AMED - İran'da gözaltında ağır işkencelere maruz kalan ve baskılar nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kalan Farogh Nikbey, "İran, Kürt kültürünü yok etmek istiyor. Biz çocuklarımıza Kürtçe öğreterek bunu engellemeye çalışıyoruz" dedi.
İran’da insan hakları ihlalleri 1979’dan bu yana devam ediyor. Jîna Eminî’nin katledilmesi ardından başlayan direnişe yönelik ve o dönem tutuklananlara yönelik şiddet arttı. Cezaevlerinde şiddet, taciz, tecavüz, tehdit ve katliam gibi birçok ihlalle karşılaşan tutsaklar, İran rejiminin değişmesi için mücadele veriyor. Hengaw İnsan Hakları Örgütü’nün verilerine göre İran’da son 10 yılda 12 bin kişinin gözaltına alındığı kayda geçti. Resmi olmayan verilere göre ise 20 bine yakın kişi gözaltına alınarak, cezaevinde işkencelere maruz kaldı.
İran rejimi tarafından 3 defa gözaltına alınarak, işkence uygulanan Rojhilatlı Farogh Nikbey, yaşadıkları ardından Avrupa’ya sürgüne gitmek zorunda kaldı. İsviçre’ye iltica eden Nikbey, gözaltılar sırasında yaşadıklarını ajansımıza anlattı.
İlk olarak 18 Aralık 2021’de Sanandaj’da İran İstihbarat Güçleri tarafından, “Kürtçe öğretmek”, “İran İslam Cumhuriyeti’ne hakaret etmek” ve “İran Kurdistan Demokrat Partisi’ne üye olmak” iddiasıyla gözaltına alındığını aktaran Nikbey, gözaltına alınmadan önce arabasının bombalandığını ve silahlı saldırıya uğradığını kaydetti. Gözaltına alınması ardından gözlerinin bağlandığını anlatan Nikbey, şöyle devam etti: “Beni Sanandaj İstihbarat Gözaltı Merkezi’ne naklettiler ve gözlerimi açtıklarında içinde sadece iki battaniye ve bir şişe su bulunan küçük bir odadaydım. Gözaltı merkezinde hiçbir şey yoktu ve gece mi gündüz mü olduğunu bile bilmiyordum. Ne kadar süre orada kaldığımı bilmiyorum. Sonra gelip beni götürdüler, dolambaçlı koridorlardan geçirip bir sandalyeye oturttular. Arkamdan bir ses geldi ve şöyle dedi: ‘İki seçeneğin var; ya bizimle işbirliği yaparsın, seni yakında serbest bırakırız ve eşine, çocuklarına döneceğinize söz veririz ya da işkence yapacağız. İkinci seçeneği denemek ister misin?’ Onlara hiçbir şey bilmediğimi ve beni neden tutukladıklarını bile bilmediğimi söyledim. Sonra bana her şeyin netleşeceğini söylediler.”
DUYMA YETİSİNİ KAYBETTİ
Götürüldüğü odadan 2 defa alınarak işkence uygulandığını ve bunun etkisiyle bir süreliğine duyma yetisini kaybettiğini belirten Nikbey, İran istihbaratı tarafından kendisine siyasi parti çalışmalarına dair sorular yöneltildiğini, “bilmediğini” söylediğinde ise işkencenin sürdüğünü aktardı. Bir gün yine sorgulanmak için götürüldüğü yerde, “Sen itiraf edene kadar bütün kaslarını yakacağım” tehditleriyle şiddet gördüğünü kaydeden Nikbey, “Sonra beni tekrar odama götürdüler ve iki saatte bir geleceklerini, beni tekrar sorguya götüreceklerini söylediler. Odaya girip gözlerimi açtığımda kulaklarımdan, ağzımdan ve burnumdan kan geldiğini gördüm. Daha sonra kulak zarlarım yırtıldı ve artık duymakta zorluk çekiyorum, bazen dudak okuyorum ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorum” dedi.
FALAKA, TACİZ, DAYAK…
Bir süre sonra İran istihbarat biriminin tekrardan yüzünü kapatarak, kendisini Marivan’a naklettiklerini söyleyen Nikbey, kendisine burada da yöneltilen benzer sorulara karşı bir bilgisi olmadığını söylese de götürüldüğü bodrum katta işkence gördüğünü söyledi. Nikbey, yaşadığı işkenceye dair şunları söyledi: “Kollarımı ve bacaklarımı açtıklarında ayaklarımın üzerinde duramadım. Gözlerim hala kapalıydı. Bir kişi beni kaldırdı, diğer ikisi ise şişmesin diye bacaklarımdan birinin üstüne çıkıp, bastırdılar ve beni odama götürmek için sürüklediler. Bir süre sonra beni tekrar aldılar. Bu sefer ellerimi yukarıya doğru kaldırıp, kelepçelediler. Bacaklarımı da tekrar açarak zincirlediler. Sonra pantolonumu indirip, cinsel organıma vurdular ve yumurtalıklarıma ağır bir cisim yapıştırdılar. Bu işkencenin üzerine attığım çığlıklar, sağır ediciydi. Bir süre sonra beni tekrar odama götürdüler, orada birkaç kez kendimi öldürmek istedim. Hatta kafamı duvara sert bir şekilde vurdum ama birkaç darbeden sonra odaya gelip beni tekrar dövdüler. Bunlar sizin için bir film gibi olabilir ama hepsi gerçek. Bütün fiziksel işkencelere katlandım.”
AİLESİ ÜZERİNDEN TEHDİT EDİLDİ
Gözaltında iken ailesi ile de tehdit edildiğini söyleyen Nikbey, kendisine “baba, baba” diyen bir çocuğun ses kaydının dinletildiği ve “eşin ve çocuğun tutuklandı” denildiğini belirterek, kendisine “işbirliği” dayatıldığını ekledi. Çığlık atarak, duruma tepki gösterdiğini sözlerine ekleyen Nikbey, “Sadece ağlayıp, çığlık atıyordum. Sonra aniden Kürtçe bir ses geldi: ‘Pes etme, sana yalan söylüyorlar. Ailen burada değil. Hoparlörlerden ses açıyorlar sadece.’ Bunların diğer odalardaki mahkumlar olduğunu fark ettim. Diğer mahkumlar gürültüleriyle bana haber vermeseydi, ne olurdu bilmiyorum” diye belirtti.
Sonrasında Marivan’dan Sanandaj Cezaevi’ne götürüldüğünü anlatan Nikbey, o ana dair yaşadıklarını ise şöyle aktardı: “Tekrar gün ışığını, insanları görebildiğime ve konuşabildiğime sevindim. O an hapishane benim için beş yıldızlı bir otel gibiydi. Mahkûmlardan tarihin 27 Ocak olduğunu ve 45 gün boyunca İran rejiminin kara deliklerinde olduğumu öğrendim. Ama bana 45 yıl kadar geldi. Ertesi gün cezaevinden çıktım.”
YİNE GÖZALTI YİNE İŞKENCE
Bırakıldıktan 50 gün sonra 19 Mart 2022’de bir kez daha gözaltına alınan Nikbey, tekrar işkencelere maruz kaldığını ve bir hafta sonra serbest bırakıldığını belirtti. Serbest kalmasına rağmen İran güçleri tarafından tacizin devam ettiğini ifade eden Nibey, her gün aranarak “işbirliği” dayatmasında bulunduklarını söyledi.
İRAN GÜÇLERİ OĞLUNU VURDU
Nikbey, en son Jîna Emînî protestolarında 3 Kasım 2022’de gözaltına alındığını kaydetti. Evinin kapısı kırılarak, gözaltına alındığını dile getiren Nikbey, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Günlerce hiçbir soru sorulmadan gözaltında tutuldum, bir gün geldiler ve beni sorgu odasına götürdüler. Bir adam bana, ‘Bu senin son şansın, o yüzden işbirliği yap. Bize itiraf et ve oğlunun cenazesine katıl’ dedi. Tekrar güldüm ve yine yalan söylediklerini, beni kandırmaya çalıştıklarını düşündüm. Birden gözbağımı biraz açtı ve başımı eğip filmi izlememi söyledi. Bana bir cep telefonu verdi ve filmin içinde bazılarının olduğunu gördüm. İranlı ajanlar oğlumu vurdu. Yaklaşık üç ay boyunca karanlık ve soğuk bir odada oğlumun şehit olduğunu düşünerek, yaşadım. Onu son kez görememenin acısını hissettim. Odama her girdiğimde ağlayarak, oğlumu son kez göremediğimi düşündüm ama her sorguya götürüldüğümde orada dimdik durdum ve oğlumun şehit olduğunu söyledim. Üç ay sonra beni serbest bıraktılar. Serbest bırakıldıktan sonra oğlumun hayatta olduğunu, sadece yaralı olduğunu ancak bir bacağını kaybettiğini öğrendim.”
MÜCADELE VURGUSU
Serbest bırakıldıktan bir süre sonra baskıların arttığını ve bu koşullarda yaşayamamasından kaynaklı Avrupa’ya gitmek zorunda kaldığını aktaran Nikbey, “Çok acı yaşadım ama elbette pişman değilim" dedi. Nikbey, Kürtçe için verilen mücadeleye dair de, "İran hükümeti, Kürt kültürünü yok etmek istiyor. Biz çocuklara Kürtçe öğreterek bunu engellemeye çalışıyoruz, onlara okuma-yazma öğretiyoruz. Kürtçe bizim anadilimizdir ve eğer kaybolursa bu bir kültürün kaybolması anlamına gelir. O yüzden öncelikle kültürümüzü ve anadilimizi korumamız gerekiyor. O yüzden tüm Kurdistan halkından kendi kültürüne ve diline saygı duymasını, çocuklarına Kürtçe öğretmesini ve onlarla Kürtçe konuşmasını rica ediyorum” şeklinde konuştu.
Nikbey, son olarak nerede olursa olsun dili ve kültürü için mücadele etmeye devam edeceğini vurgulayarak, yaşamak zorunda kaldığı İsviçre’de çok sayıda Kürt olduğunu ve onlara Kürtçe ders vermeye karar verdiğini aktardı.
MA / Rukiye Adıgüzel