AMED - Her alanda ayrımcılığa maruz kalan engelli bireylerin taleplerinin başında fırsat eşitliği geliyor. Engelsiz Bileşenler Federasyonu Başkanı Abdulmecit Yılmaz, "Cebimizi parayla doldurun gibi bir derdimiz yok. Bize fırsat verin, kendi işimizi yaparız” dedi.
Engelli bireylerin toplumsal yaşama diğer bireylerle eşit şartlarda katılım sağlamalarına yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla 1992 yılında Birleşmiş Milletler'de (BM) alınan kararla 10-16 Mayıs tarihleri "Dünya Engelliler Haftası" olarak anılmakta. Hafta boyunca toplumsal farkındalığı artırmak ve engelli bireylerin haklarını vurgulamak amacıyla çeşitli eylem ve etkinlikler yapılsa da, engelli bireyler bir süre sonra yaşadıkları sorunlar ile baş başa bırakılıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün güncel verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 16’sını engelli bireyler oluşturuyor. Türkiye’de ise nüfusun yüzde 12,29’unu oluşturan kesimin en az bir engeli bulunmakta. Kariyer.net’in yaptığı araştırmaya göre; engelli adayların yüzde 72’si iş hayatında en fazla “toplumsal önyargı ve ayrımcılıkla” karşılaştığı belirtildi. Ayrıca engelli bireylerin yüzde 29’u iletişim, yüzde 27’si de altyapı ve uyumluluk konusunda sıkça zorlukla karşılaşıyor.
Engelli aday istihdam etme başlığında, işverenlerin yüzde 67’si aradığı pozisyon için uygun yetkinliklere sahip adayı bulmakta zorlandığını belirtirken, yüzde 33’ü performans endişesi taşıdığını kaydetti. Kariyer.net verileri, yönetici pozisyonunda çalışan her 264 kişiden sadece 1’inin engelli olduğunu kaydetti.
Engelsiz Bileşenler Federasyonu ve Dicle Görme Engelliler Derneği Başkanı Abdulmecit Yılmaz, engellilerin yaşadığı sorunları anlattı.
Türkiye’nin 2000’li yıllarda Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi’ni imzalamasına rağmen hala birçok haklarından mahrum olduklarını dile getiren Yılmaz, yaşadıkları sorunların temelinde ise merkezi yönetimlerin anlayışı olduğunu vurguladı. Yerel yönetimlerden, tüzel kuruluşlara kadar engellilerin kamusal alana katılımına dair kapsamlı bir çalışma yürütülmediğine dikkat çeken Yılmaz, kamu kurumlarına personel alımında engellilerin sayısının çok az olduğunu, devletin yüzde üçlük engelli kotasını bir türlü doldurmadığını, yeterli atamalar yapılmadığını söyledi.
'ENGELLİ HAKLARI İHLAL EDİLİYOR'
Kentlerde günlük yaşamda engellilerin birçok sorunla karşı karşıya kaldığını aktaran Yılmaz, şöyle devam etti: “Bir bedensel engelli rampayı çıkamadığı zaman bu bir sorundur. Çünkü sonuçta dışarıda gezemeyecek. Ya da bir görme engelli için, hissedilebilir yüzeyler yapılmadığı zaman bu kişi bir yerden bir yere geçerken belki de başına bir şey gelecek. BM Engelli Hakları Sözleşmesi ve yine devletin çıkarmış olduğu 5278 sayılı kanunların ilgili maddeleri bu koşulları tamamen ortadan kaldırmayı devlete emrediyor. Ama gelin görün ki kimse sorumluluğunu yerine getirmiyor. Hatta sorumluluğunu yerine getirmediği gibi bir de sorun yumağı haline getiriyor. Mesela engelliler yasası 2005’te ilk çıkarıldığında kamu kurumlarına, umuma açık alanlardaki otobüslere müddet verildi. ‘İmkanlarınızı engellilerin kullanımına uygun hale getireceksiniz, araçlarınız engelliler için erişilebilir olacak, bina girişleri engelliler için rampalı olacak, bu koşulları yedi yıl içinde sağlayın aksi takdirde yaptırımla karşılaşırsınız’ denildi. Ama o yedi yıl bittikten sonra hükümet sürekli bu yasayı erteleyerek, kurumlara zaman tanıdı ve bu kurumlar hiçbir zaman sorumluluklarını yerine getirmediler.”
'ENGELLİLER OLARAK ENFLASYONDA EZİLİYORUZ'
Yılmaz, ülkedeki ekonomik krizin en büyük mağdurunun yine engelliler olduğunu söyledi. En yüksek engelli maaşının 4 bin 196 TL, en düşük engelli maaşının da bin 802 TL olduğunu dile getiren Yılmaz, evde bakım maaşı alan bir engelliye verilen en yüksek maaşın da 7 bin 605 TL olduğunu belirtti. “Eğer bu engelli ailesiyle birlikte yaşamıyorsa ya da evli ise 7 bin TL ile ev kirası mı verecek, mutfak harcaması mı yapacak” diye soran Yılmaz, “Amed’de on bin TL’nin altında ev yok artık. Varsa bile harabe, yaşanılmaz bir yerdir. Biz bu şekilde doğrudan enflasyonun mağduru oluyoruz. Enflasyonda bizler engelliler olarak maalesef ki eziliyoruz. Bu hükümetin, yerel yönetimlerin ve iş çevrelerin sorumluluğundadır. Çünkü devlet yeri gelince daha fazla engelli istihdamı yaratmak zorunda ya da iş çevreleri devletin tanımış olduğu yüzde dörtlük kotayı doldurmak zorunda ama yapmıyorlar. Yine yerel yönetimler geliştirdiği faaliyetlerle engellilerin istihdamını teşvik etmek zorunda ve aynı zamanda çalışamayan, çalışma imkanı bulunmayan insanlara da verilecek sosyal yardımların hiçbir kritere bağlı tutulmadan verilmesi lazım” şeklinde konuştu.
'HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ'
Temel taleplerinin eğitim, istihdam, erişilebilirlikte fırsat eşitliği olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bunlar bizim hakkımız olduğu için istiyoruz. Biz kimseden herhangi bir lütuf beklemiyoruz. Biz evde oturalım siz de cebimizi parayla doldurun gibi bir derdimiz yok. Bize fırsat verin, biz işimizi yaparız, hakkıyla yaparız. Topluma faydalı olmak istiyoruz. Bunu evde oturarak değil, gerçekten bize tanınacak fırsatlarla yapabiliriz. Ama eşit koşullar istiyoruz. Makul düzenlemeler yapılarak, bunun gerçekleşebileceğini düşünüyorum” dedi.