İSTANBUL - Dişhekimi Sevinç Özgüner İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi ödülleri, DFG Eşbaşkanı ve MA editörü Dicle Müftüoğlu, Şair İlhan Sami Çomak ve Akbelen Direnişçilerine verildi.
İstanbul Tabip Odası (İTO), Diş Hekimi Sevinç Özgüner’in ölümünün 44’üncü yılında "Dişhekimi Sevinç Özgüner İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi Ödülü" töreni gerçekleştirdi. Ödül töreni Cağaloğlu’nda bulunan İTO binasında düzenledi. Törene hak savunucuları, sendika temsilcileri, ve çok sayıda kişi katıldı. Bu seneki ödüle Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu, yaklaşık 29 yıldır tutsak olan Şair İlhan Sami Çomak ve Akbelen Direnişçileri’ne verildi. Tören, Özgüner’in hayatına dair bir sinevizyon gösterimi ile başladı.
Törende konuşan İTO Başkanı Osman Küçükosmanoğlu, Özgüner’in doktorluk ve insan hakları konusunda önemli biri olduğunu belirterek, ödül alanları tebrik etti.
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Küçükosmanoğlu, ardından Akbelen Direnişçilerine ödüllerini verdi. Ödüllerini alan direnişçiler, ocakların kendi köylerine çok zarar verdiğini ifade ederek, mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi ve tüm kesimlere duyarlılık çağrısı yaptı.
ÇOMAK'IN MESAJI
İlhan Çomak’ın ödülünü ise İTO üyesi Doktor Nergis Erdoğan, Çomak’ın görüş arkadaşı olan Türkan Acar’a verdi. Acar, Çomak’ı ziyaret ettiğini ve şu mesajı ilettiğini belirtti: "Evet hangi birinden bahsedeyim? Çocuklarımızın cenazelerini kutu içerisinde verildiğinden mi, mezar taşlarına yapılan vahşettin mi? Cumartesi Annelerinin bin haftadır zorla şartlarda adalet arıyorlar. Cezaevlerinde hasta tutsaklar keyfi olarak ölüme terk ediliyorlar."
Çomak, mesajını “Jin jiyan azadî” sloganıyla bitirdi.
‘ÖDÜLÜMÜ ÖZGÜR BASIN EMEKÇİLERİNE ADIYORUM’
DFG Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun ödülünü MA muhabiri Ömer İbrahimoğlu aldı. İbrahimoğlu, Müftüoğlu’nun törene gönderdiği şu mesajını okudu: “Günümüzde hakikate ekmek, su ve hava kadar ihtiyaç duyuyoruz. Biz ne kadar ihtiyaç duyuyorsak iktidar da o kadar korkuyor hakikatten. Korkusu büyüdükçe hakikat için mücadele edenlere, hakikati duyuranlara saldırısı da artıyor. Türkiye kuruluşundan bu yana basının özgür olmadığı bir ülke. Ancak söz konusu Kürt sorunu, barış mücadelesi, tecrit olunca baskı hali artıyor. Gazetecilerin katledildiği, binalarının bombalandığı, dağıtımcılarının gözaltında kaybedildiği Kürt basın geleneğinin bir ferdiyim. 30 yılı aşkın süredir hakikat için mücadele eden Musa Anter, Gurbetelli Ersöz, Cengiz Altun, Nazım Babaoğlu, Nagihan Akarsel’in yarattığı geleneğin öğrencisiyim. Bu geleneğe, yani hakikate olan saldırılar kapsamında hapsedildim. Bu süreçte bir gazeteci olarak cezaevlerindeki ihlallerin ve tecridin boyutunu gördüm, yaşadım ve buradaki hakikati de dışarıya yansıtmaya çalıştım. Bizi polis ve yargı taciziyle engellemeye çalışanlar aslında halkın haber alma hakkına ve hakikate saldırıyorlar. Bu nedenle tüm engellemelere rağmen hakikatin izini sürmeye devam edeceğiz. Gazeteciliği savunmaya, bu mesleği onuruyla sürdürmeye devam edeceğiz. Bu ödülü bu mesleği onuruyla sahiplenen ve tüm baskılara rağmen susmayan özgür basın emekçilerine adıyorum.”