HABER MERKEZİ - Tedbir başvurularına rağmen son 8 günde 4 kadın katledildi. Avukat Halise Dakalı, kadınların saldırılara karşı kendilerini özsavunma temelinde koruyabileceklerini vurguladı.
Var olan mekanizmaların işletilmemesi ve cezasızlık politikası, kadına yönelik şiddet ve katliamların her geçen gün artmasına neden oluyor. JINNEWS’in şiddet çetelesine göre, 2023 yılında en az 320 kadın katledilirken, 189 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 2024 yılının ilk 4 ayında en az 120 kadın katledildi, en az 71 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre ise, 2023 yılında en az 315 kadın cinayeti yaşandı, en az 248 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yılın ilk 4 ayında en az 124 kadın katledilirken, en az 72 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
‘KORUMA’ KARARINA RAĞMEN KATLEDİLDİLER
Kadınlar, hayatta kalabilmek için başvurabilecekleri her yere başvurmalarına rağmen göz göre göre katlediliyor. Geçtiğimiz haftalarda en az 4 kadın şikayetçi oldukları ve hakkında koruma kararı aldırdığı erkekler tarafından katledildi. Karakol-emniyetten adliye koridorlarına kadar her yerde adalet ararken katledilen bu kadınlar şöyle:
* Aydın’ın Sultanhisar ilçesinde Aylin Pekin, kendisine ısrarlı takipte bulunup rahatsız ettiği için şikayette bulunduğu Mehmet Şah Yeşilova tarafından 13 Mayıs’ta evinin önünde ateşli silahla katledildi.
* Adana’da Burak Acar hakkında uzaklaştırma kararı aldıran Bahar Torun’u, 13 Mayıs’ta elektronik kelepçeyi kırarak katletti.
* İzmir’in Selçuk ilçesinde 14 Mayıs’ta Birkan Ekren, boşandığı Sevim Duman’ı katletti. Duman’ın daha önce tehdit ve hakaretten Ekren hakkında şikayetçi olduğu ve hakkında 1 ay uzaklaştırma kararı aldırdığı öğrenildi.
* İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde aldığı tehditler nedeniyle Gökhan Y. hakkında şikayetçi olan Bahar Kaban, 16 Mayıs’ta katledildi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Kadın Komisyonu üyesi Halise Dakalı, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
HUKUKİ KILIF: İYİ HAL
ÖHD Amed Şubesi Kadın Komisyonu üyesi Halise Dakalı
Fail erkeklerin “iyi hal” olarak bilenen takdiri indirim ile korunduğuna dikkati çeken Dakalı, uygulanan indirimlerin ise tamamen mahkemenin inisiyatifinde olduğunu söyledi. Dakalı, “Takdiri indirim uygulayıp uygulamama konusunda hakimin takdir hakkı vardır. Ancak hakim, takdir hakkını yasaya ve somut olaya uygun bir şekilde kullanmak zorundadır. Yargılamayı yapan hakim indirim nedeni olarak sadece yasada sayılan nedenleri göz önünde bulundurabilir ancak hukukun eşitlik ilkesine aykırı olarak fail erkeği koruyan kararlar sebebiyle duruşma salonlarında toplumsal vicdanı ve adaleti yaralayan gerekçelerle verilmektedir” diye belirtti.
CEZASIZLIK ZIRHI VE SONUÇLARI
Faillerin ise kadın cinayetlerinde indirim alabilmek adına farklı söylemlerde bulunduğuna işaret eden Dakalı, “Failin mahkemeyi etkilemek için namus, aşk, sevgi gibi çarpıtılmış kavramları kullandığı, takım elbise giymenin dahi olumlu davranış olarak değerlendirildiği bu düzeni ‘erkek lehine sistem’ olarak değerlendirebiliriz. Toplumsal yaşamı düzenleme ve toplumsal adaleti sağlama görevi olan hukuk kurallarının bu amaç ve sorumluluğundan uzak olduğu, her gün mahkeme salonlarında duymak zorunda kaldığımız kararlarla kendini göstermektedir. Bu kararlar ise ne yazık ki fail erkek etrafında yarattığı cezasızlık zırhı sebebiyle birçok kadın cinayetinin önünü açabiliyor” ifadelerini kullandı.
‘MÜNFERİT DEĞİL’
Son bir hafta içerisinde 4 kadının tüm hukuki başvurulara rağmen katledilmesini hatırlatan Dakalı, şunları belirtti: “Son günlerde hukuki yardım alamaması sebebiyle katledilen kadınların maruz bırakıldıkları süreci münferit olarak göremeyiz. Tarihin akışı içerisinde kadınlara dayatılan sistematik baskı ve sömürü politikalarının kadın kırımı noktasına varışının bir parçası olarak değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Devletli sistemler, hukuk ve yargı mekanizmalarını toplumsal adaleti sağlamak yerine her zaman kendi varlıklarını ve otoriterlerinin sürdürülebilirliğinde bir araç olarak kullanmışlardır. Başta kadınlar olmak üzere toplumsallığı savunan ve direnen tüm kesimler için hukuk ve yargı bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullanılmıştır. Hal böyleyken kadını en büyük toplumsal muhalefet gücü olarak gören ve kadınlık değerlerini kendi ‘makul kadın’ değerlerine sıkıştırmaya çalışan bir sistemin, kadını ve taşıdığı değerleri gerçek anlamda korumasını bekleyemeyiz. Doğal olarak esas sorumlu, hukuku kendi düzenlerinin devamlılığında en sarsılmaz temel ve araç olarak gören erkek egemen sistemin kendisi olarak tanımlayabiliriz.”
‘ÖZSAVUNMA İLE BAŞ EDİLEBİLİR’
Kadınların korunmayı beklemek yerine mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Dakalı, “İlk olarak koruma sağlanmasını beklemek yerine öncelikle her bir kadının kendi varoluşunu anlamlandırmaya, kadınlık değerleri ve gücünü açığa çıkartmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ancak ve ancak kendi varoluşsal gücümüzü bilince çıkartıp, bunu örgütlü mücadele ekseninde ortaklaştırabilirsek özsavunma temelinde sistemle mücadele edebiliriz. Kadını en tehlikeli muhalefet dinamiği olarak gören siyasi iktidarın bu anlayışı karşısında varlık savaşı vererek hukuk, ekonomi, siyaset, ekoloji ve birçok alanda kadın varoluşunu sağladığımız zaman etkili koruma mekanizmalarının oluşturulup uygulanabilirliğini sağlayabiliriz” diye belirtti.
MA / Berivan Kutlu