HABER MERKEZİ - HDK, DBP ve DEM Parti, Özgür Basın çalışanlarınan dönük gözaltı ve saldırıları kınadı.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Özgür Basın çalışanlarına dönük gözaltı operasyonu ve baskınlara dair açıklama yaptı. Açıklamada, “Bu sabah yaşananlar, Kürt halkının aylardır sokaklardaki direnişinden ve dik duruşundan ayrı ele alınamaz” denildi.
AKP-MHP iktidarının hakikatten korktuğu kaydedilen açıklamada, Özgür Basın'ın hedef alınmasının tesadüf olmadığı belirtildi. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: "AKP-MHP iktidarının sınır ötesi operasyonlarla insanlığa karşı işlenen suçları, seçim dönemindeki usulsüzlükleri, yolsuzlukları, özel savaş politikalarını, ekolojik yıkımı halka duyurmak için durmaksızın çalışan özgür basın geleneği; geçmişte bombalanan binalarına rağmen ertesi gün nasıl gazetesini çıkarmaya devam ettiyse, bugünde yayınlarına ve haberlerine devam ederek hakikat mücadelesindeki kararlılığını ortaya koymaktadır.
ÖZGÜR BASIN SUSTURULAMAZ
Yine her gün basın özgürlüğünden dem vuran, düşünce ve ifade özgürlüğü raporları yayınlayan, görüşmeler yapan Avrupa ülkelerinin de Kürt basınını hedef alan açıklamalara ortak olduğu gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu durum sadece Kürtler için değil bütün dünyadaki basın kurumları, gazeteciler, düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından kaygı vericidir. Belçika hükümetinin Türkiye ile ortaya koyduğu bu ortaklık tarihte yalnızca bir not olarak yerini alacakken, Kürt basın geleneğinin direnişi tarih yazmaktaya devam edecektir. Nihayetinde demokrasiyi, özgürlükleri ve hakikati hedef alan tüm saldırılar yenilmeye mahkumdur. DBP olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hakikatin, aydınlığın ve Özgür Basın’ın yanında olacağız. Özgür Basın susturulamaz.”
DEM PARTİ’DEN AÇIKLAMA
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) de açıklama yayınladı. “Özgür Basına yönelik baskılar yeni saldırı konseptinin başlangıcıdır” başlıklı açıklamada, “Özgür Basına yönelik bu haksız, hukuksuz ve korsanca saldırıları lanetliyoruz” denildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Yıllardır Kürt basınına yönelik yapılan her saldırı ve operasyon, Kürt halkına yönelik daha büyük ve kapsamlı saldırı hazırlıklarının göstergesi olmuştur. Kürt halkının sesi olan basını susturma çabalarının, daha sonra yapılacak saldırıları görünmez kılma amacında olduğu defalarca kanıtlanmıştır. 21 Aralık 2011’de Kürt basınına yönelik yapılan tarihin en kapsamlı gözaltı ve tutuklama operasyonundan sadece 7 gün sonra savaş uçaklarıyla Roboski Katliamı gerçekleştirilmişti. AKP-MHP iktidarının Kürt halkına yönelik kapsamlı saldırı planları yaptığı, Erdoğan’ın yıllar sonra Irak hükümetiyle bunun pazarlığını yürüttüğü böylesi bir dönemde Kürt basınına içeride ve dışarıda bu operasyonların yapılmış olması da boşuna değildir. Ne yazık ki bölgesel ve uluslararası güçler bu saldırı planlarının bir parçası haline getirilmek isteniyor.
Öte yandan Belçika’nın insan hakları, demokrasi ve basın özgürlüğünü Türkiye ile yürüttüğü pazarlıklara kurban etmesi utanç vericidir. Avrupa ülkeleri ne yazık ki çıkarları söz konusu olduğunda her türlü insani değeri pazarlık haline getirebileceğini, bu değerleri baskıcı otoriter yönetimlere peşkeş çekebileceğini ve bu yönetimlere payanda olabileceğini bir kez daha göstermiştir. Bu saldırının 22 Nisan Kürt Gazetecilik Günü’nde yapılmış olması aynı zamanda inkârcı ve düşmanca tutumun da bir göstergesidir.
İnkâr ve savaş politikalarını esas alan iktidarı uyarıyoruz: Türkiye’nin kaynaklarını, Kürt düşmanlığı üzerinden bölgesel ve uluslararası güçlere peşkeş çekmeyin. Denediğiniz yol ve yöntemlerin tamamı iflas etmiştir, hiçbiri sonuç almamıştır, alamayacaktır da. Hazırlığını yaptığınız yeni saldırı ve katliam politikaları ve Kürt basınını susturma çabalarınız Türkiye’ye kaybettirmek dışında bir işe yaramayacaktır. Türkiye toplumunun ve Kürt halkının 31 Mart seçim sonuçlarıyla verdiği “normalleşme, çözüm, demokratikleşme” mesajlarını dikkate alarak bu saldırı ve imha aklından vazgeçin. Tarihte defalarca kez kanıtlandığı gibi çözümsüzlükte ısrar eden herkes aynı hüsranı ve akıbeti yaşamaktan kurtulamaz.
Türkiye’nin yeni bir maceraya, çözümsüzlüğe, krize ve kaosa sürüklenmesini istemeyen herkesi de bu saldırılara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Yapılan saldırıların derhal durdurulması çağrısını yapıyor, özgür ve muhalif basınla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”
HDK’DEN AÇIKLAMA
Bir tepki de Halkların Demokratik Kongresi’nden (HDK) geldi. Açıklamada, “31 Mart seçimleri öncesinden savaş hazırlığında olduğu bilinen AKP-MHP iktidarındaki Türkiye devleti, son bir haftada bu hazırlığı hızlandırdı. Savaş onayı almak için neredeyse tüm emperyalist devletlerin kapısını çalan, buralardan icazet alan iktidar Güney Kürdistan ziyaretiyle paralel zamanda, çaldığı kapılarda verdiği sözlerin ilk meyvelerini Belçika devletinin Kürt basınına hukuksuz saldırısıyla, Fransa devletinin Kürt kurumlarına baskınıyla almış görünüyor” denildi.
31 Mart seçim sonuçları sonrası Özgür Basın’nın hedef alındığına dikkat çekilen açıklamada, “Özgür basına yönelik baskı politikaları hukuksuz ve mesnetsizdir. Bu baskınların nedeni gerçeklerin açığa çıkma olasılığına karşı alınan önlemlerdir. DAİŞ destekçiliğiyle anılan iktidar, 31 Mart sonuçlarıyla da seçimle yarattığı meşruiyeti yitirmiştir. Bölüşümden payını alamayan milyonların müsebbibi bu iktidar ve onun savaş politikalarıdır. Savaş sayesinde üstünü örttüğü uyuşturucu, organ, insan, petrol, silah kaçakçılığının transit geçiş ülkesine dönüştürülen Türkiye'nin yoksullarına, emekçilerine, ezilen halklarına düşen bu oyunu bozmak, birlikte mücadele etmektir. Emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine, sermayeye karşı yaşasın halkların ve emekçilerin ortak mücadelesi” ifadelerine yer verildi.