HABER MERKEZİ - İsrail ve İran arasındaki sürecin öngörülemez ve kırılgan bir süreç olduğunu söyleyen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Ardeşir Pashang, "Ortadoğu’da gelişin bu kriz halinde Kürtlerin tek seçeneği birlikte hareket etmektir" dedi.
İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına düzenlediği saldırı ile birlikte iki ülke arasındaki gerginlik tırmanarak devam ediyor. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'nda görevli 2 general ile birlikte toplam 7 kişi hayatını kaybetti. İran saldırıya karşılık olarak 13 Nisan'da İsrail'e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırdı. Bölgedeki gerginlik devam ederken, Ortadoğu’da yaşanan bu gerilim kimilerine göre iki ülkenin de iç kamuoylarını enerjisini almak için danışıklı bir dövüş olarak değerlendirilirken, kimi görüşler ise yeni enerji yolu için “yol temizliği” yönünde. Ortadoğu’daki en önemli denklem ise dört parça Kurdistan’daki Kürtlerin bu duruma karşı nasıl bir refleks ortaya koyacağı.
Rojhilat’ta yaşayan Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Ortadoğu’da Kürt sorunu konusunda doktora yapan Dr. Ardeşir Pashang, İran-İsrail arasında yaşanan krizi değerlendirerek, Kürtlerin önümüzdeki süreçte izlemesi gereken politikaya ilişkin öneriler sundu.
'NETANYAHU ÜZERİNDEKİ BASKIYI FARKLI BİR YÖNE ÇEKTİ'
Netanyahu hükümetinin çeşitli nedenlerden dolayı evvelden beri İran ile gerilimi artırmak istediğini ifade eden Pashang, “Bu saldırıların en önemli nedenlerinden biri Gazze'de işlenen suçların ardından uluslararası ve bölgesel güçlerin, 70 yıllık Filistin krizine çözüm olarak iki devletli planın kabul edilmesi yönündeki baskısını azaltmaktı. Bir diğer konu ise Netanyahu'nun şahsı ve hükümeti üzerindeki iç baskılar, onu krizi farklı şekillerde sürdürmeye yöneltti. Bir diğer önemli neden ise, Tel Aviv açısından bakıldığında, İran’ın 7 Ekim saldırılarının asıl planlayıcısı ve destekçisi olması ve bu nedenle ciddi intikam dürtülerine sahip olmasıydı. Sonuç olarak İran konsolosluğuna saldırdı ve birçok üst düzey Devrim Muhafızları komutanına suikast düzenledi. Böyle bir durumda İran, İsrail nezdindeki güç dengesini bir şekilde koruyabilmek için karşılık vermek ve bu amaçla İsrail'e tepki vermek için sembolik saldırı taktiklerini kullanmak zorunda kaldı” dedi.
'SALDIRILAR TAKTİKSEL BİR NOKTADA KALDI'
Gerilimin bundan sonraki sürecinin nereye evirileceğine ilişkin de konuşan Pashang, İsrail’in İran’ın İsfahan kentine yönelik saldırısının “taktiksel” olduğunu belirtti. İsrail’in bilinçli olarak İran’ın İsfahan ve diğer yerlerine yaptığı saldırının kasıtlı olarak kayıp ve hasar vermeden yapıldığının altını çizen Pashang, “Bu çok yoğunluk içeren bir saldırı değildi. İsrail'in İran'a askeri müdahale konusunda Amerika ve Batı'nın desteğinin olmaması nedeniyle bu sefer sadece taktiksel bir tepki ile sınırlı kaldı. Yani burada verilen mesaj, İsrail istediği zaman nükleer tesislere bir saldırı yapabileceği mesajıydı. İran'ın siyasi ve askeri liderlerinin İsrail'in saldırısına tepkisi ise ılımlı ve sakindi. Yani iki ülke arasında gerilimin azalacağı, bunun daha büyük bir krize ve savaşa dönüşme ihtimalinin de eskisinden daha az olduğunu bize gösterdi” diye konuştu.
'ÖNGÖRÜLMEZ VE KIRILGAN BİR SÜREÇ'
İran-İsrail geriliminde durumun giderek karmaşık ve öngörülemez bir hal alacağını ifade eden Pashang, “Her ne kadar İran ve İsrail'in saldırıları yeni bir boyuta girmiş olsa da, bu durumun karmaşıklığı, öngörülemezliği ve kırılganlığı göz önüne alındığında, her iki hükümetin de birbirleriyle eskisi gibi çatışmaya devam edeceği görülüyor. Yani İran, Hamas, Filistin'deki İslami direniş, Lübnan'daki Hizbullah, Suriye'deki güçleri, Yemen'deki Husiler, Irak'taki Halk Seferberlik Güçleri gibi vekil güçleri aracılığıyla zaman zaman İsrail'e karşı hareket edecekler. İsrail’in İran'a, İran’daki bireylere, İran'ın Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak'taki müttefiklerine yönelik bir saldırı yapabileceği de öngörülüyor” diye konuştu.
'YENİ ENERJİ YOLU SEKTEYE UĞRAYABİLİR'
Yeni enerji yolları projesinin bu krizlerle birlikte kesintiye uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Pashang, “Hamas'ın, İran tarafından açıkça desteklenen 7 Ekim'deki İsrail saldırısının amaçlarından biri, İsrail'in Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesine engel oluşturmaktı. İran'ın hariç tutulduğu yeni transit yolları da dahil olmak üzere bölgesel stratejik düzenlemelere aykırı olarak Hindistan, Umman, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Avrupa'nın bu transit enerji yolunda birleşmesi farklı bir durum ortaya koyuyor. Ancak 7 Ekim'de başlayan savaş her iki konuyu da en azından geçici olarak kesintiye uğrattı. İran ile İsrail arasındaki çatışmanın enerji meselesi ana mesele değil, yan meseledir. İran, İsrail'in bölge ülkelerinde varlığının ve nüfuzunun artmasını engellemek istiyor ve bu konuya daha çok ideolojik ve güvenlik-siyasi açıdan bakıyor” dedi.
İRAN VE TÜRKİYE'NİN DURUMU
Yaşanan krizde Türkiye’nin durumunun farklı bir yerde olduğunu ifade eden Pashang, “Türkiye'nin hem İran'la hem İsrail'le ilişkileri var ama aynı zamanda her iki ülkeyle de rekabeti var. Aynı zamanda Türkiye'nin mevcut rejimi altında İsrail ile gergin ve kritik ilişkileri var ve bunun sonucunda Türkiye'nin diplomasi yoluyla iki taraf arasındaki gerilimi azaltma ihtimali çok düşük. Ayrıca unutmayalım ki hem İran İslam Cumhuriyeti liderleri hem de Türkiye'nin İslamcı liderleri bu yıllarda Filistin'e desteklerini ilan ederek İslam ülkeleri ve hareketleri arasında kendilerine daha yüksek bir prestij, liderlik rolü ve konumu yaratmaya çalıştılar” diye belirtti.
'KÜRTLER ÖNEMLİ BİR NOKTADA'
Ortadoğu’da yaşanan bu krizden sonra oluşacak haritada Kürtlerin önemli bir noktada olduğunu ifade eden Pashang, “Yaşanan bu kriz, gerilim hali elbette Kürtleri de başka bir politikaya sevk ediyor. Kürtler dört ülkeye parçalanmış, her ülkenin içerisinde siyasi ve askeri olarak örgütlenmişlerdir. Bakıldığında Kürtlerin bulunduğu dört ülkede de Kürt sorunu en temel sorunların başında yer alıyor. Dört devletin hiçbiri de Kürt sorununu çeşitli siyasi yöntemlerle çözemedi ve askeri yöntemleri hiçbir zaman olumlu sonuç vermedi. Bu nedenle Kürtler genel olarak statükoyu farklı şekillerde değiştirmek için her dört ülkede de bir strateji izliyor. Bu koşullarda her bölgedeki Kürtlerin siyasi yaşamlarını sürdürmeleri veya faaliyetlerini genişletmeleri konusunda karşılaştıkları darboğazlar, baskılar ve sorunlar var. Bu sorunlar nedeniyle Kürtler merkezi hükümetlere karşı bazen geçici ve bazen daha uzun süreli ittifaklara girmişlerdir. Bu ülkelerin sınırların içinde veya dışında siyasi, askeri gerginlik ve çatışma ne kadar artarsa Kürtlerin güç kazanma veya en azından geçici bir nefes alma şansı da o kadar artar. Ortadoğu’daki bu gelişmeleri de buna göre okumak gerekiyor” diye konuştu.
'KÜRTLER KRİZ KARŞISINDA BİRLEŞMELİ'
Pashang, Kürtlerin kaderleri ve yollarının birbirinden farklı ancak Kürdistan'ın herhangi bir parçasında yaşanacak olumsuz ya da olumlu bir gelişmenin diğer bölgeleri de doğrudan etki edeceğine işaret etti. Pashang, “Dört parça Kürdistan'ın yanı sıra beşinci bir kesimi de ele almamız gerekiyor; o da her geçen gün önemi artan Avrupa ve Amerika'daki diaspora Kürtleridir. Dünyanın birçok ülkesinde şuan Kürtlerin durumu tartışılıyor ve yüzyıllık bu sorunun çözümü konusunda parlamentolara kadar bir tartışma durumu var. Bir diğer konu da Kürtlerin ve özellikle siyasi ve sivil partilerin ciddi bir şekilde özeleştiri sürecini başlatması, geçmişteki hatalarını tekrarlamaması gerekiyor. Çünkü bu ayrışma ve birlik olmama hali çoğu zaman Kürtler arasında onarılamaz hatalara yol açmıştır. Ortadoğu’da gelişin bu kriz halinde Kürtlerin tek seçeneği birlikte hareket etmek ve birliklerini oluşturmaktır” değerlendirmesinde bulundu.
'ÇATIŞMASIZLIK KIRMIZI ÇİZGİ OLMALI'
Kürt parti ve oluşumları arasında mutlaka bir birlik sürecinin başlaması gerektiğinin altını çizen Pashang, Kürtlerin bazı ilke ve maddeler etrafında bir mutabakata imza atmalarının önemine vurgu yaptı. Pashang, şunları belirtti: “En önemli ve hayati olan şey, Kürtler arasında askeri bir çatışmanın olmaması için anlaşma yapmak ve bu maddeyi tüm Kürtlerin kırmızı çizgisi haline getirmektir. İkincisi; doğrudan veya dolaylı olarak Kürt parti ve Kürt halkına zarar veren bölgesel ittifaklara kesinlikle katılmamaktır. Üçüncü önerim ise; eğitim, demokratikleşme, kültür, kurumsal yapılanma, ekonomik ve ticari ilişkilerin güçlendirilmesi, farklı ülkelerle yapıcı, diplomatik ilişkilerin genişletilmesi gerekiyor. Kürt sorununu çözmenin ve iyileştirmenin formülü her dört ülkede de farklıdır. Mesela bana göre Türkiye ve İran'da demokratik ilişkiler ve demokrasi koşulları ne kadar iyi olursa, o kadar Kürt sorunu çözüme yakın olur. Bu demokratikleşme sağlanırsa Kürtlerin koşullarının iyileşme şansı artar ve her şey Kürtlerin yararına olur. Ama Suriye ve Irak'ta koşullar farklı, birbirine yakın formülleri var ve orada mevcut durumun istikrara kavuşturulması veya iyileştirilmesi için mutlaka birlik ve batı desteğinin olması gerekiyor.”
DR. ARDEŞİR PASHANG KİMDİR?
Uluslararası İlişkiler Uzmanı olan Pashang, Doğu Kurdistan’ın Kirmanşah kentinde doğdu ve Tahran'da yaşıyor. Ortadoğu'daki Kürt sorunu konusunda uzmanlık yapan Pashang, "İran-Irak Savaşının Ortasında Kürtler" kitabının da yazarıdır. Pashang, ayrıca İran-Batı Asya Çalışmaları Derneği'nin de kıdemli araştırmacısı olarak görev yapıyor.
MA / Adnan Bilen