DENİZLİ - Denizli’de JES sondajı patlaması sonrası çıkan gaz 16 gündür yayılıyor. Ekolojist Mustafa Çallıca, firma sorumluları ve olayda sorumluluğu olanlar hakkında soruşturma açılmasını istedi.
Denizli’nin Sarayköy ilçesinde, AKP’nin Pamukkale Belediye Başkan adayı olan Halil Pekdemir’in şirketine ait jeotermal sondaj kuyusunda yaşanan patlamanın üzerinden 15 gün geçti. 29 Nisan'da meydana gelen patlama sonrası bölgede gaz sızıntısı devam ederken, kuyuyu kapatma çalışmaları da sürüyor. Hidrojen sülfür gibi tehlikeli gazların doğaya salındığı uyarısında bulunan ekolojistler, 4 Mayıs’ta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne şikayet dilekçesi verdi, 10 Mayıs'ta da Sarayköy Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. İlçe halkı ise, çevreye yayılan koku ve beyaz örtü tabakası nedeniyle tedirgin. Büyük Menderes İnisiyatifi üyesi Mustafa Çallıca, günlerdir devam eden gaz sızıntısı ve mevcut JES'lerin bölgeye etkisine dair konuştu.
DOĞAYA SALINAN GAZIN ETKİLERİ
Yerin 1500-2000 metre altından çıkan jeotermal akışkanların içerisinde su buharı, karbondioksit ve hidrojen sülfürün yanı sıra arsenik, bor ile katminyum gibi ağır metaller bulunduğunu aktaran Çallıca, en önemlisinin hidrojen sülfür gazının havada asılı kalması olduğunu belirtti. Bu gazın herhangi bir yağış ile toprağa ve suya karıştığını söyleyen Çallıca, "Dolayısıyla bu gazlar tüm doğayı etkiliyor. Bu akışkanlar toprağı geri dönüşü zor bir şekilde kirletiyor ve tarımsal üretimi sonlandırıyor. Ayrıca bu gaz ağız, burun ve göz bölgelerini tahriş ediyor. Bölgede yaşayan halk kendiliğinden tahriş edici koku ve gazdan dolayı ağızlarını kapatma ihtiyacı duyuyor. Bölgeye ilk defa gidenler bunu daha çok hissediyor. Yeraltından gelen akışkan yukarı doğru gelirken kuyunun duvarlarını yıpratarak, önünde hangi ağır metal, kimyasal varsa toplayarak gelir. Bunun sonucunda patladığı gün kuyunun çapı bir metreyse bu aşınmaya bağlı olarak çap her gün artıyor ve kapatılma zorluğu artıyor" diye belirtti.
DEVLET SESSİZLİĞİNİ KORUYOR
Kuyu kapatıldığında da sorunun çözülmeyeceğine dikkati çeken Çallıca, etkilerin yıllarca süreceğini dile getirdi. Ekolojistlerin konunun takipçisi olduğunu fakat asıl sorumluluğun devlet yetkililerine düştüğüne işaret eden Çallıca, "Ekolojik yıkıma karşı halkla birlikte adım adım bir çalışma yapıyoruz. İlk olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne bir dilekçe verdik. Geçen hafta Denizli'de oda ve kitle örgütleriyle güçlü bir açıklama yaptık. Daha sonra Sarayköy ilçesinde bir açıklama yapıp, ardından savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Halk, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne teslim edilmek üzere dilekçe topluyor. Onu da tamamlayıp teslim edeceğiz. Bir üniversite ve TMMOB ile konuyu değerlendirip, halka bilgi vermeyi amaçlıyoruz. Ama kamu, doğru bilgiyle bir açıklama yapması gerekirken aksine herkes olay yerinde maskesiz ve önlemsiz çalışma yapıyor. Devlet adına görev alanlar halktan yana tavır almalıdır. Sarayköy'de henüz devletin açık, net, kamuyu doyuran bir açıklaması olmadı" ifadelerini kullandı.
BİNLERCE JES KUYUSU VAR
Geçmişte santral bacasından çıkan su buharına karşı mücadele ederken, bugün sorunun yüz kat daha büyük olduğunu belirten Çallıca, "Daha önce daha az bir etkinin tolere etme şansı varken bu kadar ağır bir etkinin tolere edilme şansı kalmıyor. Belki de hamile kadınlar, yaşlı ve çocuklarda kalıcı etkileri olacak. Sarayköy'deki olay Türkiye'nin jeotermal kaynaklar açısından en zengin olan Manisa, Denizli ve Aydın üçgenine dikkat çekmemizi sağlamalı. Bu üçgen Büyük Menderes Havzası’nı kapsayan Türkiye'nin en verimli topraklarının bulunduğu bir yer ve burada binlerce JES kuyusu var. Her biri kendisini masum anlatıyor ama kümülatif etkiye bakınca canlı yaşam bu kirliliğe maruz kalıyor. Dolayısıyla ne yatırımcı ne de devlet adına karar alanlar asla bu kümülatif etkiyi dikkate almıyor. Dünya gıda, su, yaşam üçgeninde gidip gelirken enerji sorgulanmalı. Enerji bir ihtiyaç. Ama hangi enerji ve kim için enerji? Bunları da sormak gerekiyor. Çünkü uzmanlar kayıp kaçağı engellense ve enerjide verimlilik üzerinden çalışmalar yapılırsa yüzde 20 tasarruf sağlanabileceğini söylüyor. Buna rağmen enerji üretimindeki pay yüzde 5, tüketilen enerji payı yüzde 3,4 olan JES'i inatla savunuyorlar."
‘İNSAN ELİYLE YARATILAN BİR FELAKET’
Sarayköy'de yaşananın, firma ve kamu görevlilerinin söylediğinin aksine afet değil insan eliyle yaratılmış bir felaket olduğunun altını çizen Çallıca, yaşananların bir de ekolojik maliyetinin olacağına dikkati çekti. Tarımsal üretimin yanı sıra insan sağlının da büyük oranda etkileneceğini kaydeden Çallıca, şunları belirtti: "Manisa-Aydın-Denizli üçgeninde binlerce kuyunun ne zaman patlayacağını kimse bilmiyor. Belki kuyulardaki bir malzemenin ömrü yakın zamanda bitecek ve patlama yaşanacak. Bombanın üzerinde oturur gibiyiz. Sadece bir yatırımcının her gün bir önceki söylediğini yalanlayan açıklamaları ile gün kurtarılmaya çalışılıyor. Bu kentin Sağlık Müdürlüğü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, üniversitesi, valisi nerede? Yatırımcıdan kamu yetkililerine kadar soruşturma açılmalıdır. Devlet çıkıp gerçekleri anlatmalı. Bizden bilgi gizliyorlar."
MA / Tolga Güney