaratması gerektiğini dile getirdi.
YEREL YÖNETİMLERDE ÜÇÜNCÜ YOL
Daha sonra konuşan Jineoloji Yayın Kurulu üyesi avukat Ruşen Seydaoğlu da, sunumunda toplumsal cinsiyet rolleri ve kentlerin inşası arasındaki ilişkiye değindi. Kentlerin düşünsel ve yaşamsal anlamda birer hapishaneye dönüştüğünü ifade eden Seydaoğlu, "herkes için eşitlik" sorusunun kentler için de sorulması gerektiğini belirtti. Yerelde üçüncü yol paradigmasının nasıl örülmesi gerektiğine değinen Seydaoğlu, şunları belirtti: “Ekolojik yaşam iddiası özgün, özerk olarak iktidarlaşmaya karşı sürekli hareket halinde, düşünce içinde olacak mekanizma olarak durmalıdır. Bu anlamıyla mevcut kentlere katılma ve kentlerin kullanma hakkına dair tartışmalar yürütülmelidir. Alınan kararları hayata geçirmede ekolojist ve kadınların söz sahibi olması gerekiyor. Belediyelerden ziyade kadın komünleri, kadın meclisleri, kadın kooperatiflerinin oluşturulacağı ve ekolojistlerle bir arada olunacak bir alanın açılması gerekiyor.”
Konuşmaların ardından panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi. Ardından ise “Wandari” adlı belgesel filmin gösterimi yapıldı.