AMED - İmralı'ya heyet gönderilmesi için CPT'ye gönderilen mektubun imzacılarından Britanya Kürt Halk Meclisi Dış İlişkiler Temsilcisi Agit Karataş, "CPT'ye yüzbinlerce mektup yazıp, diplomatik baskı başlatılacak" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde “mutlak” tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 38 aydır haber alınamıyor. Aile ve avukat görüşü engellenen Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması hedefiyle 10 Ekim 2023 tarihinde dünyanın 74 merkezinde yapılan ortak açıklamayla “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası başlatıldı. Uluslararası düzeyde tanınan siyasetçi, akademisyen, bilim insanı, yazar, aktivistler ile kurum ve örgütlerin desteklediği kampanya ise günden güne büyüyor.
Kampanya kapsamında İmralı’daki tecridin son bulması için harekete geçme çağrısı yapılan kurumların başında Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) gelirken, Kürtler ve dostları birçok kez girişimde bulundu. Son olarak Dilbilimci Noam Chomsky, İşçi Partisi eski Lideri Jeremy Corbyn, Britanya’nın en büyük sendikal örgütü Unite the Union’dan Simon Dubbins, Prof Dr. Michael Gunter, Prof. Dr. Bill Bowring, Prof. Dr. Mary Davis, SNP Milletvekili Chris Stephens, Siin Fein Milletvekili Chris Hazzard, Mickey Brady, İşçi Partisi milletvekilleri Kate Osamar, John McDonnell ile birlikte aralarında akademisyen, sendikacı, yazar ve gazetecilerin bulunduğu onlarca kişinin imzasıyla CPT Başkanı Alan Mitchell’e "acil ve derhal dikkate alınması gereken bir çağrı" başlığıyla bir mektup gönderildi.
CPT’ye gönderilen mektubun imzacıları arasında yer alan Britanya Kürt Halk Meclisi Dış İlişkiler Temsilcisi Agit Karataş, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
MEKTUP KAMPANYASI
70'i aşkın akademisyen, siyasetçi, milletvekili, profesör ve değerli şahsiyetler tarafından oluşan Peace in Kurdistan’ın (Kurdistan için Barış İnisiyatifi) 20 yılı aşkın bir süredir Abdullah Öcalan'a özgürlük talebinde bulunan bir inisiyatif olduğunu hatırlatan Karataş, inisiyatifin son gönderilen mektuba da öncülük ettiğini söyledi. Abdullah Öcalan'dan haber alınamadığını, ailesi ve avukatları ile görüştürülmediğini anımsatan Karataş, bundan dolayı Kürt halkı ve dostlarının kaygılı olduğunu söyledi. Kampanya ile dayanışma içerisinde olan tüm kitlelerin Abdullah Öcalan'ı öncü aktör gördükleri için mektubu imzaladıklarına dikkati çeken Karataş, “Bu mektup, CPT'ye yapacağımız başvuruların başlangıcı. Britanya'da bulunan birçok dostumuz bu mektubun imzacıları arasında yer alıyor. Bu bir defaya mahsus bir çalışma değil" dedi.
'DİPLOMATİK BASKI BAŞLATILACAK'
Bu mektubun bir başlangıç olduğunu vurgulayan Karataş, Britanya’daki siyasi parti ve milletvekillerinden de kendi imzalarıyla mektup göndermeleri için çalışma yürüteceklerini aktardı. Kürt kadın hareketinin de Avrupa’da CPT’ye mektup gönderme kampanyası başlattığını anımsatan Karataş, “Kürt halkı, CPT'ye yüzbinlerce mektup yazıp, diplomatik baskı başlatacaktır. Bunu eylem tarzı olarak gerçekleştiriyoruz. Yüzbinlerce mektubu kuruma yollayıp 'bu kişi bizim irademizdir, kendisinden haber almak istiyoruz' denilecek. Sendikalarla birlikte bu çalışmayı yürütüyoruz. Bu kapsamda sendika festivalleri de olacak” ifadelerini kullandı.
‘AMAÇ HALKTAN KOPARMAK’
Abdullah Öcalan’ın 1999 yılından bu yana tutulduğu İmralı’da barış ve diyalog için mücadele ettiğini söyleyen Karataş, Kürt özgürlük mücadelesinin de barışçıl şekilde birlikte yaşam için sorunların çözümünden yana olduğunu belirtti. Karataş, “Son 3 yıldır haber alamama hali Abdullah Öcalan'ın Kürt halkı ve ezilmiş halklarla iletişimini koparmaya yöneliktir. Kürt halkını bir araya getiren irade temsiliyeti Abdullah Öcalan'dır. Çözüm perspektifi Abdullah Öcalan'dadır, bu nedenle haber alınması engelleniyor" dedi.
‘YARATTIĞI PARADİGMADAN KORKUYORLAR’
İmralı’da uygulanan tecridin uluslararası güçlerle bağına da değinen Karataş, Türkiye’nin NATO için İmralı Adası'na gardiyanlık görevi yaptığını söyledi. Abdullah Öcalan’ın NATO tarafından esir tutulduğuna dikkati çeken Karataş, “İmralı Adası'nın NATO ürünü olduğunu biliyoruz. Abdullah Öcalan'ın yarattığı paradigma Ortadoğu'da dengeleri değiştirebilecek potansiyelde, öncü rolünü oynamasından korkuyorlar. Bunun için de yıllardır Türkiye'nin gardiyanlığında ağırlaştırılmış bir tecrit uygulanıyor. Çoğu uluslararası hukukçular da, İmralı sistemini tecrit değil, işkence sistemi olarak tanımladı. Çünkü dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde bir insan, fikirlerinden korkulduğu için halkından koparılmaya çalışılması durumu söz konusudur” diye belirtti.
‘CPT SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMİYOR’
İmralı’daki “mutlak iletişimsizlik” halinden de CPT’nin sorumlu olduğuna işaret eden Karataş, CPT'nin yasal hükümlülüklerini yerine getirmediğinin altını çizdi. Karataş, devamında ise şunları belirtti: “Abdullah Öcalan'dan haber alınmamasına rağmen Kürt halkı bu paradigmayla kendini örgütleyebiliyor. Haber alınması durumunda ise Kürt halkının varabileceği nokta gerçekten hayal edilemez. Bu nedenle batı ülkeleri denetleyemeyecekleri bir örgütlülükten çekiniyor. Ancak artık demokratik modernite paradigması var. Türkiye’nin, bölgede bir güç olabilmesi için Kürtlere karşı savaşmaktansa, barışla yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Kürt halkının kaderi Abdullah Öcalan’dan bağımsız değildir. Kürt düşmanlığıyla kendini büyütmeye çalışan bir ülke kısa bir dönem için kendi çıkarlarını düşünse de uzun sürede ne kadar zarar görebileceğini düşünmüyor. Şuanda paniklemiş ve kendini kurtarmaya çalışan bir iktidar var. Türkiye halklarının da değişime ne kadar açık olduğu ortadadır. Demokratik alandaki çağrılara cevap olunması gerekiyor."
MA / Müjdat Can